Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Allah çok insanlara araba apartman mal mülk şan şöhret vermiş. Bazı insanlara da fakirlik dert musibet elem keder vermiş; sonraki insanlar çok mu kötü yoksa Allah öbürlerini çok mu seviyor?

Oluşturulma tarihi: 31.01.2025 23:17    Güncellendi: 31.01.2025 23:17
Cevap

Değerli kardeşimiz

Böyle bir soru ancak öğrenmek maksadı ile sorulabilir. Yoksa başka türlü günaha girilmiş olur. Esasen içinde böyle bir derdi olan insanın da bunu sorması lâzımdır.

Allah (C.C) dilediğine at araba han hamam taksi apartman verir; dilediğine de fakr u zaruret. Fakat bütün bunlarda âile ve sâireden gelen bazı sebepler de inkâr edilmemelidir. Meselâ bir insanın mal kazanma dirâyet ve kiyâsetini inkâr etmek mümkün olmadığı gibi kendi devrinin şartları içinde kazanma yollarını bilmesi de kazanç sebebi olması bakımından inkâr edilemez. Bununla beraber Allah (C.C) bazı kimseler liyâkat izhar ettiği halde yine onlara mal-menâl vermiyor. Mâmâfih zayıf bir hadis-i şerifde; "Allah malı istediğine ilmi ise isteyene verdiği" ifade edilmektedir ki mevzûmuz itibariyle oldukça manidardır...

Bir de mal-mülk mutlaka hayır sayılmamalıdır. Evet bazen Allah (C.C) mal-menâl dünyevî huzur ve saadet isteyenlere istediklerini verir; bazen de vermez. Ama Allah'ın (C.C) hem vermesi hem de vermemesi hayırlıdır. Zira sen iyi bir insan ve verileni de yerinde kullanacak isen senin için hayırlıdır. İyi bir insan değil ve istikametten de ayrılmış isen Allahın vermesi de vermemesi de senin için hayırlı değildir.

Evet istikametin yoksa fakirlik senin için küfre bir vesiledir. Çünkü seni Allah'a karşı başkaldırmaya sevk eder de her gün Ona karşı bir isyân bayrağı açarsın. Yine şayet sen istikamette değilsen; kalbî ve ruhî hayatın da yoksa senin zenginliğin senin için bir belâ ve musibettir.

Şimdiye kadar çok kimseler bu imtihanı kaybetmiştir. Nice servet sahibi kimseler vardır ki servet içinde yüzdükleri hâlde nankörlüklerinden ötürü kalplerinde tecellîden en ufak bir parıltı ve aydınlık yoktur.

Binâenaleyh bunlara Cenab-ı Hakk'ın mal ve menâl vermesi bir istidraçtır. Dolayısıyla da sapmalarına bir vesiledir. Ama bunlar her şeyden evvel ruhî ve kalbî hayatlarını öldürdükleri ve Allah'ın verdiği fıtrî kabiliyetleri çürüttükleri için buna müstahak olmuşlardır.

Bu arada Efendimizin (S.A.V) şu hadislerini kaydetmek de yerinde olur.

"İçinizde öyleleri vardır ki ellerini kaldırıp Allaha kasem ettikleri zaman Allah (C.C) onların yeminlerini yerine getirir. Ve yeminlerinde hânis kalmaz. Berâ İbn-i Mâlik. onlardan birisidir."

Halbuki Enesin kardeşi Berâ'nın ne yiyeceği ne de yatacak bir yeri yoktu kût-u lâyemûtla yaşıyordu. Işte Berâ gibi saçı başı karışık nice pejmûrde görünüşlü ve perişan sayılacak kimse vardır ki onlara büyük insanlar nazarıyla bakılmış ve kalplerinin büyüklüğü içlerinin aydınlığıyla değerlendirilmişlerdir. Ve işte bunlardır ki Resûl-ü Ekrem (S.A.V) diliyle yemin etseler Allah yeminlerinde yalan çıkarmayacağı kişiler olarak vasıflandırılmışlardır.

Onun için; müstakilen ne servet ne de fakirlik bir felâket veya nimet sayılmamalıdır. Belki yerine göre fakirlik Allahın en büyük nimetlerindendir. Allah Resûlü (S.A.V) irâdesiyle fakirliği ihtiyar buyurmuş.

"Emâ terdâ en tekûne le hümüd-dünyâ ve lenâI-âhiretü. (İstemez misin dünya onların olsun âhiret bizim.)"

buyurmuşlardır. Hz. Ömer dünya servetleri devlet hazinesine aktığı hâlde bir fakir insan gibi kût-u lâ yemûtla geçinmiş ve fazlasını istememiştir.

Ama öyle fakirlik de vardır ki -Allah muhafaza buyursun- küfür ve dalâlettir. Meselâ: Yukarıdaki sözler tahkik niyetiyle bir müminin ağzından çıkmasaydı da bir nankörün ağzından çıksaydı Allah'ın nimetlerine karşı şikâyet eden o kişi kâfir olurdu.

Demek ki yerine göre fakirlik nimet yerine göre de devlet. Asıl mesele kalpte tasdik edecek bir unsurun bulunmasıdır. Yani "Ya Rabbi senden ne gelirse gelsin makbûlümdür."

"Hoştur bana senden gelen ya hılat ü yahut kefen
Ya taze gül yahut diken Iûtfun da hoş kahrın da hoş."

Şarkî Anadolu'da; "Senden o hem hoş hem bu hoş" derler.

İnsan hilat da giyse servet içinde de yüzse Allah'la beraber olduğu takdirde Abdülkadir Geylanî gibi yine ayağı velilerin omuzunda ve mübarek başı da Resûl-ü Ekremin (S.A.V) dâmenine dokunacaktır. Ama Allah ile münasebeti yoksa o fakirin dünyâsı da hüsrân âhireti de hüsran olacaktır. Kezâ Allah ile beraber olmayan zengin zâhiren dünyada mesut gibi görünse de neticede ağır bir hüsrâna uğrayacaktır.

Selam ve dua ile...
İslami Destek Sitesi