2-)
Kirmânî: «Eğer Hazret-i Abbâs-la Alî-nin istediklerini vermek doğru idi ise istedikleri anda Ömer (radıyallahü anh) niçin vermemiştir; doğru değilse sonradan niçin vermiştir? diyor ve bu suâle kendisi şöyle cevap veriyor: «Hazret-i Ömer-in evvelâ yermemesi o malı kendilerine milk olmak üzere istedikleri içindir. Sonra vermesi onda tasarrufta bulunsunlar Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile iki sahâbîsi Ebû Bekir ve Ömer ne gibi tasarrufta bulundularsa onlar da Öyle yapsınlar diyedir.» «Bu kaziyye cidden müşkildir. Şu sebeple ki Abbâsla Alî bu sadakayı Ömer-den onun şartına göre aldılarsa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in (Bıraktığımız sadakadır) hadîsini î-tirâf ettikleri ve buna muhacirler de şahid olduğu halde sonradan ne akıllarına geldi ki dâvaya kalkıştılar?» diyor; ve bunun mânâsını şöyle îzâh ediyor: «Abbâs ile Alî-ye ortaklık zor geliyordu. Bu sebeple aralarında taksim istediler. Tâ ki her biri tedbîr ve tasarrufunda serbest olsun. Ömer ise buna mülk süsü verilmesin diye taksimi merietti. Çünkü taksim ancak mal ve mülkte olur. Aradan uzun zaman geçince halk bunu mîras zannetmeye başlar. Bahusus kızla amca arasındaki mî-ras taksîmi yandır. Bu iş mirasla karıştırılarak Abbâs-la Alî-nin aldıkları mallar kendi milkleri imiş sanılır.» Dâvûd: «Hilâfet Hazret-i Alî-ye geçince bu malları sadaka olmaktan değiştirmedi.» demiştir ki bu da yukanki te-vîli te-yîd eder. Iyâz-ın beyanına göre ulemâdan Bazıları: Hazret-i Fâtıme-nin babasından kalan mirasını Ebû Bekir (radıyallahü anh) dan istemesi —babasının (Bize mirasçı olunmaz!) hadîsini duyduktan sonra olmuşsa— Fâtıme (radıyallahü anh) bunu: Kıymetli mallara mirasçı olunmaz; yiyecek ev eşyası ve silâh gibi şeyler bundan hâriçtir şeklinde te-vîl etmiştir. Ama bu te-vîl Ebû Bekir Ömer ve diğer ashabın mezheblerine uymamıştır.» demişlerdir. Iyâz diyor ki: «Ebû Bekir bu hadîsle aleyhine hüccet getirdikten sonra Hazret-i Fâtıme-nin münâzeadan vaz geçmesi bu dâva üzerine vâki- olan icmâı teslîm sayılır. Bu hadîsi duyup mânâsı kendisine anlatılınca fikrinden vaz geçmiş; artık bundan sonra gerek kendisi gerekse zürriyyeti mîras talebinde bulunmamışlardır. Bilâhare Hazret-i Alî halîfe olmuş; o da Ebû Bekirle Ömer-in yolundan ayrılmamıştır. Bu da gösterir ki Alî ile Abbâs-ın istekleri sâdece bizzat tasarruf meselesi imiş.» Ömer Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in kendine hâs olan fey’den senelik nafakasını alırdığım artanını da Beytülmale koyar-dığını bildirmektedir. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatında zırhının ailesi için ödünç aldığı bir miktar arpa karşılığında rehin verilmiş olduğu anlaşılmıştı. Senelik nafakası olsa zırhını rehin verir mi idi? Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz ailesi efradının senelik nafakasını şüphesiz ki ayırırdı. Fakat o kadar cömert idi ki sene dolmadan o nafakayı da çeşitli hayır yollarına sarfeder evinde bir şey kalmazdı.