- Adalet ve yalancı şahitlik hakkında ayetler hadisler varsa yazar mısınız?
Değerli kardeşimiz
Adalet ve adil olmakla ilgili bazı ayet mealleri:
Şüphesiz Allah adaleti ihsanı yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşadan) kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Nahl 16/90)
Şüphesiz Allah size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah işitendir görendir. (Nisa 4/58)
Allah gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O´ndan başka ilah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O´ndan başka ilah yoktur. (Al-i İmran 3/18)
Ey iman edenler kendiniz anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa 4/135)
Ey iman edenler adil şahidler olarak Allah için hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O takvaya daha yakındır. Allah´tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide 5/8)
Rabbinin sözü doğruluk bakımından da adalet bakımından da tastamamdır. O´nun sözlerini değiştirebilecek yoktur. O işitendir bilendir. (Enam 6/115)
De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti. Her mescid yanında (secde yerinde) yüzlerinizi (O´na) doğrultun ve dini yalnız kendisine has kılarak O´na dua edin. "Başlangıçta sizi yarattığı" gibi döneceksiniz." (A'raf 7/29)
Eğer bir kavmin ihanet edeceğinden kesin olarak korkarsan sen de açık ve adil bir tutumla (onlarla olan anlaşma metnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Gerçekten Allah ihanet edenleri sevmez. (Enfal 8/58)
Yetimin malına o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin) dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. hiçbir nefse gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah´ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Enam 6/152)
Allah sizinle din konusunda savaşmayan sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah adalet yapanları sever. (Mümtahine 60/8)
Sonra (üç iddet bekleme) sürelerine ulaştıkları zaman artık onları maruf (bilinen güzel bir tarz) üzere tutun ya da maruf üzere onlardan ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid tutun. Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla Allah´a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah´tan korkup-sakınırsa (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir. (Talak 65/2)
Allah´ın ayetlerini inkâr edenler peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele. (Al-i İmran 3/21)
Onlar yalana kulak tutanlardır haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah adaletle hüküm yürütenleri sever. (Maide 5/42)
Musa´nın kavminden hakka ileten ve onunla adalet yapan bir topluluk vardır. (A'raf 7/159)
Yarattıklarımızdan hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır. (A'raf 7/181)
Sizin tümünüzün dönüşü O´nadır. Allah´ın vaadi bir gerçektir. İman edip salih amellerde bulunanlara adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan sonra onu iade edecek olan O´dur. İnkâr edenler ise küfürleri dolayısıyla onlar için kaynar sudan bir içki ve acı bir azab vardır. (Yunus 10/4)
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri geldiği zaman aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar zulme uğratılmazlar. (Yunus 10/47)
Allah şu örneği verdi: İki kişi; bunlardan birisi dilsiz hiçbir şeye gücü yetmez ve herşeyiyle efendisinin üstünde (bir yük) o onu hangi yöne gönderse bir hayır getirmez; şimdi bu adaletle emreden ve dosdoğru yol üzerinde bulunanla eşit olabilir mi? (Nahl 16/76)
