3-)
- şeklindedir. Yani. bi-r Hâriceye muzaftır. Hârice bir adamın ismidir. Terkib: «Harice kuyusu» mânasına gelir. üç vecihin meşhur olanı birincisidir. Üçüncüsüdür diyen de olmuşsa da ulema buna muvafakat etmemişlerdir. kuyu mânasına gelen müennes bir kelimedir. Hemzesini tahfif ederek «Bir» de okunabilir. Cenri kılleti: «Eb-âr» gelirse de çok defa kelimenin hemzesi kalb ve nakil adiler ek «Âbâr» denilir. Cemi- kesreti «Biâr» gelir. kelimesi şeklinde de rivâyet edilmişse de birinci rivâyet daha doğru ve mâna itibariyle daha muvafıktır. Çünkü «îhtefeztü» dar yere girebilmek için büzüldüm toplandım manasınadır. Ekser-i ulemanın kavli de budur. «Ihtefertü» ise yeri kazdım demektir ki buraya pek yakışmaz. (sallallahü aleyhi ve sellem) rm ayakaplarım Hazret-i Ebû Hüreyre-ye vermesi onu gördüğüne bir alâmet olsun ve onun tarafından kendilerine söyleyeceği şeyleri daha kolay kabul etsinler di-yedir. Kalbi yüzde yüz inanarak «Allah-dan başka hiç bir ilâh yoktur» diye şehâdet getiren her kime rast gelirsen onu hemen cennetle müjdele» ifadesinden murad: sıfat kimde bulunursa onun cennetlik olacağını haber ver» demektir. Yoksa Hazret-i Ebû Hüreyre-ye bu şekilde imân eden kimseleri bilmesi emredilmemiştir. Çünkü imân kalb isi olduğu için bunu bilmeye imkân yoktur. şerifin bu cümlesi: «İman etmiş olmak için kalple tasdik ve dille ikrar lâzımdır; sadece bunlardan biri kâfi değildir» diyen ehl-i hakkın mezhebine delildir. bütün esas nüshalarda bu şekilde tesbit edilmiştir. İbare doğrudur; ve şöyle halledilir: kelimesi muzmer ile nasbedümiştir. Cümlenin geri kalan tarafı ise takdirinde mübtedâ ve haberdir. (radıyallahü anh)-ın Hazret-i Ebû Hüreyre-nin göğsüne vurması onu yere sermek veya ona eziyet etmek için değil söylediği sözden vazgeçirmek içindi. Bu hususta Kâdi Iyaz ile diğer ulemadan bazıları şunları söylemişlerdir. (radıyallahü anh)-ın fiili ve Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e müracaatı ona itiraz ile emrini kabul etmemek değildir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in Hazret-i Ebû Hüreyre ile gönderdiği sözde ümmetinin gönlünü almak ve onlara müjdede bulunmaktan başka bir şey yoktu. Binaenaleyh Ömer (radıyallahü anh) ümmet bu müjdeye güvenerek amel ve ibâdeti terk ederler endişesiyle onun gizlenmesi ve bu gizlenmenin rnüslümanlar için o peşin müjdeden daha hayırlı olacağı rnutâleasında bulunmuştu. Nitekim fikrini Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e arzedince onun bu fikrini tasvib buyurdular.» dübür kıç manasınadır. Böyle yerlerde kelimenin hakikatini söy-lemekde utanmayı İcâbedecek bir şey yoksa da bütün bu gûnâ gizli yerlerde müstehab olan onları burada olduğu gibi kinaye sözlerle ifâde etmektir. Kur-ân-i Kerîm ve sünnet-i Nebeviyye hep bu âdâb üzere gelmişlerdir. Fakat icâbında kelimenin hakikati sarahaten zikredilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Tevhid Üzere Ölen Kimsenin Kati Olarak Cennete Gireceğine Delil Bâbı