Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Resûlüllah Sallalahu Aleyhi Ve Selleme Vahyin Başlaması Bâbı

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
7-) - Vahyi bazen Cibrîl-i Emin değil de İsrafil (aleyhisselâm) getirir. Şâbi-nin rivâyet ettiği bir hadise göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e üç sene vahyi İsrafil (aleyhisselâm) getirmiş ve. olduğu şekilde görünmüş sonra onun yerine Cibrîl. Emin (aleyhisselâm) tevkil buyurulmuştur. Maamafih ulemâdan bu hususa itiraz edenler olmuştur. rü-ya: İçerisine Şeytanın haltiyatı karışmayan doğru rüyadır. Uyku halinde ekseriya görülen karışık şeyler ve ağır basınalar sâdık rü-ya değildir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): rüya Peygamberliğin kırk altı cüz-ünden bir cüz-dür.» buyurmuştur. Vahi evvelâ sâdık rü-yâ ile başlamış; altı ay bu şekilde devam ettikten sonra uyanıkken gelmiş; bir daha yirmi üç sene minval üzere devam etmiştir. Bir rivâyette: rüya peygamberliğin yetmiş cüzünden bir cüzdür.» buyurulmuştur. Ulema bu iki rivâyetin arasını bulmuş ve: «Rüya gerenin hâline göre değişir. Sıddıykların rü-yâsi 46 cüzden bir cüzdür. Sair müminlerin rü-yâsı ise 70 cüzden bir cüz olur.» demişlerdir. bu yedi suretten mada bir iki sureti daha bulunduğunu söyleyenlerde vardır. Kâdî İyâz ile diğer bazı ulemânın beyanına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e vahyin rüya ile başlaması onu bu işe alıştırmak içindir. Çünkü birdenbire melek karşısına çıkmış olsa beşer kuvveti tehammûl edemezdi. (sallallahü aleyhi ve sellem)-e tenhaya çekilmenin sevdirilmesi yalnız kaldığı zaman kalbi her türlü dünyevî kayıtlardan azade kalacağı içindir. Bu da tefekküre dalmaya ve huşua yardım eder. Hıra mağarası Mekke-i Mükerremeye üç mil mesafede ve Mekke-den Mineye giden yolun sağındadır. Hacca gidenler pekâlâ bilirlerki Hirâ dağı tepeye doğru çıktıkça sivrilmiş ve adeta Kâbe-i muazzamaya doğru rükû edercesine eğilmiştir. Bu hususta tetkikat yapan bazı zevatın bildirdiklerine göre Mekke-nin etrafında bulunan bütün dağlar. Kâbe-i Muazzama-ya doğru rükû halindedir. Mezkûr Mağrada Resûlü Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) günlerce ibâdet eder fakat kendisine vahiy geleceği hatırından geçmezdi. Bundan dolayıdır ki hadis-i şerifte: emr-i Hak karşısına çıkıverdi.» denilmiştir. «Ben okumak bilmem» cümlesi Kâdî İyâz-in beyanına göre ulemâ arasında ihtilaflıdır. Bazıları bu cümledeki «ma» yi nafiye diğer bazıları da istihfamiyye olduğunu söylemişlerdir. Fakat Nevevî Nafiye olduğunu tasvib etmiş istihfhamiyye olmasını doğru bulmamıştır Meleğin Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa sıkıştırıp salması getirdiği vahyi kabule onu hazırlamak hikmetine meb-nidir. Bazıları bundan ibret alarak muallimin talebesini derse karşı uyanık ve hazır bulunmağa davet etmesi gerektiğini söylerler. Şerif ikra- suresinin başındaki beş âyetin Kur-âm Kerîm’in ilk nâzil olan âyetleri olduğunu gösteriyor. Nevevî Selef ve halef ulemâsının cumhûru buna kaildir doğrusu da budur diyor. Kerîm-in ilk âyetinin oku! diye başlaması ikinci âyetinde yazının emrolunması İslâmiyeti kötülemekten zevk duyan din düşmanlarının beyinlerini parçalayan bir saikay-ı hak ve bir barika-ı hakikattir. Bugün medeniyetin ölçüsü okuyup yazma nisbeti ile temizlik hususunda sarfedilen sulardır. Daha açıkçası hangi millette okur yazar çok bulunur ve çok su harcanırsa o millet medenî sayılır. İşte Kur-ân-ı Kerîm-in ilk emirleri bu hakikâtları ihtiva etmektedir. Hirâ dağında nâzil olan bu ilk âyetlerde okumakla yazmak emredilmiş bir kaç zaman sonra inen «müd-dessir» suresi âyetlerinde de temizlik farz kılınmıştır. medeniyetinin esaslarını daha ilk emrinde böyle üç kelime ile hülâsa eden hak veya bâtıl bir din daha varsa lütfen göstersinler! gösteremezler çünkü yoktur. Hakikat bu merkezde iken bazı tembel müslüman-ların. halini behâne ederek canavarlar gibi müslümaniığa hücum etmek için insan ya çıldırmış olmak yahut İslâmiyet düşmanları kadar beyinsiz bulunmak icap eder sunuda ilâve edelim ki İslâm medeniyetinin hedefi düşmanların gözlerini kamaştıracak kadar nurlu hayallerinin dahi eremeye-ceği kadar yüksektir. Onun hedefi âhiret seadetidir. Yirminci asır insanlarının dillerine destan ettikleri medeniyetle İslâm medeniyeti arasındaki nispet ancak tezattır. Çünkü mahûd medeniyetin altında boylu boyunca uzanmış yatan bir küfür vardır. Onun felsefesi: ye iç hoş geç yaşadığına bak bundan sonra bir daha dünyaya gelecek değilsin Öldükten sonra dirilmek âhiret hayatı sual cevap cennet cehennem hayatı gibi şeyler —hâşâ sümme hâşâ — safsata ve hurafeden ibarettir» şeklinde hülâsa edilebilir. İslâm medeniyetinin sertacı ise alnında güneş gibi parlayan nur-u imandır. yeyip içip hoş geçmek için değil çalışıp çabalayıp bir çok zahmet ve külfetlere katlanarak âhiret hayatını o ebedî saadeti kazanmak için uğraşır. hakikat dünyaya dar-ı teklif adı verilmekle ifade edilmiştir. Teklif külfet yüklemektir. Müslüman dünyada bir çok dünyevî ve uhrevî külfetlere katlanır. Dinin emir ve nehiylerine riayet eder. Bu cümleden olmak üzere dinin şanını yükseltmek için dünyasını da mamur eder onun için rahat yeri cennettir. Cenab-u Hak bil cümle din kardeşleri ile birlikte bizide o selâmet diyarına çıkan bahtiyarlardan eylesin (amin). Kerîmede evvelâ: Rabbin kalemle yazı yazmayı öğreten kerimler kerimidir.» Buyurularak tahsil sureti ile elde edilen ilme; Sonra da: bilmediğini öğretmiştir.» Buyurularak ilm-i ledünniye işaret buyrulmuştur. (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibrîl-i Emini görünce o ana kadar görmediği bu şa-şaadar manzara karşısında beşeriyet iktizası ürkmüş korkudan titriyerek ümmûl mü-minin Hadice (radıyallahu anhâ) nezdine dönmüştü. İki defa kendilerini sarıp örtmelerini emretmiş biraz yatarak kalbinden korku zail olunca: kendimden korktum.» diye söze başlayarak başından geçenleri o heykel-i semahat ve şefkat kadına anlatmıştı. İyâz diyor ki: « Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in korkması gelen vahyin Allah-tan olup olmadığında şüphe ettiği mânasına alınmamalıdır. Onun korkması bu işi kaldıramayacağı ve vahyin sıkletine tahammül edemeyip mahvolacağı mülâhazası iledir.» Hatice (radıyallahü anhâ) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-i teskin etmiş kendilerine rahat ol dedikten sonra: «Allahü teâlâ seni hiç bir zaman utandırmaz» diye yemin etmiş buna sebep olarak da Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem)’in akrabaya yardım doğruyu söylemek acizlere yardım fakirlere muavenet gibi mümtaz vasıflarla mevsuf olmasını göstermiştir.» şeklinde de rivâyet edilmiştir. Maamafih sahih ve meşhur olan rivâyet birincisidir. Bazılarına göre mâna itibarı ile her iki rivâyet birdir. Aralarında fark görenler olmuşsa da Nevevî bunun zayıf olduğunu söyler. kirâm Hazret-i Hadice (radıyallahu anhâ)-nın bu sözlerinden güzel ahlâk ve hayır işlerin bir kimsenin selâmetine sebep olacağı mânasini çıkarmışlardır. Rivâyetlerin birinde Hazret-i Hadice-nin Varaka-ya amca diğerinde amcamoğlu dediği zikrediliyor. Bunların her ikiside doğrudur. Esasen Varaka Hazret-i Hadice-nin amcasıoğludur... Maamafih bir insan amcasıoğluna mecazen amca diyebilir. Nitekim Türklerde de âdet böyledir. Zaten Araplar konuşurken hürmeten büyüklerine amca derlerdi. Bu hürmet amcamoğlu demekle ifade edilemez. murâd Cibrîl-i Emin (sallallahü aleyhi ve sellem) dir. Lügat ulemâsının beyanına göre namus hayırlı bir sırrı taşıyan kimseye derler. Kötü sırrın sahibine de casus denilir. Herevî:«Cibrîl-i Emin-e namus denilmesi Allahü teâlâ-nın onu vahiy ve gaip işlerine tahsis ettiği içindir.» diyor. hadiste namusun Mûsâ (aleyhisselâm)’a gönderilen melek olduğu beyan ediliyor. Sahiheyn-de ve diğer hadis kitaplarında meşhur olan budur. Bazı hadislerde Mûsâ yerine Îsâ (aleyhisselâm) zikredilmiştir ki ikiside sahihtir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vahiy gelmezden Önce Hirâ dağında yaptığı ibâdetin mahiyeti hakkında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Bazılarına göre kendinden Önceki şeriatlardan birine tabî olarak ibâdet etmiştir. Cumhûr-u ulemâya göre ise; hiç bir şeriata tâbi- olmadan Allahü teâlâ-nin kendisine ihsan ettiği marifet nuru ile ibâdet ederdi. Bir şeriata tâbi- olarak ibâdet etmiştir diyenler kendi aralarında ihtilâf etmişler ve bu ihtilâf neticesi ortaya sekiz kavil çıkmıştır.

Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Resûlüllah Sallalahu Aleyhi Ve Selleme Vahyin Başlaması Bâbı