530-)
Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe ile Ebû Küreyb-de rivâyet ettiler; dediler ki: Bize Ebû Muâviye A-meş-ten bu isnadla rivâyet etti: ki: Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün Safa dağına çıkarak «Baskın var!..» diye nida etti... Ve hadisi Ebû Üsame hadisi gibi rivâyet etti. (Yalnız bu rivâyette): hısımlarını inzâr et!..» âyetinin nüzulünü zikretmedi. Ebû Bekr İsmâîlî: Yukarıdaki Ebû Hüreyre rivâyetiyle buradaki İbn Abbâs rivâyeti hakkında söz etmiş ve: «Ebû Hüreyre-nin bu rivâyeti ile İbn Abbâs-in rivâyeti mürseldirler. Çünkü bu âyet Mekke-de nâzil olmuştur; İbn Abbâs o zaman küçüktü Ebû Hüreyre ise (sonraları) Medine-de müslüman olmuştur.» demişse de kendisine cevap verilmiş ve: bu hadisi ya Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den yahut bir sahâbîden işitmiş olabilirler.» denilmiştir. diyor ki: İbn Abbâs hadisinin zahirine bakılırsa «Ve onlardan en seçkin kabileni» ibaresi âyet olarak nâzil olmuş sonra tilâveti neshedilmiştir. Buhârî-nin rivâyetinde bu ziyade yoktur. «Mesed» sûresini sonuna kadar okumuş yalnız meşhur olan kıraetin hilâfına tahkik edatı olan «Kad» kelimesini ziyade etmiştir. kelimesi hemze ile «Sû-re» şeklinde okunabilir. Fakat meşhur kıraeti hemzesiz olanıdır. Sûre okunduğuna göre kelime yükseklik mânasına gelen sûr-dan alınmıştır. Sû-re ise sû-rdan alınmış olup bakiyye mânasına gelir. Lehb kelimesi Ebû Lehb şeklinde de okunur. Ebû Lehb-in ismi Abdul Uzzâ b. Abdümuttalib-tir. Yani bu adam Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Nesebce amcası dır. Bazıları kendisine Ebû Leheb künyesinin verilmesi Leheb adında bir oğlu olduğu içindir demişler bir takımları yanaklarının pek kırmızı olduğu için daha başkaları" yüzü pek güzel olup alev gibi parladığı için kendisine Ebû Leheb- (Yani Alemin babası) denildiğini söylemişlerdir. Ona bu künyenin verilmesi akibetine-de muvafık düşmüştür. Çünkü ebedî olarak cehennemin alevli ateşinde azab görecektir. Ebû Leheb Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in en büyük düşmanlarından biridir. Bu düşmanlığı ölünceye kadar devam etmiştir. Hatta Resulullâh (sallallahü aleyhi ve sellem)’e «Yazıklar olsun sana bizi bunun için mi topladin?» demesi de bu eziyetler cümle-sindendir. kerimede Ebû Leheb hakkında: «Elleri kurudu» buyurulmuş-tur. Bundan murad helâk oldu demektir. Mezkûr âyet sûrede iki defa tekrar edilmiştir. Bunlardan birincisi Ebû Leheb-in helâki için beddua ikincisi hakikaten helâk olduğunu ihbardır. Âyet-i kerimede mecaz-i mürsel kabilinden el zikredilmiş bütün vücudun helâki murad olunmuştur. îyâz diyor ki: -sûre île kâfire künye verilmesinin caiz olduğuna istidlal edilmiştir. Bu hususta ulemanın ihtilâfı vardır. İmaırr-ı Mâli k-ten bir rivâyete göre caiz bir rivâyete göre de mekruhtur. Bazıları kâfirin kalbini yatıştırmak: için ona künye verilebilir. Aksi takdirde verilemez. Çünkü künyede ta-zim ve hürmet vardır. Allahü teâlâ’nın Ebû Lehebe künye vermesi bu kabilden değildir. Demişlerdir. İsminin Abdul Uzzâ olması hususunda hiç bir delil yoktur. Bu tesmiye bâtıldır. Onun için de künyesi ile anılmıştır. Bazıları Ebû Leheb onun künyesi değil lâkabıdır. Künyesi Ebû Utbedir derler. Ona Ebû Leheb denilmesi âyet sonlarındaki kelimelerin mücaneseti içindir diyenler de vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Îmân
Konu: Teâlâ Hazretinin: «en Yakın Aşiretini Uyar!...» Âyet-i Kerîmesi Hakkında Bir Bab