Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

İslamın Garip Başlayıp Garip Biteceğini Ve İki Mescid Arasına Çekileceğini Beyan Bâbı

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
388-) Bana Muhammed b. el-Müsennâ ile Amr b. Aliy ve Ukbetü-bnü Mükrem el-Ammî de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Muhammed b. Ebî Adîy Süleyman et-Teymî-den o da Nuaym b. Ebî Hind-den o da Rib-i b. Hirâş-dan o da Huzeyfe-den naklen rivâyet etti ki Ömer: «Bize kim rivâyet edecek yahut —aralarında Huzeyfe de bulunduğu halde— Bize Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in fitne hakkında söylediklerini hanginiz rivâyet edecek?» demiş. cevabını vermiş. hadisi Ebû Mâlik-in Ribi-den rivâyet ettiği şekilde nakletmiş. Yalnız bu hadisde Huzeyfe-nin: «Ona masal değil dos doğru bir söz olarak anlattım» dediğini söylemiş. Ve: «Huzeyfe bu sözü ile hadisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den rivâyet ettiğini anlatmak istemiştir.» demiş. hadisi Buhârî «Kitâbü-l-Fiten» «KitâbüVSalât» ve «Kitâ-bü-z-Zekât» da Titmizi ile İbn Mâcede «Kitâbül-Fiten» de tahriç etmişlerdir. Huzeyfe (radıyallahü anh)-ın bu hadisi de mucizedir. Çünkü Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)-in şehid edileceğini ve onun vefatından sonra bir takım fitneler zuhur edeceğini haber vermektedir. Ubbî-nin beyanına göre burada haber verilen fitnelerden murâdi. Hazret-i Osman (radıyallahü anh)’in şehid edilmesi ve dalâlet fırkalarından hâricilerin Hazret-i Alî (radıyallahü anh)-a karşı isyanı gibi şeydir. Cemel ve Sıffîn vakalarına bu haberin şümulü yoktur. Çünkü o vakalara iştirak eden zevat hakkında «Ne bir ma-ruf tanır; ne de bir münkeri inkâr eder.» denilemez. Lügatta imtihan ibtilâ ve deneme mânalarına gelir. Küfür rezalet azâb harb musibet dalâl ve günah mânalarında da kullanılır. Fakat bütün bu mânaların aslı yine deneme mânasına gelen ihtibârdır. Kâdi Iyâz bu kelimenin Örfen: deneme ile meydana çıkarılan her şeyde kullanıldığım; hayıra da şerre de itlâk edildiğini söylüyor. kimsenin ehli yani ailesi hakkında fitneye düşmesi: onlar tarafından başına gelen elem keder üzüntü kötülük ve şüphelerdir. Komşusu hakkındaki fitneden murâd da komşusu zenginse onun gibi zengin olmak için üzülmesidir. Bu gibi fitnelerin Keffâreti: beş vakit namazı vakitlerinde kılmak orucunu tutmak ve zekâtını vermektir ki hayır ve hasenat günahları giderir.» âyet-i kerîmesi büyük günahlardan sakınmak şartile beş vakit namaz küçük günahları giderir diye tefsir edilmiştir. Ekseri müfessirlerin kavli budur. Abdilberr: «Zamanımızda bazı ilim müntesibleri: Bütün büyük ve küçük günahlara namaz vp-taharet kefââret olur; demiş; ve bu hadisle abdestin günahları ıskat ettiğini bildiren hadisi delil göstermiştir» diyorsa da bu kavil reddedilmiştir. Ebû Ömer: «Bu bir cehalet ve ayni zamanda ehl-i dalâletten mürcie fırkasına muvafakattir...» demiştir. edecek fitnelerin büyüklüğü ve husule gelecek hercü-merc deniz dalgasına benzetilmiştir. Yanî kükremiş denizin dalgaları nasıl çalkalanır ve bir birine çarparsa fitneler de öylece bir birini takip edecek demektir. Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)-ın suali karşısında cemaatin susması fitnenin bu nevini bilmedikleri içindir. Onlar yalnız birinci nevi fitneyi bilirlerdi. asıl mânası «baban Allah-indir.» demektir. Fakat araplar bu cümleyi aferin makamında kullanırlar. Nitekim: cümlesinin mânasıda «Babasız kalasın» demektir. Ama araplar ondan böyle bir mâna kasdetmezler. Ebû Abdillâh Temîmi-nin beyanına göre bu tabir bir şeye teşvik makamında kullanılır. Zira bir kimsenin babası sağ olursa başı dara geldiği zaman hemen ondan yardım ister; bu