398-)
Bize Nasen el-Hulvani dahi rivâyet etti. ki): Bize Ya-kub rivâyet etti. ki): Bize Babam Sâlih-den o da İsmail b. Muhammed- den naklen rivâyet etti. ki: Ben Muhammed b. Sa-d-ı bu hadisi rivâyet ederken dinledim. Rivâyeti esnasında şöyle dedi: Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) omuzumla ensem arasına eliyle dokunarak: ediyorsun? Ey Sad! Ben adama veriyorum işte!» buyurdular. hadisi Buhârî ile Ebû Dâvûd da tahriç etmişlerdir. Sahih-i Buhârî-deki yeri: «Kitabü’l-iman» ve «Kitabu-z-Zekât» tır. bir tariki hususunda İmâm Müslim-e itiraz edilmiştir. Çünkü bu tarikde Müslim hadisi Süfyân b. Uyeyne vasıtasiyle Zühri-den rivâyet etmektedir. Halbuki Humeydi Said b. Abdirrahman ve Muhammed b. Sabbâh Süfyan-la Zühri-nin arasında Mamer-i de zikrederler. Mahfuz olan da budur. Müslim onu senedden düşürmüştür. itiraza Nevevî şu cevabı vermiştir; « Süfyân-ın bu hadisi bir defa Zühri-den bir defa da Ma-mer-den dinlemiş; ve her iki veçhe göre rivâyet etmiş olması muhtemeldir. Binaenaleyh rivâyetlerin biri diğerine dokunmaz » bazıları Nevevî nin sözünü de cây-i te-emmül bulmuş; fakat vechini beyân etmemiştir. Bu te-emmülün vechini Buhârî sarihi Aynî şöyle izah ediyor: Cami- denilen kitaplarda olsun müsned-lerde olsun Süfyân b. Uyeyne-nin rivâyetleri hep Ma-mer vasıtasile Zuhrî-dendir. Rivâyetler Mamer-i zikretmekte bir birini tutarlar. Senedden Ma-mer-i düşüren yalnız Müslim-dir. Halbuki Müslim-in şeyhi Muhammed b. Yahya-nin «Müs-ned» inde Ma-mer zikredildiği gibi Ebû Nuaym-in «Müstahrec »inde de mevcutdur. Ebû Mes-ud «El-Etraf» nâm eserinde buradaki vehmin râvi İbn Ebî Ömer-den geldiğini söylemektedir. Müslim-e rivâyet ederken onun vehmetmiş olması muhtemeldir; fakat bu ihtimal teayyün etmiş değildir. Vehim Müslim-den de olabilir; Nevevî-nin dediği gibi de. İhtimâl kapısı açıktır.» mânası hususunda çok ihtilâf edilmiştir. Raht: sayıları ondan aşağı olan erkeklerdir; diyen olduğu gibi: üçten ona kadar olan cemaattır; yediden ona kadar olan cemaattır; sayılan yediden üçe kadar inen cemaattır; diyenlerde olmuştur. Kelime ism-i cemi- olup kendi lâfzından müfredi yoktur. bu kelime on kişi hakkında kullanılır. «Rahtu-r-racül» yani kişinin rahatı tâbiri: babasının oğulları kabilesinin adamları mâna-larınadır. Cem-i erhut ve erhât; cem-inin cem-i de: erâhit ve erâhît gelir. Bu kelime adetle birlikde kullanılırsa şahıs kişi mânası ifâde eder. «se-lâsetü raht in» üç kişi demektir. şerif Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in bir atıyye ve ihsan tevzini anlatıyor. Hazret-i Sad b. Ebî Vakkas (radıyallahü anh)-ın görüp hikâye ettiği bu taksimde Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) imanı zaif olan bazı kimselere ihsanda bulunmuş; dinî bütün fakir müslümanlar-dan bazılarına bir şey vermemiştir. Bunu gören Sa-d (radıyallahü anh) «Yâ Resulâllâh filâna da ver; çünkü mü-mindir.» demiş; Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) buna sadece «yahud müslimdir.» cevabını vermekle iktifa etmiştir. Bu sözden muradı: «Filân mü-min-dir diye kestirip atma; çünkü kalben inanıp inanmadığını bilmezsin. Mü-min diyeceğine müslim de zira müslim: teslim olan mânasına gelir.» demektir. Sa-d-in gösterdiği zatın ismi Cail b. Sürâka-dır. Fukara-dan bir zât olup Uhud ve diğer gazalara iştirak etmişti. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in onu bırakıp da imanı zaif olanlara vermesi ona bir şey vermese de dininden dönmeyeceğini bildiği içindir. İmanı zaif olanlara atiyye ve ihsanda bulunması ise kalplerini İslâmiyete yatıştırmak içindir. Bunlara «müellefe-i kulûb» denilir. Nitekim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: onu yüzü üstü cehenneme atmasın diye veriyorum.» buyurarak bu ciheti izah etmiştir. Böyle tepe taklak cehenneme atılmasına sebep: bir şey verilmediği takdirde irtidâd etmesi yahud Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-i cimrilikle ithamda bulunarak dinden çıkmasıdır. taklak cehenneme atmak küfürden kinayedir. Çünkü bu mâna küfrün lâzımıdır. İbarede lâzım zikredilmiş; melzunı murâd olunmuştur. zahiri: ki: Siz iman etmediniz; bari müslüman olduk deyin!» âyet-i kerimesine uymaktadır. rivâyette Hazret-i Sa-d kendinden bahsettiği halde: «Ben de aralarında oturmakta iken» demeyip: «Sa-d-da oturmakta iken...» kullanması ve keza beğenen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğu halde «en çok beğendiği» demeyip «en çok beğendiğim» demesi bedî- ilmine göre birer iltifattır. aralarında oturmakta iken...» ibaresi tecrid de olabilir. Yani kendinden bir şahıs tecrid ederek sanki oturan başka biri imiş gibi göstermiştir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sevdiği ve takdir ettiği fakir bir muhacir olan Cail (radıyallahü anh)-a bir şey vermeyerek müellefe-i Kulûba vermesinin iki sebep ve hikmete istinâd ettiğini Hazret-i Sa-da tenbih eylemiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: İmanı Zaif Olduğu İçin İmanından Korkulan Kimsenin Kalbini Yatıştırma Ve Kati Delil Olmadıkça Kati Surette Îman Hükmü Vermekten Nehi Bâbı