7529-)
Bize el-Leys Hâlid ibn Yezîd’den; o da Saîd ibn Ebî HiIâl’den; o da Zeyd ibn Eslem-den; o da Atâ ibn Yesâr-dan tahdîs etti. Ebû Saîd el-Hudrî (radıyallahü anh) şöyle demiştir: Biz: Yâ Rasûlallah kıyâmet gününde bizler Rabb-imizi görecek miyiz? diye sorduk. "Sizler gökyüzünde bulut olmadığı zaman Güneş-i ve Ay-ı görmek için birbirinizle sıkışıp darlığa düşer misiniz?" buyurdu. Hayır sıkışmayız dedik. Rasûlüllah: "Şübhesiz sîzler Güneş ile Ay-ı görmekte birbirinizle sıkışıp darlığa düşmediğiniz gibi o gün Rabb-inizi görmekte de hiç birbirinizle sıkışıp darlığa düşmeyeceksiniz" buyurdu. şöyle devam etti: "Herbir kavmin dünyâda ibâdet edegeldiği şeye gitmesi için bir nidâcı nida eder. Bunun üzerine salîb sahibleri yânı salibe tapanlar salîbleriyle putların sahibleri olan putperestler putlarıyle herbir ma-budun sahibleri de kendi ma-bûdlarıyle giderler. Nihayet iyi olsun fâcir olsun hakk üzere kalan kitâb ehlinin bakıyyeleri olsun Allahu Taâlâ-ya ibâdet etmekte olanlar kalır. Sonra cehenneme getirilirler cehennem onlara gösterilir ki sanki cehennem onların nazarında yalımları birbirini kırıp geçiren bir serâbdır. Yahudiler-e: Sizler kime tapardınız? diye sorulacak. Onlar: Biz Allah-ın oğlu Uzeyr-e tapardık diyecekler. Bunun üzerine onlara: Siz yalan söylüyorsunuz. Allahu Taâlâ hiçbir eş hiçbir oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyiniz istediğiniz nedir? denilecek. Yehûd taifesi de: Yâ Rabb! Bize su içirmeni istiyoruz diyecekler. Onlara: Haydi içiniz! denilecek de onlar birbiri ardınca cehennemin içine dökülecekler. Hrıstiyanlar-a hitaben: Sizler kime tapıyordunuz? diye sorulacak. Onlar da: Biz Allah-ın oğlu Mesih-e tapardık diyecekler. Bunun üzerine onlara: Siz yalan söylüyorsunuz. Allahu Taâlâ hiçbir eş hiçbir oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyiniz: Ne istiyorsunuz? denilecek. da: Bize su içirmeni istiyoruz diyecekler. Onlara da: Haydin su içiniz! denilecek de birbiri ardınca cehennemin içine dökülecekler. iyi olsun fâcir olsun Allah -a ibâdet etmekte olanlar kalır. da: İnsanlar hep gittikleri hâlde sizleri habseden nedir? denilecek. Onlar: Biz şimdikinden ziyâde kendilerine muhtâc iken onlardan dünyâda ayrılmıştık. (Şimdi nasıl olur da onların arkasına-takılırız?) Biz bir münâdînin: Her kavim vaktiyle ibâdet ettiği ne idiyse ona kavuşsun! diye nida ettiğini işittik. Ondan dolayı bizler Rabb-imizi bekleyip duruyoruz! diyecekler". ki: "Meydanda kalan mü-minlere Cebbar olan Allah onlara ilk defa gördükleri tanıdıkları suretten başka bir surette gelecek de: Ben sizin Rabb-inizim! buyuracak. Onlar da: Sen bizim Rabb-imizsin! diyecekler. O-nunla peygamberlerden başkası kelâm edemez. Taâlâ: Rabbinizi tanıyabilmek için aranızda bir alâmet var mıdır? diye suâl edecek. Evet sâk-tır! demeleri üzerine Rabb Taâlâ sâk-ını keşfedip açacak. üzerine her mü-min Allah-a secde eder. Allah-a riya ve şöhret için secde eden kimseler kalır. Onlar da secde etmeye davranırlar. Fakat onların sırtı tek bir tahta gibi kaskatı bir tabakaya döner. Sonra köprü getirilir de cehennemin ortasına kurulur". Yâ Rasûlallah! Köprü nedir? dedik. Şöyle buyurdu: "Ayakların kayacağı bir yerdir ki üzerinde başları eğri demirden çengeller dikenler; sert keskin enli şeyler vardır. Bunların Necd-de olan ve sa-dân denilen dikenler gibi uçları kıvrık eğri dikenleri vardır. Müminlerin kimi onun üzerinden göz kırpacak kadar zaman içinde kimi şimşek gibi kimi rüzgâr gibi kimi iyi cins yürük atı ve develeri gibi sür-atle geçerler. Bunların kimi sapsağlam