suretle fazla yorulmadan emeline nail olur; şu halde buradk baba yardımcı demektir «babasız kalasın» demek: kalda kendi işini kendin görmeye hazır ol!» mânasına taşır. Lisanımızda böyle bir tabir bulunmadığından tercenıede onun yerine: «Allah hayrını versin» tabirini kullandık. kalplere yerleşmesi de hasıra benzetilmiştir. Buradaki «arz olunur» tabirinden murâd: fitnenin kalbe hasır gibi döşenmesi yânî yerleşmesidir. Hasır üzerinde yatan bir kimseye hasır nasıl yapışırda vücudunda iz bırakırsa fitne de ayni şekilde kalbe yerleşir ve orada iz bırakır. dal arzolunmak»dan maksad: bazılarına göre fitnelerin tekerrürüdür. «Hasır gibi» tâbiri de: hasır dokur gibi demektir. Yanı hasır dokuyan kimse hasır çubuklarını nasıl birer birer örerse fitneler de peyder pey zuhur edecektir. fitnenin tesirine kapılmayan kalpler mücellâ taşa fitneyi kabul edenle- de tepesi aşağı çevirilmiş destiye benzetilmiştir. Yanı hayırı kabul etmeyen bir kalp içinde su kalmayan ters çevrilmiş destiye benzer. b. Tarık-ın «mürbaadd» «siyaha karışan şiddetli beyazdır.» diye tefsirde bulunmasını bazı hadis İmâmları tashif kabul etmişlerdir. Onlar kelimenin şiddet değil «şebeh» yanı benzerlik olacağı kanaatindedirler. Çünkü siyaha karışan beyaz çok olursa o renge araplar «belak» o rengi taşıyan şeye de «eblak» derler «mürbaadd» siyaha az miktarda beyaz karışandır. Lisanımızda buna boz renk tabir olunur. Maamafih bu kelimeyi Sa-dın tefsir ettiği mânaya alanlar da vardır. Huzeyfe Ömer (radıyallahü anh)-a: «Seninle bu fitneler arasında kırılmak üzere bulunan kapalı bir kapı vardır.» demekle onun hayatında bu fitnelerin zuhur etmeyeceğini anlatmak istemiştir. Kırılmak ta-birile dahi onların önlenemeyeceğine işaret etmiştir. Çünkü kırılan bir şeyin yerine iadesi mümkün değildir. Birde kırılmak ekseriya zorlamakla olur; âdetin hilâfınadır. Onun için Buhârî-nin rivâyetinde Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)’in bunu işittiği zaman: «Öyle ise ebediyyen kapanmaz» dediğini görüyoruz. o rivâyetin sonunda şu cümleler de vardır: «Huzeyfeye: Ömer bu kapıyı biliyormu idi?» diye sorduk: Evet yarından önce bu akşamın geldiğini bildiği gibi. (Biliyordu) Ben ona masal değil hadis söyledim; dedi. Biz Huzeyfenin heybetinden çekinerek (Kapının ne olduğunu) nıesrûk-a sordurduk. Mesruk sorunca Huzeyfe: bu kapı Ömer (radıyallahü anh)-dır dedi kapı tabirinden murâd kendisi olduğunu Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) biliyormuş. veya ölecek» tabiri hakkında Nevevî şu mütâlea-yı beyân etmektedir: «Huzeyfe: (radıyallahü anh)’in bu ibareyi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den böyle şekk ile işitmiş olması muhtemeldir. Bundan maksad ölümü Huzeyfe-ye ve başkalarına müb-hem bırakmaktır. Bir ihtimâle göre de Huzeyfe (radıyallahü anh) Hazret-i Ömer-in öldürüleceğini bilmiş fakat yüzüne karşı söylemekten çekinerek nıübhem bırakmıştır. Çünkü Ömer (radıyallahü anh) kapıdan murad kendisi olduğunu biliyordu. Bununla beraber Huzeyfe (radıyallahü anh)-ın maksadı Hazret-i Ömer (radıyallahü anh)’in öldürüleceğini haber vermek de değildi. kelimesi «üğlûta»nın cem-idir. Üğlûta: mugaleteya yarayan söz demektir. Bununla Hazret-i Huzeyfe (radıyallahü anh) söylediği sözün masal yahut kendi re-yi olmadığım dosdoğru rivâyet edilmiş bir hadis-i Nebevi olduğunu anlatmak istemiştir. fitnelerle İslâmın arasındaki kapalı kapı Hazret-i Ömer (radıyallahü anh) dır. O hayatta kaldıkça İslama fitne girmeyecek fitneler onun vefatından sonra zuhur edecektir Nitekim öyle de olmuştur.

Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: İslamın Garip Başlayıp Garip Biteceğini Ve İki Mescid Arasına Çekileceğini Beyan Bâbı