2-)
Bilfiil namaz kümak suretiyle itaatte bulunmaları. namazın farz kılındığı haber verildiğine göre buradaki işaret ona aid olmakla birinci vechin tercihini gerektirdiği gibi namazın kendilerine farz kılındığını duydukları vakit hemen kılmış olsalar bunun da kâfi geleceği vücubunu ikrar etmelerinin şart olmayışı da ikinci vec-h;n tercihini iktiza etmektedir. Zekâtın namazdan sonra zikredilmesi tertib-i vücubî değil tertib-i beyanîdir. Yani evvela namaz sonra zekât farz-olur manasına değildir. şöyle bir tahmin yürütenler de vardır: Yemenliler kendilerinden istenilen iki şehadeti getirmek suretiyle İslama girerler de namazın farz kılındığını kabul etmezlerse bu yaptıkları küfür ve irtidâd olur. Artık onların mallarıda ganimet olacağı için zekât vermekle me-mur olmayıp katledilirler. Namazın evvel zekâtın sonra zikredilmesi bundan olabilir. hacc ise hadîsde hiç zikredilmemişlerdir. Halbuki o zamana kadar her ikisi de farz kılınmışlardı. Oruç hicretin ikinci yılında hacc ise hicretin dokuzuncu yılında Hazret-i Muâz Yemen-e gönderilmezden bir kaç ay Önce farz kılınmıştı. Zaten Muâz (radıyallahü anh)-ı Yemen-e göndermek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in son icrââtı olmuştu. Çünkü bir rivâyete göre o Yemen-de iken Hazret-i Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) irtihal eylemiştir. Ekser-i ulemanın kavli bu olmakla beraber ikinci bir rivâyete göre Muâz (radıyallahü anh) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hayatta iken Yemen- den dönmüştür. Hatta bu rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e secde etmiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gadaba gelerek: ne?» diye sormuş. Muâz: Yahûdilerle hiristiyanlardan böyle gördüm; hahamlarına ve papaslarına secde ediyorlar.» cevabını vermiş. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Halt etmişler. Secde ancak Allahü teâla-ya olur.» buyurmuş. Salâh-a göre oruçla hacem bu hadîsde zikredilmemesi ravîlere aid bir hatâdır. Yoksa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara da zikretmiştir. Fakat Kurtubî İbn Salâh-in fikrinde değildir. O na göre bu hadis meşhurdur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onları da zikretse mutlaka bize nakledenler bulunurdu. Nakledilmediğine göre onları söylemediği anlaşılıyor. Buna sebep o zaman Yemenlilere nisbetle daha mühim ve müekked olan şeyleri bildirmek istemiş olmasıdır. Nitekim Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in daima âdeti bu idi. olarak alınması yasak edilen en kıymetli mallardan murad: en sütlü en yapağıh en semiz ve en gösterişli olanlarıdır. Bunların alınmaması mal sahiplerine bir lütuftur. bed duâ ile Allah arasında perde yoktur.» ifadesinden murad: bu duanın reddedilmeyerek derhal kabul olunmasıdır. Hatta Dâre Kutnî-nin rivâyetinde bed duâ eden kâfir bile olsa duasının kabul edileceği bildirilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: İki Kelime-i Şehadete Ve İslamın Şeriatlarına Davet Bâbı