Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Geceleyin Semalara Yürütülmesi Ve Namazların Farz Kılınması Bâbı

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
5-) - Kaabei Kavseyn-e kadar Refrefe binmiştir. mahiyetini bilmeye bizim için imkân yoktur. Binaenaleyh hepsine haber verildikleri şekilde inanır bu bâbtaki ilmi Allah ve Resülü-ne havale ederiz. Gerçi Kâdir-i mutlak olan Allah-ü Zülcelâl için bunların hiç birine ihtiyaç yoksada Habib-i Ekrem-ini mu-tad olan vasıtalarla yürüterek fazla heyecanlanmasına mâni olmak hikmetine mebni kendilerine hususi binekler tahsis buyurmuştur. İsrânın gece olmasının hikmeti de Allâh-ü a-lem gece halvet ve muhabbet zamanı olduğu yahud bir çok peygamberlere muhtelif mu-ci-zeler geceleyin verildiği içindir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) göklere münacaat için kaldırılmıştır. Onun için de kendisine evvelden vakit tahsis edilmemiştir. Çünkü vakit tayin etmeden bir kimseyi huzura çağırmak o kimse üzerinde daha tesirli olur. Mûsa (aleyhisselâm)-ı Teâlâ Hazretleri evvelden bildirdiği bir vakitte Tur dağına davet eder kendisine emirlerini orada bildirirdi. Cebel-i Tur ile Beyti Ma-mur-un yüceliği arasındaki fark; pek büyük olduğu düşünülürse Hazret-i Mûsa ile Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in makamları arasındaki fark kendiliğinden anlaşılır. Keza Süleyman (aleyhisselâm)’a rüzgâr müsahhar kılınmış onu bir aylık mesafeye en kısa zamanda ulaştırıyordu. Fahr-i kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) ise bir anda yatağından arşı alaya kaldırılmıştır. seyahatta Re sullülâh (sallallahü aleyhi ve sellem)-e Hazret-i Cibrîl biri süt diğeri şarap dolu iki kap takdim ederek: hangisini istersen buyur» demiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sütü tercih etmiştir. Bunun üzerine kendilerine: isabet ettin; eğer şarabı tercih etseydin ümmetin azardı.» denilmiştir. rivâyette süt ve şarap takdiminin Beyt-i Mahdis-de geçtiği başka bir rivâyetde işe Sidre-i Münteha-da yapıldığı bildiriliyor. Kapların sayısında da ihtilâf vardır. Bazı rivâyetlerde peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e dört kap sunulduğu bunların ikisinde sütle şarap ikisinde de bal ve su bulunduğu beyan ediliyor. Bu rivâyetlerin arası şöyle bulunmuştur; ya ibaredeki (sümme) edatı (vav) manasınadır. Yani tertibe delalet etmez. Yahut süt takdimi hadisesi biri; Kudus-de susadığı zaman biri de Sidretü-i Münteha-da olmak üzere iki defa vâkî olmuştur. ıtratı İslâm ve istikâmet diye tefsir etmişlerdir. Görülüyor ki; süt İslâmiyete şarapta sapıklığa alâmet kılınmıştır. Çünkü süt güzel ve temiz bir gıdadır onun akıbeti daima selâmettir. Bu sebeble ekseriya hastalara süt içmeleri tavsiye olunur. Şarap ise; her türlü pisliklerin ve kötü hallerin esasıdır. Onun için şaraba ümmü-l-habais derler. şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-i haram olan şarapla helâl süt arasında muhayyer bırakmanın hikmeti nedir?. Ulemâ buna şöyle cevap veriyorlar: Bu muhayyerlik ya o zaman henüz şarap haram kı-lınmadığı içindir yahud gelen şarap cennet şarabı olduğundandır. Cennet şarabı haram değildir. Aliyyü-l Kari-ye göre buradaki hikmet peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in doğruyu seçtiğini göstermek suretiyle onun faziletini meleklere bildirmektir. (aleyhisselâm) birinci semanın kapısını çaldığı zaman o semanın bekçisi kendisine kim olduğunu; yanında kimin bulunduğunu sormuş; Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğunu anlayınca: gönderildi mi?» diye sormuştur. Ulemânın beyanına göre bu sualden murâd peygamber olup olmadığını öğrenmek değil: «Göklere çıkmak için gönderildi mi?» demektir. Yoksa o ana kadar Resul üllâh (sallallahü aleyhi ve sellem)-in peygamber gönderildiğim bilmiyen hiç bir melek tasavvur edilemez. Vakıa Kâdi İyaz bu hususta ihtilâf olunduğuna işaret ile sualin hakikaten peygamber oldumu olmadımı mânasında sorulmuş olduğuna kail olanlar bulunduğunu anlatmak istemişse-de bu kavil doğru.. değildir. Hadis-i şerifte zikri geçen Beytü’l Mâ-mûr Sidretü-l Münteha ve emsali müsenımaların hakikatini ancak Allah ve Resûlü bilir. Biz bunların ancak isimleri ile bazı vasıflarını biliyoruz. Beyt-i Mâ-mûr hadiste beyan buyurulduğu vecihle içerisine her gün 70.000 melâikenin girdiği bir yerdir. Sahih haberlere göre Kur-ân-ı Kerîm Levh’l-Mahfuzdan buraya bir defada inmiş oradanda Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yirmi üç senede inzal buyurulmuştur. Nebk ağacıdır. Keyfiyyetini Allah bilir. İbn Abbas ile diğer müfessirlerin beyanına göre buna Sidretü-l Münteha Tesmiye edilmesinin vechi meleklerin ilmi onda nihayet bulduğu içindir. Onun ötesine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den başka geçen olmamıştır. Bazı rivâyetlerde görülen Şakk-i Sadır hadisesine gelince: Muhtelif rivâyetlerden anlaşıldığına göre bu hadise üç defa vuku bulmuştur. defa: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Beni Sa-d kabilesinde süt annesi Halime-nin nezdinde iken vuku bulmuş. Mi-raç gecesinde olmuştur. Bazıları Mi-raç gecesinde böyle bir şey olmadığını iddia etmişlersede bu kavil merdûttur. Çünkü Mi-raç gecesinde de vakî olduğu sahih hadisle sabittir. Mucize kabilinden olan bu gibi harikaları inkâra mecal yoktur. Küçüklüğündeki hadise Müslim-in Şeyban b. Ferruh rivâyetinde şöyle izah edilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) çocuklarla oynarken kendisine Cibrîl-i Emin (sallallahü aleyhi ve sellem) gelerek onu tutmuş yere yatırarak karnını yarmış ve kalbini çıkarmış ondan bir kan pıhtısı aldıktan sonra Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)-e: şeytanın senden nasibi budur.» demiş sonra kalbini altın bir tas içinde zemzem suyu ile yıkayarak dikmiş ve yerine koymuş. Bu hadiseyi gören çocuklar telâşla süt annesine koşarak «Muhammed öldürüldü» diye haber vermişler. Sonra onu karşılamaya döndükleri zaman rengini uçmuş görmüşler. Ulemânın beyanına göre bu ameliyenin hikmeti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-i şeytandan korumaktır. hâdise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e vahiy geldiği zaman olmuştur. Bunun hikmeti onun kalbini kuvvetlendirmektir. Bu suretle kendisine yahiy edilen şeyleri kolaylıkla telâkki etmiş vahyin bütün ağırlıklarına tahammül buyurmuştur. de: Semavata çıkacağı zaman olmuştur. Bunun hikmeti de Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)-i münacat için hazır lamaktır. diyor ki: Gerek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in göğsünün yarılması gerekse kalbinin çıkarılması meselesinde çıkar yol menkul ile mâkul arasını bulmak iddiasiyle boş yere uğraşmak değil doğrudan doğruya vakıayı teslim ve tasdik etmektir. Hamdolsun biz muhbir-i sadık olan Resûl-ü Zişan-ın verdiği haber hususunda hakikatten mecaze gitmeğe cevaz vermiyoruz. Maamafih ülema-i zahirin pek doğru bulduğumuz bu sözlerine karşı ülema-i Batın bu rivâyetlerdeki lâfızlardan hakikî mânalarının kastolunmadiğını bunların birer temsilden ibaret olduğunu iddia etmişlerdir. Bu zevata göre Şakk-ı Sadır hadisesi berzah alemine ait bir temsildir. Şah Veliyullah (Huccetul-lahi-l-Baliga) adlı eserinde şunları söyler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in göğsü yarılarak imanla doldurulmasının misali ona nur doldurmak ve bu nurun onun ruhuna galebe çalması beşeri tabiat alevlerinin sönmesi ve sema aleminden taşıp gelen tecellilere tâbi olmasıdır. Lâkin