Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Bâb

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:20    Güncellendi: 5.02.2025 19:20
4339-) İbn Abbâs radıyallahü anhüma şöyle demiştir: Omer beni kendi meclisine Bedir ihtiyârlarıyle beraber girdirirdi. Bundan ötürü bâzıları: Bu genci niçin bizimle beraber meclisine girdiriyorsun? Halbuki bizim bunun yaşında oğullarımız var? dediler. de: Muhakkak ki o sizin bildiğiniz ilim sahibi kimselerdendir Abbâs dedi ki: Günün birinde Omer yine Bedir ihtiyarlarını da-vet etti; beni de onların beraberinde çağırdı. Abbâs dedi ki: Ben o gün Omer-in kendisinin bende bilmekte olduğu ilmi muhakkak onlara da göstermek için çağırdığını düşündüm. Omer onlara: "Allah-ın nusratı ve fethi gelince sen de insanların fevc fevc Allah’ın dînine gireceklerini görünce hemen Rabb-ini hamd ile tesbîh et. O-nun mağfiretini iste. Şübhesiz ki O tevbeleri çok kabul edendir" (en-Nasr: 1-2) sûresi hakkında ne dersiniz? diye sordu. Bâzıları: Bize nusrat ve fetih verildiğinde Allah-a hamd ve istiğfar etmemiz emrolunmuştur dediler. Biz bilmiyoruz dediler. da hiçbirşey söylemediler. Omer bana: Yâ Abbâs oğlu! Sen de mi böyle söylersin? diye sordu. Ben de: Hayır! dedim Omer: Ne diyorsun? dedi. Ben de: O Rasûlüllah-ın ecelidir. Allah O-na ecelini bildirdi. “Allah tarafından Rasûlüllah-a nusrat ve feth gelince” yani Mekke fethi gelince Allah: işte bu senin ecelinin alâmetidir. “Artık Rabb-ine hamd ederek Subhânallah de ve Rabb-inden mağfiret dile! Şübhe yok ki O tevbeleri çok kabul edendir!” (en-Nasr- 3) buyurmuştur dedim. Ben de bu sûreden ancak senin bilmekte olduğun şeyi biliyorum dedi.

Kaynak: Sahîh-i Buhârî Kitabu-l-megâzî
Konu: Bâb