2219-)
Bize Yahya b. Eyyûb ile Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ve Amru-n-Nâkıd hep birden İbn Uleyye’den rivâyet ettiler. Ebü Bekir dedi ki: Bize İsmail b. Uleyye Hâlid-den o da Hafsa-dan o da Ümmü Âtıyye-den naklen haber verdi ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızını yıkamaları hususunda kadınlara: «Onu sağ taraflarından ve abdest yerlerinden yıkamaya başlayın!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî onbir tarîkden tahric etmiştir. Bunların bâzısı «Kitâbut-Tahâre»’de; bir takımları da «Cenaze» bahsindedir. Onu bütün Kütüb-i Sitte sahipleri «Cenaze» bahsinde muhtelif râvîlerden tarhîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)-in vefat eden kızı Zeyneb (radıyallahü anha)-dır. Nitekim Müslim-in bir rivâyetinde ismi tasrîh edilmiştir. Hazret-i Zeyneb Fahr-i Kâinat (sallallahü aleyhi ve sellem) ttattetevriYn et\ ^üyüV. kenmelerVdûT. (sallallahü aleyhi ve sellem) onu Ebû-l-Âs ibnü-r-Rabî- ile evlendirmişti. Hazret-i Zeyneb-in ondan Ali ve Ümâme isminde iki çocuğu dünyâya gelmiştir. Ümâme-yi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz pek severdi. Namazda kucağında taşıdığı bildirilen kız çocuğu Hazret-i Ümâme-dir. Hazret-i Zeyneb Hicret-in 8. yılında vefat etmiştir. Ekser-i ulemâdan rivâyet edilen budur. o gün vefat eden kızının: Ümmü Gülsüm (radıyallahü anha) olduğunu söylemişlerdir. Hazret-i Ümmü Gülsüm Osman b. Affân (radıyallahü anh) ile evliydi. Ebû Dâvûd-un Ahmed b. Hanbel tarikiyle rivâyet ettiği bir hadîsde Leylâ binti Kaanif: «Ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in kızı Ümmü Gülsüm vefat ettiği vakit onu yıkayanlar meyânında bulunuyordum. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in. bize ilk verdiği şey gömleği sonra kaftanı sonra başörtüsünü sonra da göğüs sargısı oldu...» demiştir. Ancak Münzirl bu hadîsin isnadında zayıf râvîlerden Muhammed b. İshâk bulunduğunu söylemiştir. Râviler arasında meşhur olmıyan bir zât da vardır. Doğrusu o gün vefat eden Hazret-i Zeyneb-dir. Çünkü Ümmü Gülsüm (radıyallahü anha) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir-de bulunduğu sırada vefat etmişti. Leylâ hadîsinin râvîleri arasında bulunan Nûh b. Hakîm-in meçhul bir kimse olduğunu; adaleti sü-büt bulmadığını söylemiştir. İbn Münzir-in Hazret-i Ümmü Gülsüm-ün vefatı hakkındaki sözünü hatâ sayarlar. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Bedir-de iken vefat eden kızı Ümmü Gülsüm değil; Rukiyye-dir. Hazret-i Ümmü Atıyye-nin Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in kerîmelerinden Ümmü Gülsüm-ün cenazesini yıkayanlar meyânında bulunduğu rivâyet ediliyorsa da bundan o gün vefat edenin Hazret-i Ümmü Gülsüm olması lâzım gelmez. Çünkü Ümmü Atıyye (radıyallahü anha) sahâbî kadınların en faziletlilerinden biri olup; kadın cenazelerini yıkar hastaları tedavi eder Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte gazalara giderek Gâzî-lerin yaralarını sarardı. Onunla birlikte yedi Gazada bulunduğu rivâyet olunur. İsmi Nüseybe-dir. (sallallahü aleyhi ve sellem)-in cenazeyi üç veya beş lüzum görüldüğü takdirde daha fazla yıkamalarını emir buyurması: Yâ en az üç defa yıkanması lüzumuna yahut «tek aded» yıkamanın müstehab olduğuna işaret içindir. aded yıkamanın son haddi yedidir. Nitekim bir rivâyette «yedi» olduğu tasrih buyurulmuştur. Yalnız Ebû Dâvûd-un bir rivâyetinde «yedi defa yahut lüzum görürsen daha fazla yıka» bu-yurulmuştur. Bundan da: Tek olmak şartıyla yediden fazla yıkamanın müstehab olduğu hükmü çıkarılmıştır. Çünkü fazla yıkamak daha fazla temizliğe sebep olur. Ahmed b. Hanbel yediden fazla yıkamayı mekruh görmüştür. İbn Abdilberr dahi: «Yediden fazla yıkanacağına kaail olan kimse bilmiyorum.» demiştir. ise yediden fazla yıkamayı israf sayar. «İşittim ki su vurulunca ölünün cesedi gevşermiş. Onun için ben yediden ziyâde yıkanmasını münâsip görmem.» demektedir. Nebg ağacı demektir. Eskiden bu ağacın yaprakları temizlikte sabun yerine kullanılırmış. Maamâfih Tıybi-nin rivâyetine göre her yıkayışta suya «sidr» katmak icâb etmez. Müstehab olan ilk yıkayışta sidr kullanmaktır. Tin. cenaze yıkarken suya sidr kullanmanın sünnet olduğunu bu hususta «Hitmî» denilen nebatın da ayni vazifeyi gördüğünü; bunlar bulunmadığı takdirde onların yerine «üşnân» gibi güzel kokulu nebatlar kullanılacağını söylemiştir. yaptığı gibi sidr yaprağını suya atmanın bir mânâsı yoktur. Ahmed b. Hanbel bunu doğru bulmamış ve kabul etmemiştir. Meyyit-in cesedini sidrle ovarak üzerine su dökmek de böyledir. Bazıları her yıkayışta suyla beraber sidr kullanılacağına kaail olmuşlardır. İmâm Ahmed-in mezhebi de budur. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-i yıkarken üç defa gu-sül tekrar edilmiş; üçünde de su ile beraber sidr kullanılmıştır. defada suya «kâfur» katılmasının hikmeti: Kâfur cismi ka-tılaştırdığı onun kokusundan sinekler kaçtığı içindir. Ayrıca onu kullanmak Melâike-y© ikram sayılır. râvi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in kâfur mu yoksa kâfûr-dan bir parça mı dediğinde şüphe etmiştir. (sallallahü aleyhi ve sellem)-in sırtındaki elbisesini vererek kızının vücûduna sarılmasını emir buyurması Âsâr-ı şerifesi ile teberrük olunmak içindir. Bunu bütün işler bittikten sonra vermesi: Elbise cesetten cesede geçerken araya fasıla girmemesi içindir. Sulananın eserleri ile teberrük hususunda asıl olan budur.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Ebvâbu Salâti-l-havf
Konu: Cenazeyi Yıkama Hakkında Bir Bab