Şeyban b. Ferruh rivâyetindeki tafsilata dikkat edilirse anlaşılırki; ehl-i batının bu te-villerine mecal yoktur. Zira hadiseyi gören çocukların Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in süt annesine koşarak «Muhammed Öldürüldü» demeleri sonra onu karşıladıklarında renginin uçtuğunu mülâhaza etmeleri ve nihayet Enes (radıyallahü anh)’ın: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in göğsünde o iğnenin eserini görürdüm demesi bu bâbta hiç bir te-vile imkân bırakmayacak kadar sarih hakikatlardır. Mucizeye imanı olan bir müslümanın bu bâbta tereddüd göstermesi asla caiz olamaz. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kalbine bir altın kapla iman ve hikmet doldurulması mecazdır. Bundan murâd tasın içinde kemâl-i imanla hikmete sebep olan bir şey-in bulunmasıdır. O şey imanla hikmete sebep olabileceği için mecazen iman yerinde kullanılmıştır. Yani mecazen imanın sebebine iman denilmiştir. hadisinde zikri geçen karaltılar Âdem oğullarının ruhları diye tefsir edilmiştir. Vakıa kâfir ruhlarının «siccin» de olacağını mü-min ruhlannınsa cennette sefa süreceğini bildiren sahih haberler varid olmuştur. Binaenaleyh nasıl olurda kâfirlerin ruhları Hazret-i Âdem (aleyhisselâm)’in yanında bulunabilir? Şeklinde bir sual hatıra gelebilirsede zaman zaman bütün ruhların Âdem (aleyhisselâm)-a arz olunması Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in böyle arz esnasında oradan geçmiş bulunması ihtimal dahilinde olduğu gibi cennetliklerle cehennemliklerin daimi şekilde değilde bazan yerlerine girmeleri sair vakitlerde Hazret-i Âdem-in etrafında bulunmaları da muhtemeldir. Hatta üçüncü bir ihtimal olmak üzere cennetin Âdem (aleyhisselâm)-ın sağında cehennemin de solunda bulunması caizdir. Âdem (aleyhisselâm)-ın sağ tarafına baktığı zaman gülmesi zürriyetinin iyi hallerde olmalarına sevindiği için sol tarafına bakıp ağlaması da yine zürriyetinden bazılarının kötü hallerine acıdığı içindir. Mûsa (aleyhisselâm)-ın ağlaması dahi — Haşa— Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’i çekemediği için değil onun ümmetine nispetle kendi ümmetinin az olmasıdır. Keza Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) hakkında (çocuk) tabirini kullanması onu tahkir için değil Peygamberimiz (aleyhisselâtü ve sellem)-a ömrü en kısa olduğu halde Teâlâ Hazretlerinin en büyük minnet ve ihsanda bulunduğunu ve onu bütün peygamberlerden şerefli ümmetinin de bütün ümmetlerden üstün ve çok olduğunu görerek takdir ettiğindendir. rivâyetinde: (aleyhisselâm)-ın altıncı semada olduğu bildiriliyor. Buhari-nin Şerik rivâyetinde de Öyledir. Bu iki rivâyetten mâda heryerde Hazret-i ibrahim (aleyhisselâm)’in yedinci katta olduğu zikredilmiştir. Mir-ac müteaddid defalar vâki olmuştur dersek rivâyetler arasında tearuz yoktur. Aksi takdirde yedinci katta rivâyetini tercih ederiz. öyle bir seviyeye çıktım ki orada kalemlerin hışırtısını işitiyordum.» buyurmuştur. diyor ki: «Bu ses hükmü ilâhî ile vahyi yazarken ve levh-i mahfuzdan Allah-ın dilediği şeyleri istinsah ederken meleklerin kalemlerinden çıkan sestir.» Kâdî İyâz-da şunları söylüyor: Bu hadis «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e vahiy ve mikdarlarm Levh-i Mahfuzdan kalemlerle yazıldığının sahih olduğuna imanın vücubu Bâbında ehl-i sünnetin delilidir. Bunların keyfiyetini ancak Allah bilir. Âyet ve hadislerde nasıl vârid olduysa zahiri üzere inanmak keyfiyyetini Allah-a yahut Allah-ın bildirdiği zevata havale etmek icap eder. Bu gibi âyet ve hadisleri te-vil edenler ancak düşüncesi imâm zayıf olanlardır. Çünkü şeriatın getirdiği bu delilleri akli deliller de muhal görmez Allah dilediğini yapar dilediğini hükmeder...» Yine aynı rivâyette namazların