olduğu gibi kurtulur. Kimi tırmıklar içinde perişan olmuş olarak salıverilir. Kimi de cehennem ateşi içine sapır sapır düşerler. Nihayet sonuncuları sürüklene sürüklene geçer kurtulur. Bugünkü günde apâşîkâre olmuş hakkını kurtarmak için hiçbirinizin yalvarıp yakarması o dehşetli günde âsî mü-min kardeşleri arasından çıkıp necat bulan mü -mirilerin kalanlar için Cebbâr Zu-l-Celâl hazretlerine yalvarıp yakarmasına benzemez. Diyeceklerdir ki: Ey bizim Rabb-imiz bu kalanlar bizim kardeşlerimizdir. Onlar bizimle beraber namaz kılar oruç tutar her türlü iyi işlerde bulunurlardı. Taâlâ: Haydin gidin kalbinde bir dinar ağırlığınca İmân ve yakin olan her kimi bulursanız çıkarınız! buyuracak. Taâlâ onların suretlerini yakmayı ateşe haram edecektir. Artık bu şefaatçiler -yahut kurtarılacak olanlar- kimi ayağının üstüne kimi de yarı inciğine kadar ateşe gömülerek içeriye dalmış bulunacaklar. Tanıdıklarını çıkarıp dönecekler. Allahu Taâlâ: Haydin bir daha gidin kalbinde zerre ağırlığınca imân ve yave yakîn olan her kimi bulursanız onları da çıkarınız! buyuracak. böyle olanlardan tanıdıklarını çıkarıp dönecekler. Yine Allah Taâlâ: Haydin bir daha gidin kalbinde zerre aırlığınca îmân ve yakın olan her kimi bulursanız çıkarınız! buyuracak. böyle olanlardan tanıdıklarını çıkaracaklar". Saîd (radıyallahü anh) der ki: Eğer bu dediğime inanmıyorsanız "Şübhesiz ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Zerre mikdârı) bir iyilik olursa onu kat kat artırır. Kendi canibinden (başkaca da) pek büyük bir mükâfat verir” (en-Nisâ: 40) âyetini okuyunuz. peygamberler melekler mü-minler şefaat etmiş bulunacaklar. Derken Cebbar Muteâl Hazretleri: Artık sıra benim şefaatime geldi! Buyuracak da ateşten bir kabza tutacak yânı bir kısım insanı toplayacak da simsiyah yanmış olan birtakım kavimleri dışarı çıkaracak akabinde bunlar cennetin yolları üzerinde olup ‘Hayat Nehri- denilen bir nehrin içine atılacaklardır. Onlar o nehrin iki tarafında seyl uğrağında biten yabanî reyhân tohumlarının çabucak bittiği gibi biteceklerdir. Sizler o yabanî reyhan tohumlarını taşın yanında ağacın yanında görmüşsünüzdür. Onlardan güneşte olanları yeşildir gölgede olanları da beyazdır. Sonra onlar -Hayat Nehri-nden beyaz parlak inciler gibi çıkacaklar boyunlarına kendileriyle tanınacakları altın gümüş nev-inden hâtemler takılır ve cennete girerler. Cennet ahâlîsi: İşlenmiş hiçbir amelleri geçmiş hiçbir hayır ve haseneleri olmadığı hâlde Allah -in cennete girdirdiği âzâdlıkları işte bunlardır! diyeceklerdir. onlara: Gözünüzün görebildiği sizindir bir o kadarı daha sizindir! denilecektir". geçen senedle şöyle dedi:) Ve bize Haccâc ibnu Minhâl şöyle dedi: Bize Hemmâm ibn Yahya tahdîş etti. Bize Katâde Enes (radıyallahü anh)-ten tahdîs etti ki Peygamber(sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mü’minler kıyâmet gününde habsolunacaklar ve nihayet bu habsolunma sebebiyle kederlenecekler. Derken: İçinde bulunduğumuz şu durumdan bizleri kurtarıp rahatlatması için Rabb-imize şefaat istesek diyecekler. Âdem Peygamber-e gelecekler ve: Sen insanların babası olan Âdem-sin Allah seni kendi eliyle yarattı seni cennetine yerleştirdi meleklerini sana secde ettirdi ve herbir şeyin isimlerini sana öğretti. Bulunduğumuz şu durumdan bizleri kurtarması için Rabb-in katında bizlere şefaat etmeni istiyoruz diyecekler". ki: "Âdem vaktiyle işlemiş olduğu o yasaklanmış ağaçtan yeme günâhını zikrederek: Ben buna ehil değilim lâkin sizler Allahu Taâlâ-nın bütün Yer halkına göndermiş olduğu ilk peygamber