Şu halde sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: Allah´ın indirdiği her kitaba inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim sizin amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda ´deliller getirerek tartışma (ya huccete gerek)´ yoktur. Allah bizi bir araya getirip-toplayacaktır. Dönüş O´nadır." (Şura 42/15)
Müminlerden iki topluluk çarpışacak olursa aralarını bulup-düzeltin. Şayet biri diğerine tecavüzde bulunacak olursa artık tecavüzde bulunanla Allah´ın emrine dönünceye kadar savaşın; eğer sonunda (Allah´ın emrini kabul edip) dönerse bu durumda adaletle aralarını bulun ve (her konuda) adil davranın. Şüphesiz Allah adil olanları sever. (Hucurat 49/9)
Tartıyı adaletle tutup-doğrultun ve tartıyı noksan tutmayın. (Rahman 55/9)
Adalet ve adil olmakla ilgili bazı hadis mealleri:
“Çocuklarınız arasında adaletli davranın çocuklarınız arasında adaletli davranın.”(Ebu Davud Buyu 80)
“Her hak sahibine hakkını ver.”(Buhari Savm 51)
“(Herhangi bir konuda) hakemlik yaptığınız zaman adil olun.”(Taberani el-Mu’cemu’l-evsat IV 40-41)
“Devlet otoritesi en büyük hamidir(koruyucudur). Haksızlıklarla onun vasıtasıyla (yani hukuk yoluyla) mücadele edilir ve onun vasıtasıyla (tehlikelerden) korunulur. Şayet bu otoriteyi kullananlar Allah’tan sakınmayı emreder ve adaletle hükmederlerse bu yaptıklarından sevap kazanırlar.Bunun aksine davranırlarsa (vebalini) çekerler.” (Müslim İmare 43)
“Yönettikleri insanlara ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar Allah katında Rahman’ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır.” (Nesai Adabu'l-kudat 1)
Kureyşin önde gelen kabilelerinden birine mensup bir kadının yaptığı usulsüzlüklerin cezasını kaldırtmak-hafifletmek için elçi olarak gönderilen azatlısı Üsame’ye Allah Rasulü: “Sizden önceki insanlar şu yüzden helak oldular: Onların ileri gelenlerinden biri hırsızlık yaptığında onu bırakırlar güçsüz ve zayıf biri çaldığında ise onu cezalandırırlardı. Allah’a yemin olsun ki eğer Muhammed’in kızı Fatıma hırsızlık yapsaydı onun elini keserdim.” (Buhari Enbiya 54)
“Yedi kimseyi Allah Teâlâ kendi gölgesinden başka gölge bulunmayan kıyamet gününde gölgesinde barındıracaktır. Bunlar: Adaletli devlet reisi Rabbine ibadet ederek yetişen genç gönlü mescidlere bağlı kimse birbirlerini Allah rızâsı için seven ve buluşmaları da ayrılmaları da bu sevgiye dayalı olan iki şahıs itibarlı ve güzel bir kadın kendisiyle beraber olmak isteyince ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek buna yanaşmayan erkek sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren adam tenhâda Allah’ı anıp gözleri yaşla dolan kişidir.” (Buhârî Ezân 36 Zekât 16 Rikak 24 Hudûd 19; Müslim Zekât 91)
“Verdiği hükümlerde ailesinin ve halkın yönetiminde adaletli davranan yöneticiler kıyamet gününde Allah Teâlâ’nın yanında nurdan yüksek koltuklar üzerinde otururlar.” (Müslim İmâre 18)
Devlet başkanlarınızın en hayırlısı sizi seven ve sizin tarafınızdan sevilen size dua eden ve sizin duanızı alan kimselerdir. Devlet başkanlarınızın en kötüsü de size buğzeden ve sizin buğzunuza hedef olan size lânet eden ve lânetinizi alan kimselerdir.”
Bunun üzerine:
“Ya Resûlallah! Onlara karşı tavır takınalım mı?” diye sorulunca şu cevabı verdi:
“Aranızda namaz kıldıkları sürece hayır. Aranızda namaz kıldıkları sürece hayır.”(Müslim İmâre 65 66)
“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar: Âdil ve başarılı devlet başkanı yakınlarına ve Müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır.” (Müslim Cennet 63)
Yalan şahitlik konusu için tıklayınız:
- Yalan söylemek yalan yere şahitlik etmek ve cezası hakkında bilgi verir misiniz?