sayısını indirme hususunda: müracaat ettim o da bunların satrını indirdi...» Duyurulmaktadır. şatr kelimesi yarı mânasında kullanılırsa da burada ondan murâd yarı değil bir mikdârdır ki Kâdî İyâz-in beyanına göre bu miktar beşte birdir. Nevevî Kâdî-nin beşte birle takdirine bile lüzum görmüyor ve: «Burada şatrdan murâd: yine yarı olup bir kaç defa müracaat sonunda Rabbim yarısını indirdi demektir. Çünkü hadis muhtasardır...» diyor. Harmele rivâyetindeki: bende söz bir olur; değişmez buyurdu.» Karşısında şöyle bir sual hatıra gelebilir: Namazları elliden beşe indirdi: Bu sözün değişmesi değilimdir? Bu sözün manası teklifler değil verdiğim haberler değişmez; yahud kazay-ı mübrem denilen katı-i hükümler değişmez; Kazay-ı mualr lâk değişebilir demektir. Bu cümle ile «Bundan sonra artık söz değişmez.» manası da kastedilmiş olabilir. b. el Müsenna rivâyetinde bahsedilen dört nehir Buhârî ve diğer sahih kitaplarda beyan edildiği vecihîe Sidretü-l Müntehâ-nin kökünden çıkmaktadırlar. Bu dört nehrin bâtını olanları Mukatil-in beyanına göre Kevser ile Sel-sebil-dir. Zahiri olanları ise Nil ile Fırat-tir. Ulemâdan bazılarına göre bu isimler cennet ırmaklarını büyüklük ve lezzet yönünden Fırat-a benzeterek İstiare edilmiş de olabilir. İsimlerin tevafukundan yani cennette Nil ve Fırat isminde iki nehir bulunmasından da ileri gelebilir. Maamafih yeryüzündeki Nil ile Fıra t-ın mahiyetini bilmediğimiz Sidret-ül Münteha-nin dibinden kaynamaları da mümkündür. Allahü A-lem. b. Humeyd rivâyetindeki: mülâki olacağından hiç şüphe etme.» âyet-i kerimesini şahit gösteren Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) değil râvilerden biridir. Katade-nin tefsirine Mücahid Kelbi ve Süddî gibi bir çok zevat iştirak etmişlerdir. İbn Abbâs Mukatil Zeccac ve diğer müfessirlerin kavline göre ise; âyetin mânası: «Sen Mûsa-nın Kitaba kavuşacağına hiç şüphe etme.» demektir. Ma-âni ulemâsı da ayni fikirdedirler. bu hadisin Ahmet b. Hanbel ve Muhammed b. El-Müsennâ rivâyetlerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Mûsa ve Yunus (aleyhisselâm)’ı İsrâ gecesinde telbiye ederken gördüğüne işaret buyurulmaktadır. Bu zevatın dünyada olmadıkları halde nasıl Hac ve Telbiye ettikleri suali hatıra gelebilir. Bu suale ulemâ muhtelif cevaplar vermişlerdir: Mezkûr peygamberler şehitler gibi hatta şehidlerden de efdaldir-ler. Şehidlerin ise; Rab-leri nezdinde diri oldukları Nassı Kur-ân ile sabit-- tir. Binaenaleyh bu Hadis-i şerifte vârid olduğu üzere bu peygamberlerin de Hac edip namaz kılmaları ve bu suretle imkânları nisbetinde Allah-a yaklaşmaları ihtimalden uzak değildir. Çünkü onlar vefat etmiş te olsalar hükmen yine âmel diyarı olan bu dünyada sayılırlar. Dünyanın müddeti bitip de arkasından dâr-i ceza olan âhiret geldiği zaman amel de sona erecektir. (sallallahü aleyhi ve sellem) göklerde diğer peygamberleri de ruh ve cesedleriyle görmüştür. Onu istikbâl ve teşrif için ruhları o gece bedenleri şekline girmiş yahûd hakikaten bedenleri kabirlerinden oraya getirilmişdir. Âhiret ameli zikr ve duadan ibarettir. Onların yaptığı da budur. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu peygamberler hakkındaki rüyasını İsrâ gecesi görmemiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onların dünyadaki hallerini görmüştür yani bu zevatın hali hayatta nasıl hac ve telbiye ettikleri ona temsilen gösterilmiştir. Kendilerini görmemiş de olsa; hayatta iken oniann Hac ve Telbiye ettikleri Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e vahiy suretile bildirilmiştir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Resûlüllah Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Geceleyin Semalara Yürütülmesi Ve Namazların Farz Kılınması Bâbı