olan Nûh’a gidiniz diyecek. onlar Nûh -a gelecekler. O da evvelce işlemiş olduğu ilimsiz olarak Rabb-inden isteme günâhını(Nûh: 26)zikrederek: Ben buna ehil değilim. Lâkin sizler Halîlu-r-Rahmân olan İbrâhîm Peygamber-e gidiniz diyecek." ki: "Akabinde insanlar İbrahim-e gelecekler. O da vaktiyle yalan şeklinde söylemiş olduğu üç sözünü zikrederek: Ben buna ehil değilim. Lâkin sizler Allah -ın kendisine Tevrat verdiği kelâm ettiği ve fısıldaşarak konuşmak için kendisine yaklaştırdığı bir kul olan Musa-ya gidin diyecek." ki: "Akabinde insanlar Musa-ya gelecekler. Oda vaktiyle işlemiş olduğu insan öldürme günâhını zikrederek: Ben buna ehil değilim. Lâkin sizler Allah-ın Kulu Rasûlü Allah-ın Ruhu ve Kelimesi olan İsâ-ya gidin diyecek". ki: "Bunun üzerine insanlar İsâ-ya gelecekler O da: Ben bunun ehli değilim fakat sizler Allah-ın geçmiş ve geri kalmış günâhlarını mağfiret etmiş olduğu bir kul olan Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) -e gidin diyecek. üzerine insanlar bana gelecekler. Ben gider O-nun cenneti içinde Rabb-imin huzuruna girme izni isterim. Bana izin verilir. Rabb-imi gördüğüm zaman O-nun için secdeye kapanırım. Allah beni bırakmak istediği kadar bu vaziyette bırakır. Sonra: Başını kaldır yâ Muhammedi Söyle sözün dinlenir; şefaat et şefaatin kabul edilir; iste sana verilir! buyurur". şöyle dedi: "Ben secdeden başımı kaldırırım da Rabb-imin bana öğreteceği sena ve tahmîd ile Rabb -ime sena ve hamd ederim. Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır koyar. Ben O-nun dârından (yani cennetindeki buluşma yerinden) dışarı çıkarım da o insanları cennete sokarım". şöyle dedi: Ben yine Enes-ten işittim şöyle diyordu: "Ben(dârından) çıkarım da artık o insanları ateşten çıkarır ve cennete girdiririm. Sonra döner O-nun cenneti içinde Rabb-imin huzuruna izin isterim. Bana izin verilir. Ben Rabb -imi gördüğüm zaman secdeye kapanırım. Allah beni o vaziyette bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra: Kalk Muhammed! Söyle sözün dinlenir; şefâat et şefaatin kabul edilir; iste sana verilir! buyurur". dedi ki: "Ben başımı kaldırır Rabb-imin bana öğreteceği sena ve tahmîd ile Rabb-ime sena eder hamdeylerim". ki: "Sonra şefaat ederim. Benim için bir sınır ta-yîn buyurur. Akabinde ben çıkarım da o insanları cennete koyarım". şöyle dedi: Ben Enes-ten şöyle derken işittim: "Ben çıkarım. Akabinde o insanları ateşten çıkarır cennete girdiririm. Sonra üçüncü defa dönerim de cennetinde Rabb-imin huzuruna izin isterim. Bana izin verilir. Ben Rabb-imi görünce secdeye kapanırım. Allah beni o vaziyette bırakmak istediği kadar bırakır. Sonra: Kalk Muhammed! Söyle sözün işitilir. Şefaat et şefaatin kabul olunur iste isteğin verilir! buyurur". dedi ki: "Bunun üzerine ben başımı secdeden kaldırır Rabb-imin bana öğreteceği sena ve tahmîd ile Rabb-ime sena ve hamdederim. Sonra şefaat ederim. Bana bir sınır ta-yîn buyurur. Akabinde çıkar o sınır içindeki insanları cennete girdiririm". şöyle dedi: Ben Enes-ten işittim şöyle diyordu: "Akabinde ben çıkarım da o insanları ateşten çıkarır cennete girdiririm. Nihayet ateşte Kur-ân -ın habsettiği yani kendilerine hulûd (devamlı azâb) vâcib olan kimselerden başkası kalmaz". ki: Sonra şu âyeti okudu: "... Ümîd edebilirsin Rabb İn seni bir Makaamı Mahmûd-a gönderecektir"(el-lsrâ: 79). İşte Peygamberinize va-d edilmiş olan "el-Makaamu’l-Mahmûd" budur!.
Kaynak: Sahîh-i Buhârî Kitâbut-tevhîd
Konu: Yüce Allahın: Birtakım Yüzler O Gün Terütâzedir; Rabb’ Lerini Göreceklerdir El-kıyâme: Kavli Bâbı