2-)
Bâzı ulemâya göre Hazret-i Fâtıme-nin mîras istemesi hadisi duymazdan öncedir. Vasiyyet âyeti ile ihticâc etmiştir. Mezkur âyette: Mirasçı bir kızsa kendisine mirasın yarısı verileceği bildirilmektedir. Fâtıme-nin Ebû Bekr-e gücenerek onunla görüşmez olması haram olan dargınlık derecesine varmamıştır. Haram olan dargınlık selâmı kesmektir. Halbuki Fâtıme (radıyallahü anh)-nın Hazret-i Ebû Bekr-e tesadüf ettiğini hiç bir kimse rivâyet etmemiştir. O yalnız Hazret-i Ebû Bekr-in hanesine gidip gelmez ve evinden çıkmaz olmuştur. Dargınlığın bu kadarı haram değildir. Mâmâfîh barıştıkları da rivâyet olunmuştur. Beyhakînin Şa-bî-den rivâyetine göre Fâtıme (radıyallahü anha) hastalanınca Hazret-i Ebû Bekir gelerek yanına girmek için izin istemiş. Hazret-i Alî ; Yâ Fâtıme! Ebû Bekir gelmiş senin yanına girmek için izin istiyor! demiş. Fâtıme: Ona izin vermemi diler misin? diye sormuş. Evet cevâtını alınca izin vermiş. Hazret-i Ebû Bekir de onu razı etmek için yanına girmiş ve: Vallahi ben yurdumu malımı kavmü kabilemi ancak Allah-ın ri-zâsı Resûlünün rızâsı ve sizin rızânız için bıraktım ey Ehl-i BeytL demiş. Sonra barışmışlar ve Fâtıme (radıyallahü anh) Ebû Bekirden râzı olmuştur. Fâtıme babasından altı ay sonra vefat etmiştir. Sahih ve meşhur olan bu ise de sekiz ay üç ay iki ay hattâ yetmiş gün sonra vefat ettiğim söyleyenler de olmuştur. Ali’nin bey-at hususunda gecikmesi hadîste işaret olunduğu vecihle bu bâbta kendisi ile istişare edilmediğine gücendiği içindir. Mâ-mâfîh onun gecikmesi bu bey-ata ve Hazret-i Ebû Bekr-e dokunmaz. Çünkü ulema bey-atın sahih olması için bütün insanların bir araya gelerek hepsinin «Bey-at ettik» demelerinin şart olmadığını bu iş için ileri gelenlerden bazı zevatla ulemâ ve ruesâdan bir cemaatm kâfi geldiğini söylemişlerdir. Hazret-i Alî bu müddet zarfında Ebû Bekir (radıyallahü anh)’e karşı bir harekette de bulunmamış; bilâkis tam bir inkıyad hali göstermiştir. Binâenaleyh onun gecikmesi Hazret-i Ebû Bekr-in hilâfetine zarar getirmez. Ebû Bekr-in istişare için gelmemesi hilâfet işi ile meşgul olduğundandır. Bu işle bütün sahabe meşgul olmuş; alelacele halîfe seçil-mezse araya hilaf ve niza- gireceğinden ve umulmadık büyük fesadlar çıkabileceğinden endîşe etmişlerdir. Bey-at işi tamam olmadıkça Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in cenazesini defnetmemeleri bundandır. Alî Ebû Bekir (radıyallahü anh)-i evine da-vet ederken yalnız gelmesini tenbîh etmiş; bundan Hazret-i Ömer-in gelmemesini kas-detmiştir. Maksadı işi tatlıya bağlamaktır. Ömer (radıyallahü anh)’in şiddetli bir zât olduğunu bildiği için bir kırgınlığa sebebiyet verir diye düşünmüştür. (radıyallahü anh)-in Hazret-i Ebû Bekr-e yalnız gitmemesini tavsiyede bulunması ise ona ağır sözler söylerler de gücendirirler; bundan da umûmî veya hususî bir mefsedet doğabilir ihtimaline mebnîdir. Bittabi kendisi de beraber olsa bunu yapamazlar diye düşünmüştür.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Cihâd Ve Siyer
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in: «bize Mirasçı Olunmaz; Ne Bırakırsak O Sadakadır» Hadisi Bâbı