1064-)
Bize Ebû Bekir b. Ebi Şeybe ile Züheyr b. Harb rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Süfyân rivâyet etti. H. ki: Bana Harmeletü-bnü Yahya dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb haber verdi. ki): Bana Yûnus haber verdi. H. ki: Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd de rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma-mer haber verdi. Bunların hepsi Zührî-den bu isnâdla bu hadîsin mislini rivâyet etmişlerdir. hadîsler sabah ve akşam namazlarında ne mikdâr Kur-ân okunacağını bildirmektedirler. namazında altmışdan yüze kadar âyet okunacağını bildiren Ebû Berze rivâyetini Buhârî «Kitâbu Mevâkîti-s-Salât» da; Ebû Dâvûd Nesâî ve İbn Mâce dahi «Kitâb-s-Sa-lât» da; Ümmül Fadl hadîsini Buhârî «Kitâbü’l-Ezân» ile «Kitâbü-l-Megâzî- de; Ebû Dâvud Tirmizî Nesâî ve İbn Mâce «Kitâbü-s-Salât» da; Cübeyr b. Mut-im hadîsini Buhârî «Kitâbü’l-Ezân»; «Cihâd» ve «Tefsir» bahislerinde; Ebû Dâvûd Nesâî ve İbn Mâce «Salât» bahsinde muhtelif râvîlerden muhtelif lâfızlarla tahrîc etmişlerdir. ilk hadîsini teşkil eden Abdullah b. Sâib rivâyetinin senedindeki «İbn Âs» lâfzı hadîs ulemâsının beyânına göre yanlışlıkla zikredilmiştir. Çünkü buradaki râvî Abdullah b. Amr b. Âs değil Abdullah b. Amr El Hicâzî--dir. Bunu Buhârî tarihinde böyle zikrettiği gibi İbn Ebî Hatim ile gelmiş geçmiş pek çok hadîs İmâmları dahi beyan etmişlerdir. hadîs aylarca öksürük sebebi ile kıraatin kesilebileceğini keza sûrenin bir kısmını okumanın caiz olduğunu bildirmektedir. diyor ki: «Kıraati bir özürden dolayı kesmekde hiç bir kerahet yoktur. Özür bulunmadığı halde kesmek dahi mekruh değilse de evlâ o-lan kesmemektir. Bizim mezhebimiz ile Cumhûru ulemânın ve bir rivâyette İmâm Mâlik-in mezhebi budur. İmâm Mâlik-in meşhur mezhebine göre özürsüz kıraati kesmek mekrûhdur.» Ümmü-l Fadıl rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in en son kıldığı namaz akşam namazı olduğu görülüyor. Halbuki Hazret-i Âişe hadîsinde bunun öğle namazı olduğu bildirilmiştir. Ulemâ bu iki rivâyetin arasını şöyle bulmuşlardır: Hazret-i Âişe-nin rivâyet ettiği namaz mescidde Ümmül Fadıl-ın rivâyet ettiği ise; evinde İmâm olarak kıldığı son namazlardır. Nitekim Nesâî-nin rivâyetinde bu cihet tasrih edilerek: evinde akşam namazını kıldırdı da Mürselât sûresini okudu; Ondan sonra Allahü teâlâ ruhunu kabzedinceye kadar Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir daha namaz kılamadı.» denilmiştir. Gerçi Tirmizî-nin rivâyetinde Hazret-i Ümmü Fadıl: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hastalığında başını sarmış olarak çıktı da akşam namazını kıldırdı ve Mürselât sûresini okudu. Ondan sonra Allah-a kavuşuncaya kadar bu namazı kılamadı.» demiştir. bu hadîsin Hasen Sahîh olduğunu söylemiştir. Fakat bu rivâyet Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in yattığı yerden içerdeki cemâatin yanına çıktığına hamlolunur. son rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in akşam namazında «Tûr» sûresini okuduğu bildirilmektedir. Bütün bu rivâyetlerden anlaşılıyor ki; Fahr-i Kainat (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz namazı mü-minlerin hâllerine göre kıldırmış. Onlar da namazı uzun kıldırmak için iştiyak sezerse uzun kıldırır; Kendinin veya cemâatin bir Özürü bulunursa namazı kısadan kesermiş. (238 - 321): «Akşam namazında kısa sûreleri okumak müstehabdır.» demiş; Tirmizîde: Ulemânın bununla amel ettiklerini söylemişdir. Filhakika Süfyân-ı Sevrî İbrahim Nehaî Abdullah İbn-l-Mübârek Ebû Hanîfe Ebû Yûsuf İmâm Muhammed Ahmed b. Hanbel İmâm Mâlik ve İshâk hazerâtının Mezhepleri budur. Hazret-i Abdullah b. Ömer-den tahrîc ettiği bir hadîsde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in akşam namazında «Tîn» sûresini okuduğu; yine Abdullah b. Ömer (radıyallahu anh)-dan rivâyet edilen bir hadîsde akşam namazında «Kâfirûn» İle «İhlâs» sûrelerini okuduğu bildirilmektedir. Bâzı rivâyetlerden Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimizin «Kâfirûn» ile «İhlâs» sûrelerini Cuma geceleri akşam namazında okuduğu anlaşılıyor. Başka rivâyetlerde akşamla yatsıda «Leyl» ve «Duhâ» öğlede «Alâ» ve «Asır» sûrelerini daha başka rivâyetlerde akşam namazında «Zilzâl» «Adiyât» ve «Nasr» sûrelerini okuduğu bildirilmiştir. Bütün bunlar namazın îcâb-ı hâle göre kılınacağını göstermektedirler. Binaenaleyh: Hanefîlere göre: Cemaata ağır gelmiyeceğini bilirse İmâmın kıraati uzatması sünnettir. Ağır geleceğini bildiği halde uzatması mekruh olur. göre: İmâmın kıraati uzatması cemâatin buna razı olduklarını sarahaten söylemeleri şartı ile sünnettir. Yalnız cuma günü sabah namazında cemâat razı olmasalar bile İmâm kıraati uzatır. göre: İmâmın kıraati uzun tutması dört şartla mendûpdur: