2711-)
Cabir b. Abdullah der ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) deniz kenarına bir müfreze gönderdi. Ebû Ubeyde b. Cerrah-ı onlara komutan tayin etti. Ordu üçyüz kişiden ibaretti. Ben de içlerinde bulunuyordum. Yola çıktık yolun bir kısmını katetmiştik ki yiyeceğimiz tükenmeye yüz tuttu. Bunun üzerine Ebû Ubeyde bütün müfrezenin azıklarının toplanmasını emretti ve hepsi toplandı. Tamamı iki azık torbası kadar hurma idi. Ebû Ubeyde bize onu her gün azar azar yediriyordu. Bitinceye kadar böyle devam etti. Herbirimize birer hurma düşüyordu. Bunun üzerine Vehb b. Keysan der ki Cabire: hurma açlığı giderir mi?» demem üzerine Cabir: « Tükenince yokluğu bize daha çok tesir edecek.» dedi. deniz sahiline ulaştık. Ulaşır ulaşmaz da küçük bir dağ gibi bir balıkla karşılaştık. Bu müfreze bu balığı on sekiz gün yedi. Sonra Ebû Ubeyde balığın iki kaburga kemiğinin dikilmesini emretti. Kemiklerin köprü şeklinde çatılmasını söyledi. Sonra (bu çatılı iki kemiğin altından geçmesi için) bir deve sürülmesini emretti. Deve sürüldü. Sonra deve bu iki kaburga kemiğinin altından değmeden geçti. Buhârî Şirket 47/1; Müslim Sayd 34/4 no:17-21. (radıyallahü anh)-e bir hurma ile nasıl idare ettikleri sorulunca «çocuğun meme emdiği gibi onu emer sonra üzerine su içerdik ve bize o gün akşam oluncaya kadar yeterdi» diye cevap vermiştir. der ki: Hadisteki "zarib" küçük dağ demektir.
Kaynak: İmam Malik Muvatta Hazret-i Peygamber-in
Nitelikleri