Allahü Teâlâ İle Resûlü Sallallahü Aleyhi Ve Selleme Ve Dinin Şeriatlerine İman Dine Davet Île Onun Mahiyetini Sormayı Ve Bellemeyi Kendisine Dini Ulaşmamış Olana Dini Tebliğ Etmeyi Emir Bâbı
125-)
Bize hem Ebû Bekir b. Ebî Şeybe hem de Muhammed b. el-Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivâyet ettiler. Hepsinin lâfızları bir birine yakındır Ebû Bekir dedi ki: Bize Gunder Şu-be-den naklen rivâyet etti. Diğer ikisi dediler ki: Bize Muhammed b. Ca-fer rivâyet etti. ki): Bize Şu-be Ebû Cemre-den rivâyet etti. Ebû Cemre şöyle dedi: İbn Abbâs’ın huzurunda Onunla halk arasında tercümanlık ediyordum. Derken Ona bir kadın gelerek desti şırasını (n hükmünü) sordu. Bunun üzerine İbn Abbâs şunu söyledi: Abdülkays hey-eti Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e geldiler de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine: kimin hey-etisiniz?» yahud: hangi kavimsiniz?» diye sordu. Onlar: Rabiâ-yız dediler. geldiniz ey kavm!» yahut «hey-et» Allah sizi utandırmasın pişman etmesin» buyurdu. Bunun üzerine Hey-et: Yâ Resûlallah! Gerçekten bizler çok uzak bir yerden sana geliyoruz. Seninle aramızda Mudar kâfirlerinden (müteşekkil) şu kabile var da haranı aylardan başka bir zamanda sana gelemiyoruz. Şimdi bize kestirme bir şey emret de onu bizden sonrakilere haber verelim; onunla cennete girelim...» dediler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara dört şey emretti. Ve kendilerini dört şeyden nehiy buyurdu. Onlara (evvelâ) yalnız Allaha İmâm emretti. Ve: «Allaha imân nedir bilir misiniz?» dedi. ve Resûlü bilir » cevabını verdiler. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): başka îlâh olmadığına ve Muhammed-in Resûlüllah olduğuna şehâdet etmek namazı dos doğru kılmak zekâtı vermek Ramazanı tutmak ve bir de ganimetin beşte birini vermenizdir.» buyurdu. kendilerini dübbâdan hantemden ve müzeffetten nehyettî. Şu-be: nakirden de dedi» mukayyerden de dedi» demiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): belleyin de sizden sonra haber verin!» buyurmuştur. Bekir kendi rivâyetinde: «Sizden sonrakilere» demiştir. Onun rivâyetinde mukayyer lâfzı yoktur. senedine dikkat edilirse görülür ki İmâm Müslim (rahimehüllah) âdeti vecihle yine büyük bir dikkat ve ihtiyat göstermiştir. Şöyle ki: Se-nedde zikri geçen Gunder ile Muhammed b. Ga-fer ayni şahıstır. Binaenaleyh sözü kısadan keserek: üç zât bize Gunder-den O da şu-be-den ilâh... rivâyet ettiler.» diye bilirdi. Fakat Müslim (rahimehüllah) bunu yapmadı. Çünkü râvî Ebû Bekir: Bize Gunder Şu-beden... diyerek rivâyet etmiş;; diğer iki zât ise: Muhammed b. Ca-fer rivâyet etti» ta-birini kullanmışlardır. Yani Ebû Bekir ayni şahsın lakabını diğerleri ise ismini zikretmişlerdir. Bir de Ebû Bekir «Şube-den» demiş; ötekileri: «Bize Şu-be rivâyet etti» ifadesini kullanmışlardır. Bu suretle iki rivâyet arasında iki cihetten muhalefet hasıl olduğu için Müslim (rahimehüllah) buna tenbihte bulunmuştur kimin hey-etisiniz?» yahud «Siz hangi kavimsiniz?» ifade-sindeki «yahud» râvinin şüphesini bildiren bir sözdür. Buhârî şâ-rihi Aynî-nin beyânına göre bu söz Şu-be-nin olacaktır. Maamâfih Ebû Cemre-ni nolması ihtimali de vardır. Kirmânî onu İbn Abbâs (radıyallahü anh)-a nisbet etmek istemişse de doğru değildir. Bir lisânı başka lisânla ifâde etmektir. Rivâyete nazaran Hazret-i Ebû Cemre (radıyallahü anh) aslen acem olduğundan bu dille konuşulanları İbn Ab bas (radıyallahü anh)-a terceme edermiş. Ebû Amr îbni Salâh diyor ki: bu zât İbn Abbâs’ın sözünü işitmeyenlere duyuruyordu. Bu da ya işitmeye mâni- olacak derecede kalabalıktan yahud sözün anlaşila-mayacak kadar kısa omlasından ileri gelirdi. Ebû Cemre (radıyallahü anh) onu anlatırdı...» Salah tercemenin bir lisânı başka bir lisânla ifadeye mahsus olmadığını ulemanın «bâb» yerine »terceme» sözünü de kullandıklarını söylüyor. tercemenin berikinden duyduğunu Ötekilerine ötekilerden işittiğini berikine anlatmak ma-nasına geldiğini kabul ediyor. «Merhaba» kelimesi masdardır. Mef-ulü mutlak olmak üzere nasbediîmiştir. Araplar bu kelimeyi hoş beşte ve birbirleriyle karşılaştıkları zaman ikram ve iyilik ma-nasında çok kullanırlar. Hattâ onlardan lisanımıza da geçmiştir. Bizde ekseriyetle selâm ma-nasında kullanılır. Aslında marhab: geniş yer ma-nasınadır. Gelen ziyaretçiye marhaba demek: yere geldin; rahat ol sıkılma» ma-nasını ifade eder. Askeri’nin beyanına göre araplardan ilk defa merhaba diyen Zü Yezen olmuştur. Hazyân’ın cem-idir. Utanan demektir. Zelîl ve hakir manasına gelir diyenler de vardır. Hatta: belâya duçar oldu da Allah kendisini rezîl rüsvay etti» ma-nasına geldiğini söyleyenler vardır ki burada da bu ma-nada kullanılmıştır. Yani: Hiç bir belâya duçar olup da rezîl ve hakir olmuş değilsiniz. hâldir. Mamafih «Kavime sıfat olarak mecrur rivâyeti de vardır. Bazılarına göre nedınân-ın cem-idir; pişman olanlar ma-na-sınadır. Bir takımları bunun «nadimdin cem-i olduğunu söylerler. Bu takdirde cem-i «Nadimin» gelmek icâbederse de sözü güzelleştirmek için «Hazâya» kelimesine tâbi- kılınmıştır. Bunun emsali arapçada çoktur. Meselâ araplar: Ben ona sabahları akşamları gelirim» derler. Bu cümlede «Gadâyâ» kelimesi «Aşâyâ»-yâ tâbi- kılınmıştır. Müfredi «Gadât» olduğu için «Aşâyâ»-dan ayrılarak cemi- yapılsa «Gadevât» demek icâbeder Herevi bu hadîsin ; şeklinde de rivâyet edildiğini söylemiştir. Hasılı Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-ın hoş beş ederken bu kelimeleri kullanmasından maksadı kendilerine iltifatta bulunmaktır. Yani: müslümanlıği kabul etmekte gecikmediniz İnatlık göstermediniz. Sîzi utandıracak veya rezil-ü rüsvay edecek yahud geldiğinize pişman bırakacak esirlik ve benzeri bir halde başınıza gelmedi.» demek istemiştir. Cümlesindeki emrin iş ma-nasına da nehyin zıddı olan emir ma-nasına da kullanılmış olması ihtimali vardır. Birinci ihtimâle göre cümledeki «Fasıl» kelimesi «beyan edilmiş açık» ma-nasına gelir. O halde cümlenin ma-nası şöyle olur: «Bize ayan beyan bir iş emret.» ihtimale göre «Fasıl» hakla bâtılın arasını ayıran demektir. Bu takdirde cümlenin ma-nası: hakla bâtılın arasım ayıran bir emir ver» şekline girer. kelimeleri asıl nüshalarda böyle bulunmuşlardır. İkisinin ma-nası da netice i-tibariyle birdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Allahü Teâlâ İle Resûlü Sallallahü Aleyhi Ve Selleme Ve Dinin Şeriatlerine İman Dine Davet Île Onun Mahiyetini Sormayı Ve Bellemeyi Kendisine Dini Ulaşmamış Olana Dini Tebliğ Etmeyi Emir Bâbı