780-)
- Bize Yahya b. Yahya rivâyet etti ki): Bize Abdülâziz b. Muhammed ile Ebû Muâviye haber verdiler. H. Kuteybetü-bnü Saîd de rivâyet etti ki): Bize Cerîr rivâyet eyledi H. İbn Nümeyr dahi rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti H. Halef b. Hişâm da rivâyet etti. ki): Bize Hammâd b. Zeyd rivâyet etti. Bunların hepsi Hişâm b. Urve-den Veki-in hadisi ve isnadı gibi rivâyette bulunmuşlardır. Cerîr-den naklen rivâyet ettiği hadisde: binti Ebî Hubeyş b. Abdilmuttalip b. Esed geldi. O bizden bir kadındır» sözleri vardır. Hammad b. Zeyd hadisinde ise ziyade bir söz vardır biz onu terk ettik. hadisi Buhârî «Kitâbül - Vudu-» da tahric ettiği gibi Ebû Davûd Tirmizî ve Nesâî dahi rivâyet etmişlerdir. Hadisi rivâyet eden Fâtime Binti Ebî Hubeyş b. Muttalib b. Esed’dir. Ebû Hubeyş-in ismi Kays b. Muttalib-dir. Müslim-in ekseri nüshalarında Abdulmüttalib diye zikredilmiştir. Bazıları bunun yanlış olduğunu iddia etmişlerdir. Hattâ Nevevî «Ulemâ bunun Vehm olduğunda müttefiktirler. Doğrusu Fatime-nin dedesinin ismi Abdulmüttalib değil sadece Muttalib-tir.» demiştir. Aynî dahi bunu tasdik ederek «Doğrusu budur Zehebide (Tecridü-s - Sahabe) adlı eserinde onun Kays b. Muttalib b. Esed olduğunu söylemiştir. Bu Fatime bir hadiste üç defa boşandığı zikredilen Fatime binti Kays değildir» diyor. hayz kanı değil hastalık sebebiyle kadından gelen kan olduğunu hayz bahsinde görmüştük. Bu kan bazı hadîslerde bildirildiğine göre azil denilen bir damardan çıkar. Halbuki Hayz kanı Rahmin dibinden gelir. bir kadının ibâdetleri hususundaki hükümleri fıkıh kitaplarında tafsilatıyla îzâh edilmiştir. Biz burada Nevevî-nin işaret ettiği bazı noksanlara temas edeceğiz. Birçok hususda istihâzalı kadının hükmü temiz kadınlar gibidir. Binaenaleyh kan geldiği halde mezhebimize ve Cumhûr-u ulemâya göre kocası o kadana yakınlık edebilir. İbn’l Münzir (el-işrak) nâm eserinde bu kavli -ibn Abbâs (radıyallahü anhüma) ile Sâid b. el-Müseyyeb Hasan-ı Basrî Ata- b. Ebi Rabâh Saîd b. Cübeyr Katâde Hammad b. Ebi Süleyman Bekr b. Abdillah el-Müzeni Evzâi Süfyan-ı Sevri İmâm Mâlik İshâk ve Ebû Sevr Hazerâtından nakletmekte ve kendisinin de buna kail olduğunu söylemektedir. Yine İbni Münzir-in beyânına göre Hazret-i Âişe istihâzalı kadına kocasının yakınlık edemiyeceğini söylemiştir. İbrahim Nehâi ile Hakim-in mezhepleri de budur. "İbn Şîrîn-e göre istihzalı kadınla cima- etmek mekruhtur. İmâm Ahmed b. Hanbel-den bu hususta iki kavil rivâyet olunur. Birinci kavle göre İstihâzalı kadınla cima- caiz değildir. Meğerki hastalığı uzun zaman devam ede. İkinci kavle göre yine caiz değildir. Ancak kocasının zina etmek ihtimali karşısında caiz olur. Bu kaviller içersinde muhtar ve makbul olanı Cumhûrun kavlidir.-Cumhûr-un delili İkrime-nin rivâyet ettiği Hanıne binti Cahş (radıyallahü anha) hadîsidir. Mezkûr hadisde Hazret-i Hanıne-nin istihâzalı bir kadın olduğu ve kocasının kendisi ile cima- ettiği beyân olunur. Hadisi Ebû Dâvûd ile Beyhâki ve diğer İmâmlar tahric etmişlerdir. İmâm Buhârî Sahih-inde İbn Abbâs-ın «İstihâzalı kadınla kocası cima- edebilir» dediğini rivâyet eder. Böyle bir kadın namaz oruç vb. ibâdetler hakkında temiz sayılınca cima hakkında da temiz addedilmesi gerekir. Birde bir şeyin haram olması ancak şeriat-le sübut bulur. İstihâzalı kadınla cimânın tahrimi hususunda şer-i bir delil yoktur. Oruç İ-tikâf Kur-ân okumak mushafa el sürmek ve üzerinde