1824-)
Bana Abdullah b. Hâşim b. Hayyân El-Abdî rivâyet etti. ki) ; Bize Abdurrahmân yani İbn Mehdî rivâyet etti. ki): Bize Süfyân Selemetü-bnü Küheyl-den o da Küreyb-den o da İbnİ Abbâs-dan naklen rivâyet etti. İbn Abbâs şöyle dedi «Bir gece teyzem Meymûne-nin yanında kaldım. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geceleyin kalkarak hacetine gitti. Sonra yüzünü ve ellerini yıkadı. Sonra uyudu sonra kalkarak su tulumuna gitti. Ve onun ağız ipini çözdü; sonra iki abdest arası (yani haddinden fazla lüzumundan az dökmemek şartı ile) bir abdest aldı. Suyu çok dökmedi fakat her yere ulaştırdı. Sonra kalkarak namaz kıldı. Ben de kalktım ve onun için uyanırdığımı zannetmesin diye şöyle bir gerindim ve abdest aldım. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) namaz kıldı. Ben de sol tarafına durdum. O elimden tutarak beni sağ tarafına çevirdi. Bu şekilde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in tam onüç rek-ât namazı tamam oldu. Sonra uzanıp yattı ve uyudu hattâ horladi. Zâten uyuduğu vakit horlardı. Müteakiben Bilâl gelerek kendisine sabah namazını haber "verdi. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) hemen kalktı ve namaz kıldı; ama abdest almadı. Duasında şu cümleler vardı: Benim kalbınıe nur gözüme nûr kulağıma nur sağıma nur soluma nûr üstüme nûr altıma nûr. Önüme nûr ve arkama nûr ver! benim nurumu büyült!» «Tâfcûtda yedi kelime daha vardı (onları unuttum.) dedi. Sonra Abbâs oğullarından birine rastladım da onları bana söyledi ve: sinirimi etimi kanımı saçımı ve tenimi diye anlattı. İki haslet daha söyledi.» hadîsi Buhârî «Kitâbu-d-Deavât» da; Ebû Dâvûd «Kitâbü’l-Edeb» de; Tirmizî «Kitâbû-ş - Şemail» de; Nesâî «Namaz» bahsinde; İbn Mâce de «Kitâbü-t-Tahâre» de muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. murâd: insanın bedenidir. Çünkü rûh-a nisbetle beden tâbut gibidir. Tâbutun hakikati: üzerinde cenaze taşman tahtadan yapma âletdir. göre tâbûtdan murâd; göğüsdür. Çünkü göğüs kalbin tâbutu mesabesindedir. İbn Battal dahi ayni şey-i söylemiş ve şunları ilâve etmişdir: «Netekim ilmi ezberlemiyen kimse için:-Onun ilmi tâbuta tevdî- edilmişdir; derlet.» Bazıları: «Tâbût-dan mur-âd: kaburga kemikleri ile onların ihtiva ettiği kalp ve şâir âzadır. Bunlara tâbut denilmesi içersinde eşya muhafaza edilen sandığa benzediğin dendir.» demişlerdir. göre tâbûtdan murâd sandıkdır. Küreyb-in yedi şey-i hatırlayamamasi o anda hatırında olmayıp evdeki sandığında yazılı bulunduğundandır. Sonra Abbâs oğullarından birine tesadüf ettiğini soyliyen zât Seleme tü-bnü Küheyl-dir. Tesadüf ettiği zâtın ismi de Alîyyü-bnü Abdillâh b. Abbâs-dır. «tâbûtdaki yedi şeyden murâd yedî nurdur. Bunlar Benî İsrâîl-in Tâbut-unda yazılı bulunan nurlardı.» demişlerdir. iki hasletden murâd: Kirmânî-ye göre vücûdun iç yağları ile kemiklerdir. Bazıları:. «Bundan murâd kemikler ile kabirdir.» demişlerdir. Battal: «Ben bu hadîsi Alî b. Abdillâh b. Abbâs-in babasından rivâyet ettiğini gördüm...» diyerek hadîsi uzun uzadıya rivâyette bulunmuşdur. O rivâyetde: «Yâ Rabbî! Benim kemiklerime nûr ve kalbınıe nûr ver!» ifâdesi vardır. Bir takımları iki hasletden dil ile nefsin kasdedildiğini söylerler. hadîsdeki nurdan murâd hakkı beyân ve bütün hâllerde muvâf-fakiyyete mazhar olmakdır. diyor ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) -in teker teker her âzâ için Allah-dan nûr istemesi marifet ve tâat nurları ile süslenmesi içindir. Çünkü şeytanlar insanı altı cihetden vesvese ile kuşatırlar. Onlardan kurtulmak bu altı ciheti nurlarla tıkamak sayesinde mümkin olur.»