1415-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile İbn Nümeyr rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Vekî- Hişâm-dan o da babasından o da Âişe-den- naklen rivâyet etti. Âişe şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem) ikindiyi güneş benim odama vurmakda iken kılardı.» Mes-ûd hadîsini Buhârî «Bed-ü’l-Halk» ve -Mevâ-kîtü-s - Salât» bahislerinde; Âişe hadîsini de mezkûr hadîsin sonunda rivâyet ettiği gibi Ebû Dâvûd Nesâî ve İbn Mâce dahi «Namaz» bahsinde tahrîc etmişlerdir. Mes-ûd hadîsinde namazın yalnız sayısı bildirilmiş; vakitlerden bahsedilmemiş ise de namazın günde beş defa kılınması onun ayrı ayrı beş vakitde kılınmış olmasını istilzam eder. Muhâtaplarca vakitler ma-lûm olduğu için Hazret-i Ebû Mes-ûd yalnız namazın sayısını bildirmekle iktifa etmişdir. Mugîratü-bnü Şu-be hakkında: «Bir gün namazı geç kıldı...» denilmesi bu işi âdet hâline getirmeyip bazen yaptığına işaret içindir. Benî Ümeyme hükümdarları bilhassa ikindiyi çok geç kılarlarmış. Velîd b. Utbe namazları Hazret-i Osman (radıyallahü anh) zamanında vakit çıkdıkdan sonra kılarmış. Bu sebeple Hazret-i İbn Mes-ûd (radıyallahü anh) kendisine inkâr ve ihtarda bu-lunurmuş. Hattâ Atâ-nın rivâyetine göre Velîd bir defa Cum-â namazını akşam üzeri kıldırmış. Haccâc’ın âdeti de buymuş. b. Abdilâzîz-e gelince: O namazı ancak müstehâb olan vaktinden sonraya bırakmış; namazın vaktini geçirmemişdir. Hazret-i Ömer b. Abdilâzîz pek büyük bir zât olduğu için onun hakkında böyle bir îtikatda bulunmak doğru değildir. Hazret-i Urve-nin ona ihtarda bulunması Cibrîl (aleyhisselâm)-ın kıldırdığı faziletli vakitde kılmayıp biraz geciktiği içindir. İbn Abdilber: «Maksad onun müstehâb vakit çıkıncaya kadar namazı geciktirdiğini anlatmakdır; yoksa güneş kavuşuncaya kadar geciktirmiş değildir.» demişdir. rivâyetinde Hazret-i Mugîra-nın Irak-da vali bulunduğu sıralarda namazı geciktirdiği bildirilmektedir. Müslimin rivâyetinde Irak yerine Küfe zikredilmişdir. Mamafih iki rivâyet arasında münâfât yokdur. Çünkü Küfe Irak şehirlerinden biridir. ki Hazret-i Ömer b. Abdilâzîz bir defa ikindiyi geciktirmiş; kendisine Urve (radıyallahü anh) ihtarda bulunmuş; bir de Mugîra İbn Şu-be namaz vaktini biraz geciktirmiş; onu da Ebû Mes-ûd-u Ensârî (radıyallahü anh) muâha-ze etmişdir. Delilleri Cibrîl hadîsidir. Ömer ile Mü-gîra (radıyallahü anhûma)-nın namazı geciktirmeleri hususunda Nevievîi Bunlar yâ bu hadîsi duymamış yahut vakit çıkmamak şartı ile namazı bir parça geç kılmayı caiz görmüşlerdir. Nitekim bizim mezhebimiz ile cumhûr-u ulemânın mezhebi de budur...» diyor. Mugîra-nın Ebû Mes-ûd-a ne cevap verdiği belli değildir. Zahire bakılırsa onun dediğine dönmüştür. İshâk-ın beyânına göre Cebrail (aleyhisselâm)’in namaz kılmak için gelişi Isrâ gecesinin ertesi günüdür. Dâvûd ile Tirmizî-nin ve diğer bâzı hadîs ulemâsının rivâyet ettikleri İbn Abbâs hadîsi ile Cibrîl (aleyhisselâm)’in İmâm olduğunu gösteren daha başka hadîsler Hazret-i Cibrîl-in arka arkaya iki gün geldiğini; birinci gün namazları vakitlerinin evvellerinde ikinci gün ise sonlarında kıldırdığını ifâde etmektedirler. İyâz Cibrîl (aleyhisselâm)’in İmâm olduğunu kabule pek meyyal görünmemekde ve: «Anlaşılan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cibrîl (aleyhisselâm)-dan sonra kılmışdir.» demekde ise de Bâbımızın birinci hadîsinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: inerek bana İmâm oldu...» buyurmuş olması Kâdı-nın mezkûr te-vîlini reddetmektedir. Hadîsdeki: «Sonra o kılmış Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de (ona uyarak) namaz kılmışdı.» ifâdesi: «Cibrîl (aleyhisselâm) namazın hangi cüz-ünü kılarsa arkasından Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona tâbi oluyor; o da ayni şey-i yapıyordu.» ma-nâsına hamlolunur. diyor ki: «Sonra o kılmış Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-de (ona uyarak) namaz kılmışdı.» cümlesi bu şekilde beş def-â tekrârlanmışdır. Bunun ma-nâsı: Cibrîl (aleyhisselâm) namazın hangi cüz-ünü kılarsa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-de onu kılardı. Her ikisinin namazı bu suretle tamam oldu; demekdir.» Âişe hadîsinin bir rivâyetinde: Âişe-nin odasında iken oradan çıkmadan.» diğer bir rivâyetinde: benim hücremde görünmekde iken» üçüncü bir rivâyetde: «Güneş henüz Âişe-nin odasında iken; gölge yayılmadan.» diğer bir rivâyetde de: benim odama vurmakda iken kılardı.» denilmektedir. Bu ta--bîrlerin hepsinden murâd Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ikindiyi vaktinin evvelinde kıldığını beyândır. cümlesinin ma-nâsı güneş çıkmadan önde demektir. buradaki zuhurdan murâd yukarıya çıkmakdır. Hazret-i Âişe’nin odası dar ve alçak idi. Onun için güneş çabucak çekilir; görünmez olurdu. Gölgenin zuhurundan murâd: Odanın içine yayılmasıdır. Zuhur kelimesinin güneşe nisbetle odadan çıkmak gölgeye nisbetle ise odanın içine yayılmak mânâsına gelmesi mânâ i-tibârı ile birbirine zıt değildir. Çünkü gölgenin yayılması ancak güneş çıkdıkdan sonra mümkün olur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Mescidler Ve Namaz Kılınan...