189-)
Bu hadisi bana Ebû Bekir b. İshâk b. Muhammed de rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebi Meryem haber verdi. ki): Bize Abdülâziz b. Muhammed rivâyet etti. ki: Bana el-Hâris b. el-Fudayl el-Hatmiy Ca-fer b. Abdillâh b. el-Hakem-den o da Abdurrahman b. el-Misver b. Mabrama-dan o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in âzadlısı Ebû Râfi-den o da Abdullah b. Mes-ûd-dan naklen Salih-in hadisi gibi haber verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlar: bir peygamber gelmemiştir ki o peygamberin yolunda yürüyen ve sünnetini sünnet edinen bir takım havarileri olmasın.» Yalnız Ebû Râü- İbn Mes-ud-un gelişini ve İbn Ömer-in onunla buluşmasını zikretmemitir. isnadında birbirinden rivâyette bulunan dört dane tabiî bir araya gelmiştir ki nâdirattan sayılır. Bunlar: Salih Haris Cafer ve Abdurrahman-dırlar. Bir peygamberin tabileri ve ashabı den. iktir. Bazen peygamberin dine da-vet ettiği kimseler ma-nasında umumi olarak kullanılır. Bu takdirde ümmetin ma-nasında kâfirler de dâhil olduğundan müslümanlara ümmet-i icabet kâfirlere ümmet-i dâ-vet denilir. Maamafih ekseriyetle birinci ma-nada kullanılır. Yardımcı hâlis ve çamaşırcı ma-nalanna gelir. Burada havarilerden murâd; lügat ulemasından Ezheri ile diğer bazılarına göre peygamberlerin en yakın ve her türlü kusurdan azade dostlarıdır. Bir tamamları: «Havariler peygamberlerin yardımcılarıdır...» demiş; başkaları mücahidler ma-nasına geldiğini söylemişlerdir. «Havariler peygamberlerden sonra onların yerine halife olabilecek kimselerdir.» diyenler de olmuştur. hadis zahiren; «Bir peygamber gelir onunla bir veya iki kişi beraber olur; başka bir peygamber gelir; onunla beraber kimse yoktur.» hadisine muarız görünürse de hakikatta aralarında muâraza yoktur; çünkü buradaki hadisden murad ekseriyettir. Yani ekseriyet itibariyle her peygamberin ümmetinden havarileri vardır; demektir. Yahut ibareden sıfat hazfedümiştir. Ma-na: Tâbi-leri bulunan hiç bir peygamber yoktur ki ümmetinden havarileri olmasın; demektir. Bazıları: «Bu hadis Nebiler hakkındadır. Tabiî bulunmayanlardan bahseden hadis ise Resule mahsustur.» diyerek iki hadisin başka başka ma-nalar taşıdığını iddia etmişlerdir. atıf harflerinden (sümme)nin kullanılması Peygamberlerin sünnetlerinin değiştirilmesi; kendilerinden çok zaman sonra olduğuna ten-büı içindir. Rütbede uzaklık bildirmek için kullanılmış olması da caizdir. (Sümme)’den sonra gelen zamîr nahiv ulemâsının «zamir-i kıssa» namını verdikleri zamirdir. Bu zamirle müzekkere işaret edilirse ona «zamir-i sân» derler. Mânâ şudur: Bilahare bu selef-i salibinin ardından Öyle kötü bir nesil gelir ki bunların diyanetten hiç bir nasibi olmaz. Halfin cem-idir; ve arkadan gelen kötü nesil manasınadır Halef ise hayırh nesil demektir. Meşhur olan bu ise de lisân ulemâsından bir çokları bahusus Ebû Zeyd: «Bu kelime ister halef ister half okunsun hayırlı ve hayırsız nesil manasında kullanılır» demişlerdir. Bazıları kötü nesil ma-nasına kelimenin (Halef) okunabileceğini fakat; hayırlı nesil manasına (Halh) şeklinde okunamayacağını ileri sürmüşlerdir. Medine-i Münevvere-de bir vadidir. Kenarında Medinelilerin malları vardır. Bu kelime bâzı esas nüshalarda buradaki gibidir; ve hem alem hem müennes olduğu için gayri munsariftir. Fakat ekseriyetle esas nüshalarda ve Müslim-in ekseri râvileri tarafından: şeklinde zabtolunmuştur. avlu içi ma-nasınadır. Kâdi Iyâz Semerkandî-nin rivâyetinde kelimenin (kanâat) olduğunu söylemi ştirki doğrusu da odur; finâ- rivâyeti hata ve tasniftir. «Böyle bir hadis hakikaten Ebû Râfi-den rivâyet olundu.» sözü üzerine Kâdi Iyâz (rahimehüllah) şunları söylemiştir: Bunun ma-nası şudur: Salih b. Keysân senedde İbn Mes-ud-u hiç zikretmeden: bu hadis Ebû Râü-den o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den naklen rivâyet olunmuştur; demiştir. Filvaki- Buhârî bu hadisi tarihinde muhtasaran: Ebû Râfi-den o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den diyerek rivâyet ekmiştir. Ebû Aliy el--Ceyyânî Ahmed b. Hanbel-in: hadis mahfuz değildir. Hem bu söz İbn Mes-ud-un sözüne benzemiyor. İbn Mes-ud: «Benimle buluşuncaya kadar sabredin diyor.» dediğini söylemiştir. Salâh da diyor ki: «Bu hadisi Ahmed b. Hanbel (rahimehüllah) inkâr etmiştir. Amma onu el-Hâris-den hep mevsuk râvilerden müteşekkil bir cemaat rivâyet etmiştir. Zaif râviler hakkında yazılan kitaplarda biz El-Hâris-in zikredildiğini görmedik. İbn Ebi Hatim’in kitabında Yahya b. Main-den naklen onun sika olduğu söyleniyor. Sonra el-Hâris bu hadisi yalnız başına rivâyet etmemiştir. Salih b. Keysan’ın sözünün de işaret ettiği ve-cihle onun tabileri de vardır. İmâm Dâre Kutnî merhum «Kitâbü’l-ilel» adlı eserinde bu hadisin başka yollardan da rivâyet edildiğini bunlardan birinin Ebû Vâkıd el-Leysî yolu olup İbn Mes-ud-dan o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-den naklettiğini zikretmiştir. Mes-ud (radıyallahü anh)-in: «Benimle buluşuncaya kadar sabredin!» demesi münkeri inkârdan dolayı kan döküleceği yahud fitne baş göstereceği veya benzeri bir hadise meydana geleceği içindir. Bu hadisde bozgunculara karşı elle ve dille cihada teşvik buyurulması fitne çıkmasına sebeb olmayacak yerlere mahsustur. Şu da var ki bu hadis geçmiş ümmetler hakkındadır. Onun lâfzında bu ümmetin zikri geçmemiştir. İmâm Nevevî bütün bu kavilleri zikrettikden sonra: «İmâm Ahmed merhumun bu hadise dokunması şaşılacak şeydir.» der. sonundaki: ibaresini Harirî «Dürretü’l-Gavvas» nâm eserinde inkâr etmiş ve: denileceği iddiasında bulunmuşsa da Cevheri bunun denilebileceğini Sıhâh » ında beyân etmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Münkeri Nehyetmenin İmandan Olduğunu İmanın Artıp Eksildiğini İyiliği Emir Ve Kötülükden Nehyin Vacib Olduklarını Beyan Bâbı