3750-)
Ebû Hazım Seleme ibn Dînâr-dan ( o şöyle demiştir): kimse Sehl ibn Sa-d(radıyallahü anh)-a geldi de: Medîne Emîri şu Fulân kişi minber yanında Alî-yi razı olunmayan birşeyle zikrediyor dedi. Ebû Hazım dedi ki: Sehl: Bu emîr Alî için ne söyledi? der. Râvî Ebû Hazım dedi ki: Emîr Alî-ye Ebû Turâb diyor deyince Sehl ibn Sa-d güldü de: Vallahi bu lakabı Alî-ye muhakkak Peygamber isim yapmıştır ve Alî-ye bundan daha sevgili bir isim de olmamıştır dedi. Hazım dedi ki: Ben(bu unvanı Peygamber-in Alî-ye nasıl verdiğini öğrenerek) lezzet almak istedim de Sehl ibn Sa-d-a bu hadîsi sordum ve: Yâ Ebâ Abbâs bu isim verme işi nasıl oldu? dedim. da şöyle anlattı: Bir kerre Alî Fâtıma-nın yanına girmiş sonra bir şeyden Fâtıma-ya darılarak dışarı çıkmış ve Mescid-de yatmıştı. Bu sırada Fâtıma-nın yanına Peygamber gelip: "Amcan oğlu nerede?" diye sorduğunda Fâtıma: Mescid-dedir dedi. Bunun üzerine Peygamber Mescid-e çıktı ve Alî-yi sırtından ridâsı düşmüş sırtına toprak bulaşmış bir hâlde yatıyor buldu. Bunun üzerine Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Alî-nin sırtından topraklan eliyle silkmeye başladı ve iki kerre: "Otur yâ Ebâ Turâb! Otur yâ Ebâ Turâb!" buyuruyordu