405-)
Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe-de rivâyet etti. ki): Bize Ab-detü-bnü Süleyman rivâyet etti. H. İbn Ebî Ömer dahi rivâyet etti. ki): Bize Süfyân rivâyet etti. H. Ubeydullah b. Muâz da rivâyet etti. ki): Bize Babam rivâyet etti. ki): Bize Şu-be rivâyet etti. hepsi Salih b. Sâlih-den bu isnâdla bu hadisin mislini rivâyet eylemişler. hadisi Buhârî «Kitâbu’l-ilm» «Kitâbu-Mtk» ve «Kitabu’l Cihâd» de: Tirmizî Nesâî ve İbn Mâce de «Kitâbu-n-Nikâh» da tahriç etmişlerdir. Ehl-i Kitaptan kimlerin kasdedildiği- ihtilaflıdır. Bazılarına göre Ehl-i Kitaptan murâd: dinlerini bozmadan kalanlardır. Bunlar dinlerinin aslını muhafaza ederek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e yetişirler ve ona da imân ederlerse kendilerine iki ecir verilir. Dinlerini tahrif edenlere müslüman oldukları takdirde bir ecir vardır. bazı ulemâ: «Hadisin umumu üzere icra edilmiş olması muhtemeldir. Çünkü Ehl-i Kitap dinlerini tahrif etmiş bile olsalar İslâmiyeti kabul etmeleri iki ecir kazanmalarına sebep olabilir; bu suretle hem tahrif ettikleri dinde iken yaptıkları hayırlar hem de müslüman olduktan sonra işledikleri hasenat mukabilinde kendilerine ecir verilmiş olur. Nitekim küffârın yaptıkları hayırların müslüman oldukları takdirde zâyi-i olmayacağı bildirilmiştir.» demişler. takımları: «Eğer hıristiyanlık Yahûdi dinini neshetmiştir dersek buradaki Ehl-i Kitapdan murâd yalnız hıristiyanlardır.» demişlerse de Aynî neshi şart koşmaya lüzum olmadığını çünkü İsâ (aleyhisselâm)’ın bütün beni İsrâile peygamber gönderildiğini söylemiş; ve ona tabî- olmayanlara buradaki ecrin şumûlü bulunmadığını zira kendi peygamberlerine imân etmediklerini beyan etmiştir. tahkika göre Kur-ân-ı Kerîm-de «kitap» lâfzı «el-Kitâp» şeklinde elif lamla zikredilmiştir. Buradaki elif lâm ahd içindir. Ve ma-hud kitap mânasına gelir ki bundan murâd Tevrat-la" İncil de olabilir; sadece İncil kasdedilmiş olması da caizdir. Ve hükümde erkeklere tebean kadınlar da dahildir. hadisde zikredilen üç sınıfın yalnız Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanına mahsus olduğunu söylemiş; ve: «çünkü Peygamberimiz Muhammed Mustafa (sallallahü aleyhi ve sellem) geldikten sonra Hazret-i Îsâ (aleyhisselâm) artık onların peygamberi değildir.» demiştir. bir zât Kirmanı-nin sözünü kendilerine davet eriş-meyehler hakkında vârid görmeyerek üstadının hadisde zikri geçen üç sı-- mf hakkında «Bunların hükmü kıyâmete kadar devam edecektir.» dediğini ve bu sözün daha doğru-olduğunu ileri sürmüşse de Aynî bunu kabul etmemiş; kendisine «Bizim Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in gönderilmesile Hazret-i İsa-nın daveti sona ermiş; şeriatı kalkmış; ve bütün Ehl-i Kitap ve sair küffâr kendilerine davet ulaşsın ulaşmasın Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)-in daveti altına girmişlerdir. Şu kadar var ki kendilerine davet erişmeyenlere bil fiil davet vâki-- olmamıştır. Ama bil kuvve onlar bu davetten hâriç değillerdir. Köle ile câriye sahibinin hükümleri ise kıyâmete kadar devam edecektir.» şeklinde cevap vermiştir. Allah-ın hakkını Ödemesi namaz ve oruç gibi boynuna borç olan ibâdetlerini yapmakla efendisinin hakkını Ödemesi de hizmetinde bulunmakla olur. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir. Bu köleye iki ecir verilmekle kölenin ecri efendisinin ecrinden fazla olmuyor mu? Evet olabilir; bunda hiçbir mahzur da yoktur. Kölenin bu cihetten efendisini geçmesi efendisinin de başka cihetlerden kölesini geçmiş olması dahi mümkündür. «Şu halde vaktile Ehl-i Kitaptan olan bir sahâbinin ecri büyük ashâb-ı kirâmın ecirlerinden çok olmak aâzım gelir; bu ise bilicmâ- bâtıldır» denilirse cevabı şudur: ümmet onları bu hükümden tahsis sûretile çıkarmıştır. Binaenaleyh onlar sahabenin büyüklerinden daha fazla me-cur olabilirler. Bu hüküm sevabı —vaktile— Kitabî olan sahâbinin ecrinden fazla olduğuna delil bulunmayan her büyük sahâbî hakkında böyledir. te-dib ve terbiyesinden murâd: onun ahlâkını güzelleştirmektir. eyi becermek de: onu azarlayıp döğmeden rifku mülâyemet-le yola getirmekle olur. âzad ettikten sonra onunla evlenen hakkında bir rivâyette: «Kurbanlık devesine binen.» diğer bir rivâyette: kurbanlık olarak gönderdiği hayvanına binen gibidir.» denilmesi evlenmeyi yaptığı iyilikten dönmek telâkki ettiklerindendir. Bu suâle Şa-bî güzel bir cevap vermiş; evlenmenin iyilikten dönmek değil ihsan üstüne ihsan mânasını taşıdığım bildirmiş; ve sözüne şöyle nihayet vermiştir: hadisi bir şeysiz al! Vaktile bir adam bundan daha basit bir mesele için tâ Medine-ye kadar giderdi.» şeysiz al!» para istemem demektir. Yoksa uhrevî sevabından da vaz geçmiş değildir. Zira ondan daha büyük ücret olamaz. selef-i sâlihin hazerâtı bir meseleyi Öğrenmek için pek uzak mesafeleri göze alırlardı. Hazret-i Câbir (radıyallahü anh)-ın bir hadis için bir aylık uzak mesafeye gittiği; Said b. el-Müseyyeb-in: «Ben bir hadis Öğrenmek için günlerce yol yürüdüm.» dediği rivâyet olunur. Buhârî ve Müslim gibi büyük hadis İmâmları da hadis uğurunda pek çok seyahatler etmişlerdir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Peygamberimiz Muhammed Sallallahü Aleyhi Ve Sellem’in Bütün İnsanlara Gönderildiğine Ve Bütün Dinlerin Onun Dinile Neshedildiğine İmanın Vücubu Bâbı