4545-)
Âişe (r.anha) şöyle demiştir: Câhiliyet devrinde Kureyş âşûrâ günü oruç tutardı. (Hicretten önce) Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) de âşûrâ orucu tutardı. Medine-ye hicret edip gelince de bu orucu (âdeti üzere) tuttu. Sahâbîlerine de bu orucun tutulmasını emretti (ikinci sene şa-bân ayında) ramazân orucu inince ramazân orucu farîza oldu âşûrâ terkedildi. Artık dileyen âşûrâ orucunu tutar dileyen de tutmaz oldu. sayılı günlerdir. Artık sizden kim(o günlerde) hasta yahut sefer üzerinde olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye (lâzımdır). Bununla beraber kim gönül isteğiyle bir hayır yaparsa işte bu onun için daha hayırlıdır. Oruç tutmanız sizin hakkınızda hayırlıdır bilirseniz" (âyet: 184) kavli bâbı ibn Ebî Rebâh: Yüce Allah-ın buyurduğu gibi mükellef kişi hastalıktan dolayı ayın hepsinde oruç tutmaz demiştir. el-Hasen el-Basrî ile İbrahim en-Nahaî emzikli ve hâmile kadın hakkında: bunlar kendi nefisleri yahut çocukları üzerine bir zarar gelmesinden korkarlarsa oruç tutmazlar sonra kaza ederler demişlerdir. ihtiyar oruç tutmaya güç yetiremezse (o da oruç tutmaz üzerine kaza değil de fidye vâcib olur). Enes ihtiyar olduktan sonra bir yahut iki yıl ramazânda her gün bir fakire ekmek ve et yedirip oruç tutmamıştır. Âmmenin kıraati "Yutîkûnehû" şeklindedir bu ekserdir