taşımak secde-i tilâvet secde-i şükür ve diğer ibâdetlerin üzerine farz olması hususunda istihâzalı kadın ulemânın ittifakı ile temiz hükmündedir. Yani bunlarla mükelleftir. Yalnız namaz kılmak istediği vakit gerek hadesten gerekse necasetten temizlenmesi ihtiyaten lâzımdır. Binaenaleyh abdest veya teyemmümden önce fercini yıkaması ve içine pamuk yahut bez parçası gibi bir şey sıkıştırarak necaseti gidermesi hiç olmazsa azaltması îcab eder. Eğer gelen kan az olur da bu kadarcığı ile önü alınırsa başka bir şeye hacet yoktur. Kan çok gelirse bundan başka kuşak kullanması icap eder. Bu şöyle olur: Kadın beline bezden veya ipten bir kuşak sarar sonra iki tarafı ip şeklinde uzun başka bir bez parçası alarak fercinin üzerine yerleştirir. Ve bir tarafını önünden diğerini de arkasından almak üzere belindeki kuşağı sımsıkı bağlar. Bu suretle fercine yerleştirdiği pamuğu güzelce yerine yerleştirerek kanın akmasına mâni olur. Şafiîlerce bu vaciptir. Buna teleccüm istisfâr veya tâsîb derler. Kuşak kullanmak onlara göre yalnız iki yerde vacip değildir. Biri pamuğun üzerinde toplanan kan çok gelerek vücudu yaktığı ve rahatsız ettiği diğeri oruçlu bulunduğu zamandır. Bu iki surette pamuk kullanmaz sadece kuşak kullanır. göre gerek pamuk kullanmak gerekse üzerine kuşak sarmak abdestden önce vâcib olan vazifelerdir. Kuşağı sarar sarmaz vakit kaybetmeden abdest alması icab eder. Şayet aradan biraz zaman geçtikten sonra abdest alırsa o abdestin sahih olup olmaması hususunda iki kavil vardır. Bunların sahih olanına göre o abdest makbul değildir. tarîf edildiği şekilde pamuğu kullanır kuşağı sarar da sonra kendi taksiri olmaksızın kan gelirse abdesti ve namazı bozulmaz. O abdestle farz namazını kıldığı gibi dilediği kadar nafile namaz da kılabilir. Çünkü kadın kendine düşen vazife hususunda kusur etmemiştir. Gelen kanı durdurmak ise elinde değildir. Fakat gerek pamuğu tıkıştırmakta gerekse kuşağı bağlamakta kusur ederde ondan dolayı kan dışarıya çıkarsa abdesti bozulur. Bu hal namazda vâki olursa namazı bâtıl olur. Farz namazı kıldıktan sonra olursa abdest bozulduğu için nafile kılamaz. farz namaz için fercini yıkamak ve oraya pamuk doldurarak bağlamak îcap eder mi? Etmez mi? meselesine gelince bakılır. Eğer sargı yerinden kaymış da etrafından kanın çıkmasına mani olamıyorsa yeniden yıkayarak sargıyı tazelemesi îcab eder. yerinden oynamış kan da çıkmamışsa esah olan kavle göre yine sargıyı ve abdesti tazelemesi icap eder. göre istihâzalı kadın bir abdestle eda olsun kaza olsun yalnız bir farz namazı kılabilir. Fakat aynı abdestle farzdan önce ve sonra dilediği kadar nafile namaz kılabilir. Bir kavle göre hiç nafile namaz kılamaz. Çünkü nafile kılmasında zaruret yoktur. Bunların doğrusu birinci kavildir. Ulemâdan Urvetüb-nü Zübeyr Süfyan-ı Sevri Ahmed b. Hanbel ve Ebû Sevr-in mezhebleri de budur. göre istihâzalı kadının temizliği vakitle mukayyettir. Vakit çıktımı abdesti bozulur. Müteakip namaz için tekrar abdest alması îcab eder. Bevlini tutamayan daima burnu kanayan ve yarasından daima kan sızan mazurların hükmü de budur. Yalnız İmâm Züfer-le Ebû Yûsuf-a göre ikinci namazın vakti girdiği zaman tekrar abdest almak îcap eder. Meselâ özürlü bir kimse güneş doğduktan sonra abdest alsa İmâm-ı Â-zam ile İmâm Muhammed-e göre o abdestle öğleyi kılabilir. Fakat İmâm Züfer-le Ebû Yûsuf-a göre kılamaz. Öğlenin vakti girdiği zaman tekrar abdest alması îcab