1913-)
Bize Hasanü-bnü Rabî- İle Ahmed b. Cevvâs El-Hanefi rivâyet ettiler. Dediler ki: Bize Ebû-l-Ahvas Ammâr b. Ruzeyk-den o da Abdullah b. Îsâ-dan o da Saîd b. Cübeyr-den o da İbni Abbâs-dan naklen rivâyet etti. ki: Cibrîl Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında otururken Efendimiz üzerinden kapı sesine benzer tir ses işitti. Ve başını kaldırdı. Cibrîl bu şimdiye dek asla açılmayıp; yalnız bugün açılan bir gök kapısıdır; dedi. Müteakiben o kapıdan bir melek indi. Cibrîl: bu yeryüzüne (ancak şimdi) inen bir melekdir. Bu güne kadar yere hiç inmemişdir; dedi. Melek selâm verdi ve Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Müjde!. Sana senden önce hiç bir Peygambere verilmeyen iki nûr verildi. Fâtiha-ı Kifâp ve sûre-i Bakara-nın son âyetleri!... Bunlardan okuyacağın her harfe mukaabil mutlaka sana o harfin tezammun ettiği sevap verilecekdir; dedi. zahirine bakılırsa Hazret-i İbn Abbâs onu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’den işitmişdir. Bununla beraber o anda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):’in yanında bulunarak hâdiseye bizzat şâhid olması meleği görüp Cebrail (aleyhisselâm)-ın sözlerini işitmesi de ihtimâlden uzak değildir. hadîsdeki «işitti kaldırdı » fiillerindeki zamirler Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e; «dedi» fiilinin zamiri ise Cebrail (aleyhisselâm)’a râci-dir. Çünkü semâdan işitilen sese hayret eden Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) onun ne olduğunu izah eden de Cebrail (aleyhisselâm) dır. buradaki bütün zamirlerin Cebrail (aleyhisselâm)-a.; bir takımları da bil-akis Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ıe aid olduğunu söylemişlerdir. Doğrusu arz ettiğimizdir. Zira zamirler Cebrail-e irca- edilirse gökyüzünden gelen sese hayret eden de; sonra onun ne olduğunu anlatan da Cebrail (aleyhisselâm) olmak iktizâ eder. Zamirler Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e iıcâ- edildiği takdirde dahi sesi işitenin başını kaldıranın ve hayret ederek îzahda bulunanın hep kendileri olması iktizâ eder ki bu iki şıkkın ikisi de hilâf-ı zahirdir. Zahir olan mânâya göre sesi işitip; hayrete düşen Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sesin ne olduğunu îzâh eden de Cibrîl (aleyhisselâm) dır. okuyacağın her harfe mukaabil .» cümlesindeki «harf» den murâd hurûf-i hicâ denilen elif-bâ harfleri ise mânâ: «her harfe karşı muhakkak on sevap verilecek» demekdir. Fakat bu takdirde mezkûr iki sûrenin bir hususiyeti kalmaz; çünkü diğer sûrelerin harfleri de böyledir. Bazıları; «harfden murâd; tarafdır. Bununla cümleden kinaye yapilmışdır. Yani: Eğer bu iki sûreden birer cümle okursan o cümlelerin tezammun ettiği şey mutlaka sana verilir; demekdir.» şeklinde mütâlâa da bulunmuşlardır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Yolcuların Namazı Ve ...
Konu: Fatiha İle Süre-i Bakaranın Son Âyetlerinin Faziletleri Ve Bakaranın Sonundaki İki Âyetin Okunmasına Teşvik Bâbı