* * *
Not: Konuyla ilgili aşağıdaki makaleyi de okumanızı tavsiye ederiz:
Nebevi Adalet: Hz. Peygamber'in Adalet Anlayışından Örnekler
Kuran-ı Kerîm'in nazil olduğu ortamda adaletli bir yapı olmadığı anlaşılıyor. Akrabalık kavmiyetçilik düşmanlık zenginlik soyluluk ve güçlülük gibi faktörler adaletsiz davranışlar sergilemelerine sebep olmaktaydı. Rivayete göre Mahzumoğullarına mensup soylu bir kadın hırsızlık yaptı. Hak ettiği cezanın uygulanmasını isteyen ailesi Efendimiz (sav)'in çok sevdiği Üsame b. Zeyd (ra)'i aracı olarak gönderdi. Rasûlullah (sav) bu konuda yapılan aracılığa sinirlendi ve Müslümanlara hitap ederek "Sizden öncekilerin (bazı rivayetlerde İsrailoğullarının) helak olması fakirler hırsızlık yapınca had uygulayıp nüfuzlu ve zengin olanları cezadan muaf tutmalarındandır. Vallahi Muhammed'in kızı Fatıma da hırsızlık yapsa onun elini keserdim." buyurdu.[1]
Önceki milletlerin helakinin adaletsizliklere bağlanması daha sonra şu veciz ifadede tekrarlanacaktır:
“Adalet mülkün temelidir." Adalet istikrarın ve medeniyetin kaynağıdır. Dinin asli ilkelerinden biridir. Toplumun ve fertlerin huzur içinde hayatiyetlerini sürdürmesinin sebebidir. Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm muhtelif ayetlerinde adaletli davranmayı tekrar tekrar emretmiş[2] ve kendi aleyhlerine bile olsa adaletten şaşmamalarını Müslümanlardan isteyerek şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Kendiniz ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın): çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın. Eğer (şahitlik ederken gerçeği) çarptırırsanız veya (şahitlikten) çekinirseniz (bilin ki) şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”[3]
Bu ilahi emirler Efendimiz tarafından Müslümanlara duyurulduğu gibi bizzat örnekliğiyle de müşahhaslaştırılmış ve ümmetin temel değerleri arasına dahil edilmeye çalışılmıştır.
Rivayetlere göre Hz. Peygamber sahabelerine adaletli davranmalarını sık sık hatırlatmıştır. Allah Teâlâ'nın dünyada insanlara zulmedenlere ahirette azapla cevap vereceğini[4] hiçbir gölgenin olmadığı günde Allah Teala tarafından gölgelendirileceklerden birinin de "âdil yönetici" olduğunu[5] adaletle davrananların Rahman'ın yanında yüksek makamlarda bulunacaklarını[6] zalim yöneticilerin ise Allah Teala'dan en uzak kişiler olacağını[7] ve adil yöneticilerin dualarının reddolunmayacağını [8] bildirmiştir. Bu ilkeye kendisi de hayatı boyunca bağlı kalmıştır.
İnsan önce kendi nefsine karşı adil davranmalıdır. Kaynaklarımızda geçen bir habere göre Hz. Peygamber gündüzleri oruç tutup geceyi ibadetle ihyaya çalışan Abdullah b. Amr'a şöyle demiştir:
“Abdullah! Duyduğuma göre gündüz oruç tutup gece ibadet ediyormuşsun. Böyle yapma! Bedeninin gözlerinin ve hanımının senin üzerinde hakları vardır. Oruç tutabilirsin ama bazen de oruç tutma! Her aydan üç gün tutarsan hep oruç tutmuş gibi olursun.”[9]
Aynı ifadeler Selman-ı Fârisî tarafından Ebu'd-Derdâ'ya söylenmiş ve Rasûlullah (sav) da bu sözleri onaylamıştır zira "Her hak sahibine hakkı verilmelidir."[10]
Rasûlullah (sav)'ın önemli uyarılarından biri de aile fertleri arasında ayrım yapmamakla ilgilidir. Sahîhayn'da ve başka bazı kaynaklarda yer alan bir habere göre babası Numan b. Beşîr'i Hz. Peygamber'e getirip ona bir köle bağışladığını söylemiştir. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) “Bütün çocuklarına bağışta bulundun mu?” diye sormuş ve “Hayır” cevabını alınca muhatabına bağıştan dönmesini tavsiye etmiştir. Bazı rivayetlerde Efendimiz’in "Allah'tan korkun ve çocuklarınıza adil davranın." ve "Beni buna şahit tutmayın! Zira ben haksızlığa şahit olmam!" buyurduğu nakledilmiştir.[11] Bazı alimler bu hadise dayanarak çocuklardan yalnızca birine bağışta bulunmayı (hatta fazla öpmeyi) kabul etmezken bazı İslam fakihleri bu hadisteki emri bağlayıcı kabul etmemiş ve kişinin çocuklarından yalnızca birine bağışta bulunmasını mekruh olmakla birlikte caiz görmüşlerdir.[12]
Müslüman elinin altında bulunan yetimlere ve hizmetçilerine de adil davranmalı ihtiyaçlarını en uygun şekilde karşılamalı ve güçlerinin yetmeyeceği sorumluluklar vermemelidir. Yetim malına el uzatmak Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle karşılık bulmuştur:
“Yetim malına haksızca el uzatanlar bilsinler ki ateş yiyorlar ve kesin olarak cehenneme girecekler.”(13)
Rivayetlere göre Efendimiz "Elinizin altındakilerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılayınız. Onların gücünü aşan işleri vermeyiniz." buyurmuştur.[14] Hatta bazı rivayetlerde onların yiyecek ve giyecek konusunda ayrı tutulmamaları ve eğer güçleri yetmeyecek işler verilmişse onlara yardımcı olunması gerektiği ifade edilmiştir. [15] İş yaptırmak için kiralanan insanlara ücretlerinin hemen verilmesi[16] aksi takdirde ücretleri verilmezse kıyamet günü Rasûlullah (sav)'ın gazabına uğrayacakları kaydedilmiştir. [17]
Peygamberimiz'in hayvanlar hakkında da mühim emir ve tavsiyeleri olmuştur. Aşırı zayıf düşmüş bir deveyi görünce "Bu konuşamayan hayvanlar hakkında Allah'tan korkun! Binilecek haldeyken binin yenilecek haldeyken yiyin!" buyurmuştur.[18] Her ne kadar isnadı tenkid de edilmiş olsa Rasûlullah Efendimiz'den şöyle bir söz de nakledilmiştir: “Hayvanlarınızı yollarda ve çarşılarda sandalye gibi kullanmayın.”[19] Yani hayvan üzerinde otururken birbirinizle sohbete dalmayın! Bir başka husus da hayvanların gereksiz yere öldürülmeleridir. Bu noktada da şöyle bir nebevi uyarı nakledilmiştir: “Serçe ve daha küçük şeyleri boş yere öldürenler mutlaka bunun hesabını Allah’a verecekler.”[20]
Komşuya haksızlık da Rasûlullah (sav)’ın üzerinde önemle durduğu konular arasındadır. Komşu hakkı Cebrail (as) tarafından o kadar vurgulanmıştır ki Resul-i Ekrem Efendimiz komşu da mirasçı sayılacak diye düşünmüştür.[21] Komşusuna haksızlık etmeyeceğinden emin olunmayan kişinin imanı sorgulanmış ve Allah'a üç kez kasem edilerek böyle bir kişinin mümin olamayacağı [22] ve cennete giremeyeceği[23] ifade edilmiştir. Namazı orucu ve verdiği sadakaları dillere destan olmuş bir kadının komşusuna eziyeti sebebiyle cehennemlik olduğu söylenmiştir.[24]
“Kimin bende alacağı varsa alsın ya da helal etsin. Rabbime tertemiz varmak isterim.”
Hz. Peygamber'in adaletini gösteren rivayetlerden biri de hayatının son dönemlerinde sahabelerine yaptığı konuşmayla ilgilidir. Nakledildiğine göre Rasûlullah (sav) Efendimiz sahabeye etkili bir konuşma yapmış ve şöyle demiştir: “Müslümanlar! Allah adına ve üzerinizdeki hakkım için söyleyin. Kime bir haksızlık etmişsem kıyamet günü hesaplaşmadan evvel gelsin hakkını alsın!” Bir sahabi bir savaştan dönerken Rasûlullah (sav)'ın elindeki değneğin bilerek ya da bilmeyerek kendisine vurduğunu söylemiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber kısas uygulayabileceğine hükmetmiş ve evden değneğin getirilmesini istemiştir. Başka sahabelerin araya girip kısası kendilerinde uygulamasını istemelerine rağmen bu uygun görülmemiş ve sonunda Rasûlullah (sav) karın kısmını açarak vurmasına izin vermiştir. Ukkaşe de bunu fırsat bilip Efendimiz'in karnını öpmüştür. [25] Yine rivayete göre Rasûlullah (sav) 'ın bir şeyler dağıttığı bir anda birisi gelip dağıtılan eşyalara yönelince Hz. Peygamber elindeki dalla ona vurmuş; fakat hemen ardından onun da kendisine vurmasını istemiştir[26] Yine kendisinden alacağını isteyen sahabeye diğer ashab-ı kiram kızınca "Hak sahibinin söz hakkı vardır." karşılığını vermiştir.[27] “Kimin bende alacağı varsa alsın ya da helal etsin. Rabbime tertemiz varmak isterim.” buyurmuştur.[28] Hz. Peygamber'in sadeliğine kibirli olmayışına ve adaletine en güzel örneklerdir.
Hz. Peygamber'in İslam toplumunda anlaşmazlık yaşanmaması için koyduğu kurallarda adalet ilkesini esas aldığını söyleyebiliriz. Örneğin ödeme vadesi belirsiz bırakılan satışları (habelü'l-habele) garar/bilinmezlik içeren alım satımları alınacak malı inceleme fırsatı vermeyen sözleşmeleri (mülâmese münâbeze) satılacak malı olduğundan daha iyi gösterme çabalarını (musarrat gibi) üreticilerin pazar fiyatını öğrenmesine mani olma uğraşlarını (telakki’r-rukbân) malın fiyatını yükseltmek için kurgu yapmayı (neceş) karşılıklı bedellerin eşit olup olmayacağı tam kestirilemeyen satışları (müzâbene muhâkale) ve olgunlaşıp olgunlaşmayacağı belli olmayan malların satımını (muhâdara) yasaklaması tamamen tarafların adaletle alışveriş yapmalarını temin etmeye yönelik kurallardır.[29]
Hz. Peygamber'in muamelede bulunduğu insanlara karşı da adaletli ve merhametli olduğu görülmektedir. Rivayete göre yaptığı bir alışveriş için ödeyeceği bedeli tartıya koyan sahabeye “İyi tart hatta biraz da fazla tart.” buyurmuştur.[30] Yine borcunu öderken aldığından daha güzeliyle ödemiş "En hayırlınız borcunu en iyi şekilde ödeyeninizdir." demiştir.[31] Hâsılı Efendimiz haksızlık ve adaletsizlikten uzak bir hayat yaşamıştır.
Sonuç
Adalet mülkün ve medeniyetin temeli zulüm ise yıkım ve anarşinin sebebidir. Adalet İslam'ın en önemli esaslarından biridir. Müslüman Rabbine kendisine elinin altındakilere ve çevresindekilere zulmetmeyen herkesin kendisinden emin olduğu kimsedir. Hz. Peygamber hayatı boyunca adalet ilkesinden ayrılmamış ve bunu ümmetine talim etmiştir. Kimseye haksızlık etmemiş merhametli davranmış ve adaletle yönetilen bir toplum inşa etmeye çalışmıştır. Fakat tarih boyunca İslam ümmeti ne yazık ki iç karışıklıklardan çoğunlukla kurtulamamıştır. Ümmetin günümüzde ve geçmişte girdiği krizlerin ve iç çalkantıların temelinde adaletsiz yönetimlerin olduğu inkâr edilemez bir gerçektir. Kurtuluş adil çalışkan güçlü şuurlu ve üretken bir toplumun inşasından geçmektedir.
Dipnotlar:
[1] Buhari Sahih V 23; Müslim Sahih III 1315-1316.
[2] Örneğin bk. Nisa 4/58; Maide 5/8; En’am 6/152; Hûd 11/85
[3] Nisa 4/135
[4] Müslim Sahîh LV 2017.
[5] Buhari Sahîh I 133; II 111; VIII 163; Müslim Sahih II 715; Tirmizi Sünen IV 598.
[6] Humeydi Müsned I 501; İbn Ebi Şeybe Musannef VII 39; Müslim Sahih III 1458.
[7] Tirmizi Sünen 111 609. Bu hadis Tirmizi tarafından "hasen garip" diye nitelenmekle birlikte Elbani tarafından "zayıf" sayılmıştır.
[8] Ebu Davud et-Tayalisi Müsned IV 310; İbn Mâce Sünen I 557; Tirmizi Sünen IV 672; V 578.
[9] Ahmed b. Hanbel Müıned XI 448; Müslim Sahih II 817.
[10] Buhari Sahih III 38; VIII 32; Tirmizi Sünen IV 608.
[11] Malik Muvatta II 751; Buhari Sahih III 157; Müslim Sahih III 1241-1244.
[12] Tirmizi Sünen III 641; İbn Battal Şerhu Sahihi'I-Buhari VII 98.
[13] Nisa 4/10.
[14] Humeydi Müsned II 289; Ahmed b. Hanbel Müsned XII 324; Müılim Sahih III 1284.
[15] Buhari Sahih III 149.
[16] İbn Mace Sünen II 817.
[17] Ahmed b. Hanbel Müsned XIV 318; Buhari Sahih III 90.
[18] Ebu Davud Sünen III 23; İbn Huzeyme Sahih LV 143.
[19] Ahmed b. Hanbel Müsned XXIV 392.
[20] Ebu Davud et-Tayalisi Müsned IV 37; Abdurrezzak Musannef IV 450; Nesai Sünen VII 206.
[21] Buhari Sahih VIII 10; Müslim Sahih IV 2025; Ebu Davud Sünen IV 338.
[22] Ebu Davud et-Tayalisi Müsned II 676; Buhari Sahih VIII 10.
[23] Ahmed b. Hanbel Müsned XIV 444; Müslim Sahih I 68.
[24] Ahmed b. Hanbel Müsned XV 421; Heysemi Mevaridu'z-zam'an s. 503
[25] Taberani el-Mu'cemü'l-kebir III 58; Ebu Nuaym Hilyetü'l-evliya IV 73.
[26] Ahmed b. Hanbel Müsned XVII 328; Ebu Davud Sünen IV 182; Nesai Sünen VIII 32.
[27] Buhari Sahih III 116; Müslim Sahih III 1225; Tirmizi Sünen III 600.
[28] Abdurrezzak b. Hemmam Musannef IX 469.
[29] İlgili hadisler için bk. Buhari Sahih Kitabü'l-büyû'.
[30] İbn Ebi Şeybe Musannef IV 456; Ebu Davud Sünen III 245; Nesai Sünen VII 284.
[31] Buhari Sahih III 99; Müslim Sahih III 1224; Tirmizi Sünen III 600.
[32] Tirmizi Sünen 111 609. Bu hadis Tirmizi tarafından "hasen garip" diye nitelenmekle birlikte Elbani tarafından "zayıf" sayılmıştır.
Din ve Hayat Dergisi 2013.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet