145-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb — ikiside — İsmail b. İbrahim-den rivâyet ettiler. Ebû Bekir dedi ki: Bize İbn Halid-den rivâyet etti. ki: Bana el-Velid b. Müslim Humrân-dan o da Osman-dan naklen rivâyet etti. Osman-Şöyle dedi: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kim Allah-dan başka ilâh olmadığını bilerek ölürse cennete girecektir.» buyurdular. hadîs muhtelif râviler tarafından muhtelif lâfızlarla- rivâyet olunmuştur. Bu sebeble selef arasında bir çok hataya düşenler olmuşsa da ehl-i tahkik ulemaya göre bütün rivâyetlerin ma-naları birdir. Buradaki hadîsle emsalinin ma-naları hakkında Kâdi Iyaz’ın verdiği ma-lûmatı Nevevî pek beğenmiş; ve hulâsasını Müslim şerhinde nakletmiştir Kâdi Iyaz (rahimehüllah) şöyle demektedir: ve Resûlüne şehâdet getirerek imân edenlerden Allah-a âsî olanlar hakkında ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Binnetice Mürciei taifesi. bulunan âsiye günah işlemek zarar etmez » demiş; Haricîler: günah işleyen kâfir olur » iddiasında bulunmuş- Mu-tezile: büyük günah işlerse dinden çıkar; fakat kâfir olmaz. Böylesine fâsik denilir.» mütalaasını ileri sürmüş; Eş-ariler de: Allah-ın afvine mazhar olmasa hile yine mü-mindir. Azâb olun fakat sonunda mutlaka cennete girer» demişlerdir. hadîs Hâricilerle Mu-tezile aleyhine delildir. Mürcie-ye geline Eğer onlar da bu hadîsin zahiri ile istidlal ederlerse kendilerine şöyle deriz: ya o âsinin günahı affedilecektir yahud şefaat sayesinde cehennemden çıkarak cennete girecektir diye te-vil olunmuştur. Binaenaleyh Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in: girer» buyurması cehennemde azâb olunarak cezasını çektikten sonra girer ma-nasına gelir.» hadîsi böyle te-vil etmek behemehal lâzımdır. Aksi takdirde şeriatın delilleri birbirlerini nakzetmiş olurlar. Çünkü bazı âsîlerin azâb olunacağına dair bir çok deliller vardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)-in: «Bilerek ölürse...» buyurmuş olması Mürcie taifesinin taşkınlarına bir cevab-ı reddir. Bunlar: ve Resûlüne şehâdet getiren kimse kalbinden inanmasa bilb cennete girer.» derler. Halbuki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) diğer bir hadîsde: ve Resûlü hakkında hiç bir şüpheye düşmeyerek...» buyurmuş; ve bununla kalben i-tikadın lüzumunu beyan etmiştir. Bu da bizim söylediklerimizi te-kid eder. Mürcie-nin: etmiş olmak için mücerred kalbin Allah-ı bilmesi kâfidir; iki kelime-i şehâdeti getirmeye lüzum yoktur» diyenleri de bu hadîsle istidlal ederler. Çünkü hadîsde yalnız bilmek zikredilmiştir. Sünnetin mezhebine göre: İki şehâdet ile kalbin Allah-ı bilmesi birbirine bağlıdır. Biri bulunur da diğeri olmazsa o imanın bir faydası yoktur sahibini ebedî cehennemden kurtaramaz. Bundan ancak dilinde sakatlık olduğu için konuşamayanlarla şehâdetleri getirmeye vakit bulamadan ölenler müstesnadır. Onların- imanı sırf kalblerinin tasdikiyle mu-teberdir. Ehl-i Sünnet ve’l-cemaata muhalefet eden Mürcie-nin bu bâbta delili yoktur. Çünkü burada Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): başka ilâh olmadığını bilerek ölen cennete girer.» buyurmuş; fakat başka hadîslerde: kim Allah-dan başka ilâh yoktur derse...» ve; kim Allah-dan başka ilâh olmadığına benim de Resûlüllah olduğuma şehâdet ederse -..» buyurarak mezkûr hadisden neyi kaydettiğini tefsir eylemiştir. hadîsin emsali çoktur. Bunların lâfızları muhtelif ise de ma-naları hususunda ehl-i tahkik ulemanın ittifakı vardır. Meselâ: hadîs burada bu lâfızlarla gelmiş; ama Muâz (radıyallahü anh)-ın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyetinde: «Her kimin son sözü «lâ ilahe illallah» olursa o kimse cennete girecektir .» buyurulmuş; yine onun bir rivâyetimde: kim Allaha hiç birşeyi şerik koşmayarak kavuşursa Cennete girecektir denilmiş başka bir rivâyette: bir kul Allah-dan başka ilâh olmadığına; Muhammed-in de Resûlüllah olduğuna şehâdet ederse Allah onu cehenneme haram kılar» buyurulmuştur. bir benzerini de Ubâdetü-bnü-s-Sâmit ile Itbân b. Mâlik rivâyet etmişlerdir. Ebû Hüreyre hadîsinde: iki şehâdetle bir kul – (Bunlarda hiç şüphe etmeyerek) Allah-a kavuşursa zina da etse hırsızlık da yapsa mutlaka cennete girer.» buyurulmuş. hadîsinde: başka ilâh yoktur diyerek bununla Allahü teâlâ’nın rizasını dileyen kimseyi Allah cehenneme haram kılar» ifâdesi kullanılmıştır. hadîslerin hepsini Müslim (rahimehüllah) kitabında sıralamıştır İçlerinde Saîd b. el-Müseyyeb de bulunmak üzere seleften bir cemaatin; hadîsler farzlarla emir ve nehiyler nâzil olmazdan önce şerefsâdır olmuşlardır.» dedikleri hikâye edilir. Bazıları: hadîsler mücmeldir; şerh ve izaha muhtaçtır.» demiş ve bunların ma-nası: Mm şehâdet getirirde onun hakkım ve farzını edâ ederse» demektir şeklinde izahta bulunmuşlardır. Hasan-ı Basri-nin kavli budur. Hatta: hadîsler pişman olarak levbe eden ve arkasından bu halde ölen hakkındadır.»-diyenler bile vardır. Buhari-nin kavli de budur. bu te-viller hadîsler zahir ma-nalarına hamledildiğine göredir. Vârid oldukları yerlere göre ise muhakkıkin-i ulemanın beyanına göre te--villeri nıüşkil değildir. şunu söyleyelim ki: Bütün ehl-i sünnet mezhebine mensub selef-i sâlihin ile muhaddisîn fukaha ve mütekellimînden ehl-i sünnet mezhebinde bulunan Eş-arilere göre günah sahipleri Allah-in meşi-etine kalmışlardır. Kalbden gelen bir ihlâs ve samimiyetle iki şehâdeti getirerek imanla ölen herkes cennete girecektir. Eğer tevbe etmiş veya hiç günah işîememişse Rabbi-nin rahmetiyle cennete girer ve cehenneme tamamen haram olur. Vârid olan iki şehâdet lâfzını bu sıfattaki insanlara hamledersek ma-na zahirdir. Hasan-ı Basri ile Buhârî-nin yaptıkları te-vilin ma-nası budur. Şayet ölen kimse Allah-in vâcib kıldığı bir şeyi yapmamak veya haram kıldığı bir şeyi yapmak suretiyle ibâdetle isyanın her ikisini yapanlardan ise böylesi Allah-ın meşietine kalmıştır. Onun hakkında cehenneme haramdır. Veya Cenneti hak etmiştir diye peşin bir hüküm verilemez. Yalnız eninde sonunda cennete gireceği kat-iyetle söylenebilir. Bundan Önceki hâli Allah’ın rneşietine bağlıdır. Dilerse günahı mukabilinde onu azâb eder; dilerse fadlu keremiyle afv buyurur. hadîslerin her birinin müstakil olması da mümkündür. O halde aralan bulunur; ve cenneti hak etmeden murad: yukarıda beyan ettiğimiz vecihle her muvahhid mü-minin yâ affa mazhar olarak derhal yahud cezasını çektikten sonra cennete gireceğine ehl-i sünnetin icmâı bulunmasıdır. haram olmak ta-birinden murad; orada ebedî kalmamaktır. Bu iki meselede Hâricilerle Mu-tezile muhaliftir. kimin son sözü lâ İlahe illallah olursa cennete girer.» hadîsi son nefeste bunu söyleyenlere mahsus da olabilir. Bu takdirde evvelden günah işlemiş bile olsa kelime-i tevhid Allahü teâlâ-nin rahmetine ve o kimsenin doğrudan doğruya cehennemden kurtulmasına; cehennemin ona haram kılınmasına sebeb olur. Fakat son nefesinde kelime-i tevhidi söyleyemeyen günahkâr mü-minlerin hali böyle değildir. hadîs gibi Ubâde-den rivâyet edilen hadîsin hükmü ve mu-vahhîdin cennetin hangi kapısından isterse gireceği meselesi de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in buyurduklarım söyleyerek iki şehâdeti hadîsde vârid olan imanın hakikatiyle birlikte getiren kimseye mahsus olur. Böylesinin sevabı günahlarından çok olur da inşaallah afv-u mağfireti ve doğrudan cennete girmeyi hak eder. Allahü a-lem Iyaz’ın sözü burada sona eriyor. Nevevî bu Eözün son derece güzel olduğunu söyledikten sonra kendi mütalaasını beyana geçerek şunları söylüyor: Îbm-l-Müseyyeb ile başkalarından hikâye ettiği şeylere gelince: bunlar zaif bâtıl sözlerdir. Çünkü mezkûr hadîslerin bazısını Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) rivâyet etmiştir. Halbuki Ebû Hüreyre-nin müslüman oluşu geçtir. O bilittifak Hayber vak-ası yılında müslüman olmuştur ki o zamana kadar şeriatın hükümleri yerini bulmuş dinî vecîbelerin ekserisinin farziyyeti istikrar kesbetmiş namaz oruç zekât ve sair ahkâmın farziyeti tekarrur etmişti. Haccın beşinci veya altıncı sene farz kılındığına kail olanların kavline göre — ki bu kavil dokuzuncu yılda farz oldu diyenlerin kavline tercih olunur — hacc da Öyledir. şehâdet getirmekle cennete girileceğini ifâde eden hadîslerin bu zahirî ma-nalarını te-vü hususunda Ebû Amr İbn Salâh daha başka bir mütalaa serd etmiş ve: rivâyetin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den değil belleyiş ve zabıt kifayetsizliği sebebiyle bazı râvilerden neş-et etme bir kusur olması caizdir. Hadîsin başka rivâyette tam olarak zikredilmesi de bunu gösterir...» dedikten sonra sözüne şöyle devam etmiştir: bunun putperest kâfirlere hitab ederken Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından yapılma bir kısaltma olması da caizdir...» Müslim sarihlerinden Muhammed el-Übbî râvilerin kısaltma yapma ihtimalini pek vârid görmüyor. Çünkü bu hadîsleri ashâb-ı kirâmdan yedi tabiîn hazerâtından da on zâtın rivâyet etmiş olması toptan böyle bir kısaltma yapma ihtimalini zayıflatmaktadır. Ona göre Hazret-i Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)-ın bu hadîsi müslüman olmazdan evvel işitmiş hıfzetmiş olması ihtimali daha kuvvetlidir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Tevhid Üzere Ölen Kimsenin Kati Olarak Cennete Gireceğine Delil Bâbı