Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Gecenin Sonunda Zikir Ve Duaya Teşvik Ve O Zamandaki İcabet Bâbı

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
4-) Cumhûr-u ulemâ bu husûsda en aşikâr ve salim olan yolu tutarak müteşâbih âyet ve hadîsleri olduğu gibi kabul etmiş; onlara îmân ile Allahü teâlâ-yı mahlûkatma benzemekden ona keyfiyyet ve kemmîyet isbâtından tenzih eylemişlerdir. Evzâî İbn-l-Mubârek Mekhûl Süfyân-ı Sevrî Süfyân b. Uyeyne Leys b. Sa-d Hammâd b. Seleme ile mezhep İmâmlarından Ebû Hanîfe Mâlik Şafiî ve Ahmed b. Hanbel hazerâtının kavilleri de budur. A-zam-a Allahü teâlâ-nın alt semâya nasıl indiği sorulmuş Hazret-i İmâm: «Keyfiyyetsiz olarak inmişdir.» cevâbını vermişdir. b. Zeyd: «Allah-ın nüzulü ikbâl ve teveccühüdür.» demişdir. «Şüphesiz ki nüzul: Cismin yukarıdan aşağıya intikaalidir. Allahü teâlâ ise bundan münezzehdir. Binâenaleyh bu mânâda varil olan hadîsler müteşâbihâtdandır. Müteşâbihât hususunda ulemâ ikiye ayrılmışlardır. Birinci kısma «Müfevvida» derler. Müfevvida: Havale edenler manasınadır. Bunlar müteşâbih âyet ve hadîslere îmân eder mânâlarını Allahü teâlâ-ya havale kılarlar. Allahü teâlâ-nın noksan sıfatlardan münezzeh olduğuna da cezm-en i-tikaatda bulunurlar. kısma: «Müevvile» denilir. Müevvile; te-vîl edenler demekdir. Bu zevat müteşâbihleri yerlerine göre te-vîl ve tefsir ederler. Bu kabilden olmak üzere Allah-ın alt semâya inmesini dahi «Allah-ın emri yahut melekleri iner.» şeklinde ve «Bu bir istiaredir; mânâsı: Allah duâ edenlere lütuf buyurur da dualarını kabul eyler; demekdir.» Veya buna benzer tarzlarda te-vîl etmişlerdir. diyor ki: «Bu hadîs sıfat hadîslerindendir. Selef-in bu husûsdaki mezhebi Allah-ın sıfatlarına îmân etmek o sıfatları zahirî mânâları üzerine bırakmak ve Allahü teâlâ-dan keyfiyeti nefyetmekdir...» Beyzâvî (-685) de şunları söylemişdir: «Allah Teâla-nın cism olmakdan boşlukda yer tutmakdan münezzeh bulunduğu kat-î olan aklî deliller ile sübût bulunca onun hakkında yukarıdan aşağı intikâl mânâsına gelen nüzul imkânsızdır. Şu hâlde onun hakkındaki nü-zül-den murâd rahmetinin nurudur. Filhakika (Allah üst semâdan alt semâya iner.) diye hadîs vârid olmuşdur. Bunun mânâsı celâl sıfatlarının muktezâsı olan düşmanı kahır ve âsîlerden intikam gibi şey-lerden ikram sıfatı olan rahmet merhamet ve afve intikaldir.» ityân ve mecî- gibi kelimeler hareket ve sükûnu kabul eden bir cisme izafe edilerek kullanılırlarsa mânâları arasında fark yokdur. Fakat bunlar-intikal ve hareketi "lâyık olmayan Allahü teâlâ-ya izafe edilirlerse onun sıfatına göre te-vîl olunurlar. Lûgatda beş muhtelif mânâda kullanılır. Bunlar: Bir yerden bir yere intikal. Bir şey-i bildirmek bir şey-e yönelmek bir şey-i söylemek ve hükmetmekdir. «Biz gökyüzünden temiz su indirdik.» âyet-i kerimesindeki inzalden murâd intikâldir. «Onu Cebrâîl indirdi.» âyet-i kerimesindeki inzal i-lân yani bildirmek manasınadır. Araplar «Filân iyi huylardan ne tenezzül etti.» derler ki iyilerden kötülere yöneldi; mânâsını kasde-derler. «Allah-ın inzal ettiğinin mislini ben de İnzal edeceğim.» âyet-i kerî-meşindeki inzâl-den murâd sözdür. Yani «Ben de Allah-ın söylediği gibi soyliyeceğim» demekdir. Araplar «Bizf filân oğulları bize nüzul edinceye kadar hayır ve adalet içinde yaşardık.» derler ki buradaki nüzül-den maksad hükmetmekdir. Yânı: «Bize filân oğulları hükmetmeye başlayıncaya kadar hâlimiz ve rahatımız iyi idi.» demekdir. kelime birkaç mânâ arasında müşterek olunca Allahü teâlâ hakkındaki nüzulün onun sânına yakışır bir şekilde te-vîli icâb eder. Mezkûr mânâlar arasından onun sânına yakışanı ise yeryüzünde yaşıyanlara ikbâl ve teveccüh buyurmasıdır. bütün rivâyetlerinde Teâlâ Hazretlerinin: mı duâ eden kabul edeyim! Bir isteği olan var mı vereyim! istiğfar eden var mı affedeyim.» buyurur denilmişdir. Bu üç şey arasında ulemâ şöyle fark görürler: İstenilen bir şey ya zararın defi yahut menfaat-in celbine âiddir. Menfa-at dînî ve dünyevî olmak üzere iki kısımdır îşte rivâyetlerdeki istiğfar ile zararın define; istek ile dünyevî hayîrın celbine duâ ile de dîni hayrın celbine işaret buyurulmuşdur. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Allah kat-iyyen vaadinden dönmez. Böyle olmakla beraber acaba niçin bir çok duâ edenlerin duaları kabul edilmiyor? suâle Aynî şu cevâbı vermektedir: «Duanın kabul edilmemesi yâ duanın şartlarından bâzısı bulunmadığı yahut duâ eden kimse acele ettiği veya duası günâha ve kat-ı rahime âid olduğu içindir. Yahut Allah duayı kabul eder de istenilen şey-in olması Allah-ın dilediği vakte gecikir...» Allah iki yedini yayarak...» cümlesinin asıl mânâsı: «iki elini yayarak...» demek ise de müteşâbih olan yed kelimesi tercümeye imkân görülemiyerek olduğu gibi zikredilmiştir Müteşâbihleri te-vîl yoluna gidenlerce bu cümleden murâd: «Sonra Allahü teâlâ rahmet nimet ve ihsanım yayarak yoksul ve zâlim olmayan Allah-a adetâ Ödünç verircesine sadaka namaz oruç ve zikir gibi ibâdetlerde bulunan yok mu! Bu ihsanlarımı onlara dağıtayım!..» denıekdir. şerif rahmet saatinin tanyeri ağarıncaya kadar devam ettiğine delildir. Bu rivâyetler geceleri tanyeri ağarıncaya kadar duâ ve istiğfarda bulunmaya teşvik; duâ ve istiğfar gibi tâatlar için gecenin sonu evvelinden daha hayırlı olduğuna tenbîh etmektedirler.

Kaynak: Sahîh-i Müslim Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Gecenin Sonunda Zikir Ve Duaya Teşvik Ve O Zamandaki İcabet Bâbı