2-)
Özürlü bir kişinin özrü vaktin sonunda bir rek-at kılınabilecek kadar bir zaman içerisinde kalksa o vaktin namazı o kişi üzerine borç olur. Sonra kaza etmesi gerekir. Şayet özür devam etmiş olsaydı üzerine borç olmayacaktı. Bu konuda âlimlerin görüşleri şöyle özetlenebilir: Alimlerin çoğunluğu birinci maddedeki görüşe sahiptirler Bir kısım âlimler de rek-atların hepsinin kaza olacağı görüşündedirler Bazıları da vakit içerisinde kılman bir rek-at eda diğer rek-at veya rek-atlar kazadır derler. Ebû Hanife-ye göre -ikinci maddede olduğu gibi- hadisi şerif özürlü kişilerin durumunu açıklamaktadır. Burada söz konusu olan özürler delilik bayılma hayız lohusalık vs. dir. Bu özürlerden biri kendisinde olan bir şahıs özüründen vaktin sonunda bir rek-at kılınabilecek bir zaman içerisinde kurtulursa o vaktin namazının bu kişi tararından kaza edilmesi gerekir. Ayrıca Ebû Hanife bir rek-atı vakit içinde diğer rek-atı güneş doğarken kılınan sabah namazının batıl olacağı görüşündedir. Fıkıh usulündeki şu kaide de Ebû Hanife-yi desteklemektedir: Kâmil bir vakitte kılınması farz olan bir namazın mekruh bir vakitte kılınması caiz değildir. Bundan başka -Özür1 vakit daha çıkmadan kalkarsa o vaktin namazı borç olur. Yukarıda bir rek-at olarak ifade edilmesi ekseriyete göredir. (Bkz. el-Menhel).