812-)
- Bize yine Muhammed b. el - Müsenn-â rivâyet etti. ki): Bize Abdül Â-lâ rivâyet etti. Bu hadis onundur. ki): Bize Hişâm Humeyd b. Hilâl-den rivâyet etti Ebû Mûsa-dan demiş: Halbuki ben bu hadisin yalnız Ebû Bürde-de rivâyet edildiğini bilirim. Ebû Mûsâ Şöyle dedi. bâbta Muhacirlerle Ensâr-dan bir cemaat ihtilâf ettiler. Ensâr; ancak defkden yahut meniden dolayı lâzım gelir.» dediler Muhacirler ise: «Hayır Cima- var mı? gusl vacibdir» mukabelesinde bulundular. diyor ki Ebû Mûsa şöyle dedi: sizi bu münakaşadan kurtarayım dedim ve kalkarak Âişe-nin yanına girmek için izin istedim. Bana izin verildi. Âişe-ye dedim ki; Ey anneciğim; yahut ey müminlerin annesi! Ben sana birşey sormak istiyorum ama senden de utanıyorum.» Âişe: doğuran annene sorabileceğin bîrşeyi bana sormaktan utanma; çünkü ben de senin annenim» dedi ben: ise guslü icab eden nedir?» dedim Âişe: rastladın; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kadının dört şu-besi arasına oturur da sünnet mahalli sünnet mahalline temas ederse gusl vacib olur.» buyurdular dedi. Meninin atıla atıla gelmesidir. Aslında suyun şiddetle dökülmesi manasınadır. Bilene rastladın cümlesi «Tam sorduğunun hakikatini bilen mütehassısına rastladın manasınadır. cümleyi ilk defa arap hükemasından Malik b. Cübeyr söylemiş. Sonraları darb-ı mesel olarak kalmıştır. Hazret-i Hasan bey-at için Irak-a giderken yolda meşhur şair Ferezdak-a rastlamış; Kendisine ne var ne yok diye sorunca; Ferezdak şu cümleyi kullanmış. kalpleri seninle amma kılıçları Beni Ümeyye ile beraberdir.» demiştir. «Mess» den murad cima-dır. Hıtân dahi sünnet olmak manasına gelirsede burada murad sünnet yeridir. mahalli sünnet mahalline temas ederse...» cümlesinden murad cima eder de erkeğin aletinden haşefe miktarı kadının fercine dahil olursa gusl vacip olur demiştir. Yoksa; sırf dokunmak değildir. Çünkü zekerin sırf kadının sünnet mahalline dokunması bütün ulemânın ittifakı ile guslu icap etmez İbn Kudame «el Mugni» nâm eserinde şunları söylemektedir. icab eden şey haşefenin ferce dahil olmasıdır. Bu hususta cima-nın öne yapılsın arkaya yapılsın insana veya hayvana; ölü veya diriye gönüllü veya zorla uyurken veya uyanık olarak îka-ı müsavidir. göre; erkekle kadının sünnet mahalleri birbirine kavuşurda haşefe miktarı duhul vâki- olursa gusl vacibdir. Haşefe miktarı duhul yoksa sırf sünnet mahallerinin birbirine değmesi guslü icab etmez. Yalnız imâm A-zam-la İmâm Ebû Yusuf-a göre abdest almak lâzım gelir. İmâm Muhammed-e göre abdestte lâzım değildir. Hanefîlerin «el-Muhit» adlı kitabında; «Bir adam bakire olan karısına yakınlık etse menî gelmedikçe gusl icab etmez. Zira kadının hâlâ bakire kalması duhul olmadığına delâlet eder. Lâkin bakire kadın fercinden başka bir yerine cima edilmek suretiyle gebe kalsa hem kadına hem kocasına gusl vacib olur. Buna sebep meninin gelmesidir. Çünkü meni olmakasızın gebelik sübut bulamaz. Hanîfe (rahimehüllah) Hayvana veya ölüye cima etmekle gusl vacib olmaz meğer ki; menî gele demiştir. hadislerini şerh ederken Nevevî (631-676) şunları