848-)
- Müslim der ki: Leys b. Sa-d Cafer b. Rabîa-dan o da Abdurrahman b. Hürmüz-den o da İbn Abbâs-ın azadlısı Ümeyr-den naklen rivâyet etti ki Abdurrahman Umeyr-i şöyle derken işitmiş.: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in zevcesi Meymûne-nin âzâdlısı Abdurrahman b. Yesâr ile ikimiz geldik ve Ebû Cehm b. Haris b. Sımmete-l - Ensârî-nin yanına girdik. Ebû Cehm şunu söyledi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bi-r-i Cemel tarafından geldi kendisine bir adam rast gelerek selâm verdi ise de; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen onun selâmını almadı: (Oradaki) bir duvara varınca yüzüne ve ellerine mesh etti sonra selâmı aldı. hadisi Buhârî «Kitabü-t-Teyemmüm» de Ebû Dâvûd ile Nesai-de «Kitabü-t - Tahare» de tahric etmişlerdir. bütün rivâyetlerinde bu hadis burada olduğu gibi Müslim-le Leys-in arası münkatı- olarak rivâyet edilmiştir. Böyle hadislere muallâk denildiğini kitabın mukaddimesinde görmüştük. Müslim-in Sahih-inde ondört yahut oniki münkatı- hadis vardır. Hadisin senedindeki Abdurrahman b. Yesar hata olarak zikredilmiştir. Doğrusu Abdullah b. Yesâr-dır. Buhârî Ebû Dâvûd Nesai ve diğer hadis İmâmları onu doğru olarak Abdullah b. Yesâr diye rivâyet etmişlerdir. Kâdî Iyâz (476-544) «Sahih-i Müslim-in bizim rivâyet ettiğimiz Semerkandî tarîkında bu isim Abdullah b. Yesâr şeklinde doğru olarak tesbit edilmiştir. Bunlar dört kardeştir. Abdullah Abdurrahman Abdülmelik ve Meymûne-nin azadlısı Atâ- » diyor. Yine bu hadîsteki Ebû Cehm ismi hatâdır. Doğrusu Buhârî ile diğer Hadis İmâmlarının tesbit ettikleri vecihle Ebû Cuheym-dir. Ayni ismi Müslim dahi «Esma-ül Rica-l» nâm eserinde Ebû Cüheym şeklinde tesbit etmiştir. Bu zatın ismi Abdullah-tır. Namaz kılanın önünden geçmenin hükmüne dâir hadîs rivâyet etmiştir. Tam ismi Abdullah b. Haris b. Sım-mete-l-Ensârî-dir. «Hamisa» hadîsinde ismi geçen Ebû Cehm başkadır. Bi-r-i Cemel Medine-ye yakın bir yerin ismidir. Şerif Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in o defa su bulamadığı için duvardan teyemmüm ettiğine hamlolunmuştur. Çünkü su bularak onu kullanmaya kaadir olan kimseye teyemmüm caiz değildir. Bu hususta namaz vaktinin daralmasının da bir te-siri yoktur. Vakıa şafiilerden Beğavi (214-310) bazı Şafiîyye ulemâsından naklen vakit daralınca teyemmüm ederek farz namazın kılınacağını sonra abdest alarak o namazın kaza edileceğini söylemişse de bu kavil Şafiîler arasında ma-ruf ve makbul değildir. Onlara göre vaktin daralması sebebiyle bayram ve cenaze namazları için bile teyemmüm edilemez. Hanefîler-e göre cenaze ve bayram namazları için yetişememek endişesiyle su bulunduğu halde dahi teyemmüm caiz olduğunu az yukarıda görmüştük.