2344-)
Bize Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Abdülmelik Ebû-z Zübeyr-den o da Cabir b. Abdillah-dan o da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-den naklen rivâyet etti. Şöyle buyurmuşlar: bir deve sığır ve koyun sahibi yoktur ki onların hakkını vermesin de kıyâmet gününde kendisi düz ve geniş biryerde bu hayvanların altına oturtulmasın! Çift tırnaklılar onu tırnakları ile ezecek boynuzlular boynuzu İle süsecektir. O gün mezkûr hayvanların İçinde boynuzsuz veya kırık boynuzu bulunmayacaktır.» (Râvî diyor ki): Biz: Ya Resûlüllah! Bu hayvanların hakkı nedir? diye sorduk; (sallallahü aleyhi ve sellem) emânet vermek kovalarını iade etmek» onları menîha olarak vermek hayvanları su başında sağmak ve üzerlerinde Allah yolunda yük taşımaktır. Hiç bir mal sahibi de yoktur ki zekâtını vermesin de o mal kıyâmet gününde dazlak bir yılana dönmesin! Bir yılan sahibini nereye gitse ko-valıyacaktır; sahibi de ondan kaçacak kendisine: İşte vaktiyle cimrilik ettiğin malın budur!. denilecek; sahibi ondan kurtuluş olmadığını görünca etini onun ağzına sokacak o da elini aygırın yem kıyması gibi. kıyacaktır.» buyurdular. (sallallahü aleyhi ve sellem)-in «Develerin hakkı nedir?» suâline «Onları su başında sağmaktır.» cevâbını vermesi Nevevî-nin beyânına göre hem fukaraya hem hayvanlara kolaylık olduğu içindir. Zîrâ onları su başında sağmak evdekinden daha rahat fakirlere yardım için daha münâsiptir. erkeğini emaneten vermekten murâd: çiftleşmeleridir. Bir nev-i emânettir. Lügat ulemasının beyânına göre menîha iki kısımdır. Birincisi bir şey-i hibe olarak vermektir. Bu hayvana râzî ev eşyası vb.-de olur. İkincisi: Deve sığır ve koyun gibi hayvanları süt yapağı ve kıllarından bir müddet faydalanmak üzere birine vererek sonra almaktır. Buna «minha» dahi derler. zehirinin fazlalığından başının tüyleri dökülmüş erkek yılan demektir. Bazıları bunun kuyruğunun üzerine kalkarak yayan veya atlı yolculara saldıran ve atlının başına erebilen yılan olduğunu sahralarda yaşadığını söylerler. Iyâz: «Zahire bakılırsa Allahü teâlâ bu yılanı zekât sahibini azâb etmek için yaratacaktır.» diyor. şerif Teâlâ Hazretlerinin: teâlâ-nın fadl-u kereminden kendilerine verdiği malda cimrilik edenler sakın bu yaptıklarını hayır sanmasınlar. Bil-akis o kendileri için şerrdir. Hakkında cimrilik ettikleri mal kıyâmet gününde boyunlarına dolanacaktır.» âyet-i kerîmesine muvafıktır. göre bu hadîste bahsedilen hak ihtimâl yardım teayyün ettiği zamana mahsûstur. Yardımın teayyün etmesi bir kişiden başka yardım edecek kimse bulunmadığı zaman olur. Zira bu takdirde o bir kişinin gereken yardımı yapması aynen farzdır. İyâz: «Bu sözler mezkûr hakkın zekât olmadığını sarahaten ifâde etmektedir. îhtimâl bu mes-ele zekât farz olmazdan önce vukûblumuştur.» diyor. hazerâtı Teâlâ Hazretlerinin: onların mallarında dilenci İle mahrum için malûm bir hak vardır.» âyet-i kerîmesinin mânâsı hususunda ihtilâf etmişlerdir. Cumhûra göre bu yet-den murâd: Zekât-tır. Ve malda zekâttan başka hak yoktur. Zekâttan başka hak olduğu bildirilen âyetler nedib ve güzel ahlâk ifâde ederler.» demiştir. mahrum âyetinin zekât âyeti ile neshedildiğine kaaildirler. bir cemâat âyetin neshedilmediğine ve malda zekâttan maâadâ esirin başını çözmek mustar kalana yemek vermek muhtaca yardım etmek ve akrabaya muavenette bulunmak gibi haklar bulunduğunu söylerler. Hasan-ı Basrî Tavus Atâ’ ve Mesrûk bunlardandır. şerif yukarki hadisin hükümlerini ihtiva etmektedir.