Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Namazda Teşehhüd Bâbı

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
928-) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe de rivâyet etti. ki): Bize Ebû Nuaym rivâyet etti. ki): Bize Seyf b. Süleyman rivâyet etti. ki: Mücâhid-i bana Abdullah b. Sahbera rivâyet etti derken işittim. ki:İbn Mes-ud-u şöyle derken işittim: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) avucum avuçları arasında olduğu halde Kur-ân-dan bir sûre öğretir gibi teşehhüdü öğretti. İbn Mes-ud Teşehhüdü yukanki râvilerin naklettikleri tarzda rivâyet etti. hadîsi bütün sünen sahipleri muhtelif lâfızlarla muhtelif râviler-den tahrîc etmişlerdir. muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre: Ashâb-ı kirâm namazda oturdukları vakit «Esselâmü Alâllah» yani selâm Allah-a «Esselâmü ala Fulân» yani filâna selâm derlermiş. Bununla melâikeyi kas-dettikleri İbn Mâce-nin bir rivâyetinde tasrîh edildiği gibi İsmailî tarikiyle Ali b. Müshir-den rivâyet edilen diğer bir hadîsde de «Melekleri sayardık» başka bir rivâyette «Meleklerden Allah-ın dilediği kadarını sayardık» denilmiştir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hale muttali olunca; ashabın bu yanlış hareketlerini tashih ederek namaz oturuşlarında «ettehiyât» okumalarını kendilerine öğretmiştir. Çünkü selâm her nevi âfet kusur ve ayıptan beri olmak manasınadır. Bunların maliki Allah-ı Zülcelâl’dir. Şu halde Ashâb-ı Kiram «Selâm Allah-a» demekle Allah-ın verdiği bu ihsanı ona iade etmiş sayılmışlardır. Bu cümleyi Hattâbî şöyle tefsir ediyor: «Selâmdan murad selâmın sahibi olan Allah-tır binâenaleyh «Esselâmü alâllah» demeyin zîra selâm Allah-tan başlar ve yine Allah-a döner». Bunun manası şudur selâm Allahü teâla-nın isimlerinden bir isimdir. Yani her türlü noksanlıklardan salim olan mânâsına gelir. Bazıları «velî kullarına selâmet bahşeder bir takımları da onlara selâm veren mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Daha başka türlü tefsir edenler de vardır» demiştir. Enbârî: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu kelimeyi kulları hakkında kullanmalarını ashabına emretmiştir. Çünkü selâmete muhtaç olan ancak kullardır. Allahü teâlâ hazretlerinin böyle bir şeye ihtiyacı yoktur demektedir. Hadîsin muhtelif rivâyetlerinden tehiyyatın her oturuşta okunacağı anlaşılmıştır. Tahiyyenin cem-idir. Tahiyye; selâm demektir. Baka azamet mülk ve her türlü âfet ve noksanlıklardan selâmet mânâlarına geldiğini söyleyenler de vardır. Hattâbî-nin beyanına göre; «et-Tahiyyât» hususî bir takım kelimeler olup bunlarla Araplar hükümdarlarını selâmlarlardı. Fakat onlar Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem)’in talim buyurduğu elfaz olmayıp «Sabah şerifler hayır olsun» «Lanet görmiyesin» gibi sözlerdi. Bu gibi sözlerle Allahü teâlâ-ya senada bulunulmayacağı için onlar terk edilmiş yerlerine ta-zim ifade eden sözler konulmuştur. Enes (radıyallahü anh)-dan rivâyet olunduğuna göre Selâm Mümin Müheymin Aziz Cebbar Ehad ve Samed gibi isimler Allah-u Teâlâ-nın Esma-i hüsnasındandır. İşte Allah-a tahiyyât bu gibi isimlerle yapılacaktır. Tahiyyâttan murat da bunlardır. Salâtm cem-idir. Bundan murad namazlardır. Ezherî-ye göre; salâvât ibâdetler demektir. Şeyh Takiyüddin: salavâttah murad: ma-lûm namazlardır. Ve cümle şöyle takdir edilir. Bu namazlar Allah için vâcibtirler; onlarla Allah-tan başkası kastedilemez yahut murad bizim kıldığımız namazların ihlâsım yani sırf Allah rızâsı için kılındığını haber vermektir» diyor. Maamafih salavâttan rahmet de murad edilmiş olabilir. Bu takdirde mânâ rahmeti lütfü ihsan eyleyen ancak Allah-tır» demek olur. kelimesi tayyibenin cem-idir. Tayyibe güzel temiz ve he-lâlhoş mânâsına gelir. Burada ondan güzel sözler Allahü teâlâ-yı sıfatlarına lâyık şekilde senaya elverişli sözler kastedilmiştir. Yine Şeyh Takiyyüddin-e göre tayyibâtı güzel sözlerden daha umumî bir mânâda kullanmak evlâ olur. Yani tayyibât bilcümle güzel sözler gıt-zel fiiller ve güzel sıfatlar mânâsına alınmalıdır. Hâfızüdditi Nesefi (rahimehüllah); Tehiyyât sözle yapılan ibâdetler salavât filî ibâdetler tahiyyât da mâlî ibâdetlerdir demiştir. Beydâvî salavât ile tayyibât kelimelerinin tahiyyât üzerine matuf yahut salavât kelimesinin haberi mahzuf bir mübteda olabileceğini söylemiştir. Fakat Aynî salâvat ve tayyibât kelimelerinin ayrı ayrı haberleri mahzuf birer müptedâ olduklarını tercih eder. Bu takdirde mânâ: Allah-a mahsustur; tehiyyât da Allah-a mahsustur» demek olur; ve bu iki cümle üzerine affedilir. cümlesindeki selâm lâfzının iki yerde de eliflâmlı ve eliflâmsız okunabileceğini ancak eliflâmla okunmasının efdal olacağını kaydetmiştir. Bu lisan itibarı ile caiz olmakla beraber İbn Mes-ud hadîsinin hiç bir tarîkinde mezkûr kelime eliflâmsız rivâyet edilmediği için namazda caiz değildir. Namazda bu kelime daima eliflâmlı okunur. Yalnız hadîsin İbn Abbâs rivâyetinde selâm kelimesi eliflâmsız zikredilmiştir. okurken: «Bilcümle tahiyyeler salâvat ve tayyibât Allah-a mahsustur dedikten sonra birdenbire hitap gaipten muhataba çevrilerek; sana ey Peygamber» şeklinde ifade edilmesi dikkate şayandır. Zira cümle gaibe hitapla başlamış ve Peygamber-e de selâm denilerek yine gaibe hitapla sona erebilirdi. Bu nükteye Tiybî (. - 743) şu cevabı vermiştir: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e lâfzına aynen sahabeye öğrettiği şekilde tâbi oluruz. Ehl-i irfanın tarikatı üzre şöyle de denilebilir; Namaz kılanlar tahiyyât ile Melekût kapısının kendilerine açılmasını niyaz ettikleri vakit «Hayyi-lâyemût» olan Allahü Zülcelâl-in harîmine girmelerine izin verilir de münâcaat sebebiyle feraha kuvu-şurlar. İşte bunun Nebiy-i rahmet olan Peygamberi Zîşan (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ona tâbi olmak sayesinde meydana geldiği kendilerine ten-bih buyurulmuştur. O halet içersinde mü-minler baktıkları vakit habîbin hareminde habîbi karşılarında görürler de; Selâm sana ey Peygamber Allah-ın rahmetleri ile bereketleri de sana!... diyerek ona yönelirler.» Tıybî-nin beyânına göre buradaki selâm kelimesinin eliflâmlı yani nıa-rife olarak zikredilmesi ya ahd-i zihnî yahut ahd-i haricî içindir. Ahd-i zihnî takdirine göre mânâ şudur: Geçen peygamberlere tevcih buyurulan şu selâm sana da tevcih edilmiştir. Ey Peygamber-i Zîşan! Geçen ümmetlerin sülehâsına tevcih edilen bu selâm bize ve bil cümle din kardeşlerimize de teveccüh etmiştir. haricî takdirine göre buradaki selâm Teâlâ hazretlerinin seçtiği has kullarına da selâm olsun» âyet-i kerîmesine işârettir. Eliflâmm cins için olması da muhtemeldir. Bu takdirde mânâ hakikatim ve kimden sadır olup kime gittiğini herkesin bildiği selâm hem sana hem bize olsun demektir. Berekât bereketin cem-idir. Bereket her şeyin çok hayrı demektir. Tıybî-ye göre bereket ilâhî hayrın her şeyde sübût bulması demektir. bize ve Allah-ın salih kullarına» cümlesinden murad namaz kılmakta olan İmâm cemâat ve meleklerdir. Gerek Allahü teâlâ-nın gerekse kullarının haklarına riâyet eden kimsedir. Salâh bir şeyin kemal-i hali üzere istikâmetidir. Zıddına fesâd derler. Hakikî salâh ancak âhirette olacaktır. Bazan dünyevî hallerde salâh ile vasıflanırsa da; bunlar hiçbir zaman fesad şaibesinden hâli kalamazlar. Hâlis salâh âhirete ve bahusus peygamberlere münhasırdır. cümlesi cümleleri arasına sıkıştırılmış bir cümle-i mu-terizedir. Mezkûr cümle Allah-ın kullarını bilhassa meleklerini birer birer sayamayacaklarını; fakat «Allah-ın sâlih kulları ifâdesi ile bütün meleklerin ve sair sâlih kulların ifade edilmiş olacağını bildirmek içindir. Bu cümle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e mahsus olan «cevâmiu-l-kelim» dendir.

Kaynak: Sahîh-i Müslim Namaz
Konu: Namazda Teşehhüd Bâbı