eder. Hasılı özürlülerin abdesti İmâm-ı A-zam-la İmâm Muhammed-e göre vaktin çıkması ile İmâm Züfer-e göre vaktin girmesi ile İmâm Ebû Yûsuf-a göre ise hem çıkmasıyla hem girmesiyle bozulur. Bu ihtilâfın faydası yalnız yukarı ki misâlde arz ettiğimiz vecihle güneş doğduktan sonra abdest alan mazur hakkında zahir olur. Vakit içinde alınan abdestle mazurlar istedikleri kadar farz nafile ve kaza namazı kılabilirler. Mâlik ile Rabia ve Dâvud-u Zahiri-ye göre istihâza kanı abdesti bozmaz. Kadın abdest aldığı zaman o abdesti kandan başka bir sebeple bozuluncaya kadar dilediği farz namazları kılabilir. kadına yalnız hayz vakti geçtiği zaman yıkanma vacip olur. Selef ve halef ulemâsının cumhûru buna kaildirler. Ashâb-ı Kiramdan Ali İbn Mes-ud İbn Abbâs ve Âişe (radıyallahü anhüm) ile onlardan sonra gelen Urvetü-bnü Zübeyr Ebû Selemete-bni Abdirrahman Ebû Hanife Mâlik ve Ahmed b. Hanbel Hazeratının kavilleride budur. Abdullah b. Ömer İbn Abbâs İbn Zübeyr Ata b. Ebî Rabâh hazerâtının «İstihâzalı kadına her namaz için yıkanmak vaciptir.» dedikleri rivâyet olunur. Hazret-i Âişe-den bir rivâyete göre her gün bir defa Saîd b. el Müseyyeb ile Hasan-ı Basri-den bir rivâyete göre öğleden öğleye daima yıkanması îcâb eder. delili: Esas itibarı ile bu gibi mazurlara şeriatın vâcib kıldığı ibâdetlerden başka hiç bir şeyin vacip olmamasıdır. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) îstihazalı kadına yalnız hayzı geçtikten sonra yıkanmasını emretmiştir. Bu bâbta başka bir emri yoktur. Vâkia Ebû Dâvûd ile Beyhâki-nin ve diğer bâzı hadis ulamasının eserlerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in istihâzalı kadına yıkanmasını emrettiği bildirilîyorsa da bu rivâyetler sabit değildir. Onların zayıf olduğunu Beyhâki ile ondan önceki bâzı ulemâ beyân etmişlerdir. Bu babta sahih olan rivâyet Buhârî ile Müslim-in tahrîc ettikleri Ümmü Habîbe Binti Cahş hadîsidir ki az sonra görülecektir. Mezkûr Hadiste Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ümmü Habîbe-ye; ancak bir damar kanıdır sen yıkanıver de namazını kil.» buyurmuş bu emre binâen Ümmü Habîbe (radıyallahü anha) da her namaz için yıkanmaya başlamıştır. İmâm Şafiî; «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) yalnız yıkanıp namaz kılmayı emretmiştir. Bundan her namaz için yıkanmayı emrettiği anlaşılmaz. Şüphesiz ki; emrolunmadığı halde yıkanması inşaallah tetavvu olur. Bu ona kalmış bir iştir.» demiştir. Şafiî-nin üstadı Süfyan b. Uyeyne ile Leys b. Sa-d ve daha başkaları buna yakın sözler söylemişlerdir. bahsinin sair ahkâmı fıkıh kitaplarında görülebilir. Hadis-i Şerif de o bir damar kanından ibarettir. Hayz değildir. Hayz geldi mi namazı bırakıver gittiği vakit kanı yıka ve namazını kıl» buyurulmaktadır. bittiği Hanefîlere göre âdet zamanının geçmesi ile bilinir. Kadın adet zamanını şaşırırsa teharri eder. Yani araştırma yapar. Eğer adet günlerinin geçtiğine kanaat getiremezse bildiği günlerin en azı ile amel eder. göre hayzın bittiği kanın renginden anlaşılır. Hayzın bittiğine en kuvvetli delil kanın siyah renkte gelmesidir. Ondan sonra sıra ile kırmızı sarımtırak sarı ve bulanık renkler gelir. Bu renklerin en kuvvetlisini gördüğü günlerde kadın hayızlıdır. Zayıfını gördüğü zaman hayzı bitmiş olur. Hayz zamanını ayırmak için Şafiîlerin üç şartı vardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Hayz
Konu: Müstehaze Müstehazenin Yıkanması Ve Namazı Bâbı