söylemiştir. «Hadîsin mânâsı şudur ki: Guslün vacip olması için menî gelmesi şart değildir. Her ne zaman haşefe ferce dahil olursa hem erkeğe hem kadına gusl vâcib olur. Bugün bu meselede hilaf yoktur. Eshâb-ı Kiramdan Bazıları ile onlardan sonra gelen zevat buna muhalefet etmişler.. Fakat sonraları söylediğimiz şekilde icma-ı ümmet vâki olmuştur. Bunu yukarıda da beyan etmiştik. Ulemâmızın beyanına göre; erkeğin haşefesi kadının veya erkeğin dübürüne veya bir hayvanın ferci ile dübüründen birine dahil olsa gusl îcab eder. Bu babda insan veya hayvanın ölü veya diri küçük veya büyük olmaları ve keza o işin kasten veya unutarak yapılması kendi arzusu ile veya zorla îkâ edilmesi müsavidir. Erkek uyurken onun aletini kendi aletine idhal etmesi ve keza zekerin intişar edip etmemesi erkeğin sünnetli veya sünnetsiz olmasının bir farkı yoktur. Bütün bu suretlerde hem faile hem mef-ûle gusül vacip olur. Meğer ki; faille mef-ûlden biri sabîy ola. Bu takdirde ona gusl vacip olmaz. Çünkü mükellef değildir. Fakat cünüp olmuştur; denilir. Eğer sabîyy-i mümeyyiz olursa ona yıkanmasını emretmek velisine vacib olur. Nitekim abdest almasını da emretmek vacibtir. Böyle bir sabî ve sabiyye yıkanmadan namaz kılsalar kıldıkları namaz sahih olmaz akil baliğ olmazdan önce yıkanmayan sabiye baliğ olduktan sonra yıkanmak vacibtir. Sabî iken yıkansada sonra bulûğa erse tekrar yıkanması lâzım gelmez. cima-da nazar-ı itibâra alınacak cihetin sağlam kimselerde haşefenin duhulü olduğunu söylerler. Bu cihet ittifâkîdir. Haşefe tamamiyle görünmez olursa bu cima-a bütün hükümler taalluk eder. Bütün zekerin duhulü bil- ittifak şart değildir. Haşefenin yalnız bir kısmı dahil olsa buna da bil’ittifak hiç bir hüküm terettüp etmez. Yalnız bazı ulemâmız şazz bir kavil olmak üzere buna da bütün haşefe hükmü verilir demişlerse de mezkûr kavil yanlış münker ve metruktür. aleti kesilmiş olursa bakılır. Eğer haşefeden az bir miktarı kalmışsa ona hiçbir hüküm taalluk etmez. Kalan haşefe miktarı olursa görünmez olacak derecede girdiği takdirde bütün hükümler taalluk eder. Kalan miktar haşefeden fazla ise bu hususta ulemamızdan iki meşhur kavil vardır; bunların esah olanına göre ahkâm haşefe miktarına taalluk eder. kavle göre: Kesildikten sonra uzvun geriye kalan kısmı tamamiyle görünmez olmadıkça hiçbir hüküm terettüp etmez. kimse zekerine bez sararak bir kadının fercine idhal etse bu hususta ulemâmızın üç kavli vardır. Bunların sahih ve meşhur olanına göre erkeğe ve kadınada gusl vacibtir. İkinci kavle göre ikisinede bir şey lâzım değildir. kavle göre; sarılan bez kalın olurda lezzetin ve ıslaklığın geçmesine mâni teşkil ederse gusl vacib değildir. Aksi takdirde gusl vacibtir. Bir kadın fercine hayvan zekeri idhal etse yıkanması vacip olur kesilmiş zeker idhal ederse esah kavle göre kadına yine gusl vacip olur.» Nevevî-nin sözü burada nihayet bulur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Hayz
Konu: Şu Ancak Sudan Dolayı Vacib Olur Hadisinin Neshi Ve Sünnet Mahallerinin Birbirlerine Kavuşması İle Guslün Vacib Olması Bâbı