2342-)
Bana Hârûn b. Said El - eylî dahi rivâyet etti. ki): Bize İbn Vehb rivâyet etti. ki): Bana Amr b. Haris haber verdi ona da Btikeyr Zekvân-dan o da Ebû Hüreyre-den o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-den naklen rivâyet etmiş; Efendimiz: develerindeki Allah hakkını yahut sadakayı vermezse... ilâh...» buyurmuşlar; Râvî hadîsi Süheyl-in babasından rivâyet ettiği hadîs tarzında anlatmış. hadîsi Buhârî -Kitâbü-l - Müsâkaat» ile «Kitâbü-l -Cihâd»-da; Nesâî -Kitâbül -Hayil»-de tahric etmişlerdir. at-a dâir olan kısmını tahric etmiştir. şerifin baş tarafı Teâlâ Hazretlerinin gümüşü biriktirip de Allah yolunda sarfetmiyenler yok mu Sûre-i Tevbe âyet 34-35. İşte onları elemlıâk bir azapla müjdele. O gün o attın ve gümüşler cehennem ateşinde kızdırılarak; onlarla sahiplerinin alınları yanları ve sırtları dağlanacak ve kendilerine: İşte nefisleriniz için yığdığınız mallarınız bunlardır. İstif ettiğiniz bu malları tadın bakalım! denilecektir." âyet-i kerîmesine muvafık tır. Âyette yalnız gümüş sahibinin hâlinin beyânla iktifa olunmuştur. Çünkü gümüş muamelâtta altın dahç çok kullanılırdı. Düz ve geniş yer demektir. Böyle yer yağmur suyunu iyi tutar. Heravî Bu kelimenin: «Kîâ» ve «Kiân» şeklinde cemi-len-diğini söyler. dahi: Düz ve geniş yer mânâsına gelir. Ulemâdan bir cemaata göre yüzüstü yatırmaktır. Fakat Kâdı îyâz bunun her ne şekilde olursa olsun yaymak ve yere sermek mânâsına geldiğini söyler. bütün esâs nüshalarında: «Ön taraftaki develer üzerinden geçtikçe sondakiler onun üzerine iade olunur.» denilmişse de Kâdı îyâz ulemânın bunu bir değiştirme ve tashîf kabul ettiklerini söylemektedir. Doğrusu: bundan sonraki rivâyette olduğu gibi: «Develerin sonu üzerinden geçtikçe öndekiler tekrar onun üzerine iade olunur.» şeklindedir. Yamuk boynuzlu; Boynuzsuz; Boynuzunun iç kısmı kırık mânâlarına gelirler. çok...» ifâdesinden murâd: Hayvanların gerek çokluğu ve kuvveti gerekse her azasının mükemmelliği ile sahiplerine fazla azâb vermeleridir. Çünkü çok ve sağlam olmaları vücûtlarının daha ağır basınasını îcâb eder. Nitekim boynuzlu olmaları da sahiplerini süserek yaralamak suretiyle ona daha çok eziyet verir. sığır koyun ve geyik gibi hayvanların tırnaklarına «sılf» devenin ayağına «huf» insan ayağına «kadem» at katır ve eşek tırnağına «hâfir» denilir. Ağır yük vebal günah; mânâlarına gelir. sulamak istemediği hâlde hayvanın içtiği her su damlasına mukaabil kendisine hasenat yazılacağı bildirilmesi tembih kabî-lindendir. Zîrâ sahibinin hayvanı sulamağa niyeti olmadığı hâlde hayvanın içtiği su mukaabilinde kendisine sevap yazılınca kasden sınamadığı zaman kat kat sevap yazılması evleviyyette kalır. Allah yolunda bağlayıp beslemekten murâd: Onu cihâda hazırlamaktır. Kendini serhat bekçiliğine vakfeden kimseye de: «mu-râbıt» derler. (sallallahü aleyhi ve sellem)-in atın nevilerini bildiren cümlelerinden muzâflar hazfedilmiştir. Bunlar «Bir kimsenin atı.» takdirindedir. diyor ki: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e eşeklerin zekâtı soruldukta âyet-i kerimeye işaret buyurmuş; onun cem-iyyetli olduğunu beyân etmiştir. Çünkü hayır kelimesi bütün tâatlara şâmildir... Bu hadîsin mânâsı: Eşeklere iyi veya kötü muamele yapan âhirette karşılığını görecektir demektir.» Tek ve eşi az bulunan manasınadır. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in okuduğu âyet için «Fâzze» demesi ihtiva ettiği nevileri tafsilâtı ile beyân etmediği içindir. Mezkûr âyet tek başına bütün hasenat ve seyyiâtı toptan ifâde etmiştir. Bazıları: «Bu âyete (Fâzze) denilmesi: Az sözle çok mânâ ifâde etmesi hususunda misli bulunmadığı içindir. Çünkü bütün hayır ve şerr hükümlerine şâmildir.» demişlerdir. Âyet-i kerimenin sorulan suâle cevap teşkil etmesi şöyledir: Ashâb-ı kirâm Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e eşeğe de at hükmü verilip verilemiyeceğini sormuş o da ona yapılan muamele hayırsa mutlaka mükâfaatı görüleceğini; şerr ise cezası verileceğini bildirmiştir. Ashâb’ın katır hakkında bir şey sormamaları ya ellerinde pek az katır bulunduğu yahut katın eşek mesabesinde tuttukları içindir. bâzı atlar sahiplerinin sevap kazanmasına bazıları günâha girmesine bir takımları da günahlarının affolunmasına sebeptirler. Yerde gömülü olsun olmasın birbiri üzerine yığılan şey manasınadır. Bazıları «Biriktirilen» mânâsına geldiğini söylerler. îyâz Selef ulemânın bu hadisle âyetteki kenz- den ne kastedildiği hususunda ihtilâf ettiklerini söyler. Mezkûr ulemânın ekserisine göre buradaki kenz-den murâd: Zekâtı verilmeyen maldır. Zekâtı verilmeyen mala kenz denilmez. «Kenz-den murâd: Lügat ulemâsının söyledikleridir. Lâkin bu âyet zekâtın farz kılınması ile neshedilmiştir.» demiş; bir takımları: «Bu âyetten murâd ehl-i kitap-tır.» mütâlâasında bulunmuşlardır. takımları «Zekâtı verilsin verilmesin 4.000 dirhemden fazla mal kenz-dir.»; dah başkaları da «ihtiyâçtan fazla olan mal kenzdir.» demişlerdir. «İhtimâl islâmiyetin ilk zamanlarında müslüman-larm zaruret hâlinde hükmü buymuş...» dedikten sonra fetva İmâmlarının birinci kavil üzerinde ittifak ettiklerini söylemiş ve: «Sahih olan da budur.» demiştir. Zîrâ bir hadisde: bir kimsenin elinde mal bulunur da onun zekâtını vermezse o mal kendisine dazlak başlı bir yılan şeklinde temsil olunur... Ve: Ben senin kenz-inim! der.» buyurulmuştur. atların alınlarında düğümlenmesinden murâd: Dâima hayırlı işlere yaramalarıdır. Bu suretle hayır sanki onların alınlarına düğümlenmiş gibidir.