2180-)
Bize bu hadîsi Yahya b. Habîb El-Hârisî dahi rivâyet etti ki): Bize Hâlîd yani İbnil-Hâris rivâyet etti. H. Uktebü-bnü Mükrem-i Ammî de rivâyet etti. ki): Bize Abdülmelik b. Amr rivâyet etti. H. Ahmed b. îbrâhim Ed-Devrakî dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdü-s-Samet rivâyet etti. Bunlar hep birden: «Bize Şu-be bu isnâdla Osman b. Ömer-in hadisi gibi rivâyette bulundu.» dediler. Abdü-s-Samed-in rivâyetinde: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kabir yanında bir kadına uğradı...» denilmiştir. hadîsi Buhârî «Cenâiz» bahsinin bir iki yerinde ve «Ahkâm» bahsinde; Ebû Dâvûd Tirmizî ve Nesâî «Cenâiz» bahsinde muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. onu «Yevm ve leyle» bahsinde dahi rivâyet etmiştir. muhtelif rivâyetlerinden anlaşıldığına göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kabir başında ağlayan bir kadının yanına uğramış ismi bilinmeyen bu kadın yeni ölen çocuğuna ağlıyormuş. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine sabır ve takva tavsiye edince «Benim başıma gelen musibeti sen ne anlarsın?» diyerek kendilerini başından savmak istemiş. Çünkü onun kim olduğunu tanıyamamış. Sonra bu zâtın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğu kendisine anlatılınca âdeta beyninden vurulmuşa dönmüş ve hemen arkasından onun evine giderek özür dilemiş. diyor ki: «Anlaşılan bu kadın feryâd ederek ağlıyor-muş. Onun için de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine takvayı yani Allah-dan korkmasını emretmiş.» beyânına göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in kadına evvelâ Allah-dan korkmasını emir buyurması sabrı tavsiye için bir mukaddimedir. Ve sanki ona «Sabretmezsen Allah-ın gadabına uğrayacağından kork. Sevap kazanayım dersen feryâd etme.» demiş gibidir. rivâyette oradan geçen bir zât kadına konuştuğu zâtın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğunu söylemişdir. Ebû Ya’lâ-nın rivâyetine göre bu zât kadına: «Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun?» diye sormuş; kadın: «Hâyar» cevâbını vermiş. «El-Evsat» nâm eserinde kadına soran zâtın Fdıl b. Abbâs olduğu tasrih edilmiştir. Kadın kendisi ile konuşanın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğunu anlayınca pek ziyâde utanmıştır. Fakat özür beyân etmek ve afdilemek için arkasından evine gittiği zaman kapısında bir bekçisi bile olmadığını görmüştür. göre bu cümlenin faydası şudur: «Kadına kendisi ile konuşan zâtın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğu söylenince içinden ona karşı bir heybet ve korku hissetmiş onu dünyâ hükümdarları gibi saltanatlı kapısına bevvablar kapıcı bekleyen ve huzuruna kolay kolay çıkılamayan celâdetli bir kral tasavvur etmiş. Lâkin hakikat tasavvur ettiği gibi çıkmamış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in kapısında bir tek bekçi bile yokmuş. Huzuruna çıkmak gayet kolay ve yaşayışı pek sâde imiş. Hüreyre (radıyallahü anh)’ın rivâyetinde kadının Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e i-tizâr makaanunda: -Vallahi seni tanıyamadım! «Ya Resûlallah!» dediği bildirilmektedir. ancak (musîbet) ilk başa geldiği andadır.» cümlesindeki -Sabır-dan murâd: Kâmil olan sabırdır. Sabıra bu mânâ verilmezse cümlede hasr sahih olmaz. Lügatta katı bir şey-e vurmak mânâsındadır. Sonra bu kelime başa gelen her nev-î belâlar için istiare edilmiştir. Cümlenin mânâsı: «Asıl sabır başa belâ geldiği anda ona tahammül göstererek sükûn ve sükûtla karşılamaktır.» demektir. Zîra belâ gelip geçtikten sonra sükûnete varmak ekseriya sabır değil teselli olur. Belânın geldiği anda kalp âni olarak bir sarsıntı geçirir ki o anda kadere razı olarak sükûneti muhafaza etmek sabırdan başka bir şey değildir. diyor ki: «Bu cümlenin mânâsı: Sahibi methedilen sabır ansızın musîbet geldiği zaman gösterilen sükûnettir. Ondan sonraki sükûna sabır denmez.» bâzılarına göre: musibet kulların fiili cinsinden olmadığına göre kul ondan dolayı bir ecir kazanamaz. Kulun kazandığı ecr-u mükâfaat niyetinin güzelliğine ve sabrına karşı verilir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Ebvâbu Salâti-l-havf
Konu: Musibete Başa Geldiği Ânda Sabir Etme Hakkında Bab