2500-)
Bize Kuteybetü-bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Abdülvâhid Umâratü-bnü Ka-kaa-dan rivâyet etti. ki): Bize Abdurrahmân b. Ebİ Nu-m rivâyet etti. ki): Ebû Saîdi Hudri-yi şunu söylerken dinledim: Alîyyü-bnü Ebî Tâlib Yemen-den Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e tabaklanmış bir meşin torba içinde henüz toprağından tasfiye edilmemiş altın külçesi gönderdi. O da bunu dört kişi (yani) Uyeynetü-bnu Hısn Akra- b. Habis Zeydü-l - Hayl —dördüncüsü de ya Âlkametü-bnu Ulâse yahut Âmiru-bnü Tufeyl olacak— arasında taksim etti. Bunun üzerine Ashabından biri: «Biz bu altına bunlardan daha lâyık idik.» dedi. söz Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-üı kulağına vardı da: «Ben semâdakiler nezdinde emîn olduğum akşam sabah bana semâdan haber geldiği hâlde sîz bana emniyet etmiyor musunuz?» buyurdu. Derken çukur gözlü çıkık şakaklı geniş alınlı gür sakallı başı tıraşlı ve gömleği yukarıya çekik bir adam kalkarak: «Ya Resûlallah! Allah-tan kork.» dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)- sana. Ben yeryüzündeki insanların Allah-tan korkmaya en lâyık olan değil iniyim?» buyurdu. Sonra adam dönüp gitti. Arkasından Ha-Udü-bnu Velîd: Resûlallah! Şunun boynunu vuruvereyim mi?- dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Hayır belki ileride namaz kılan bir kimse olur. buyurdu. Hâlid: «Nice namaz kılan var ki: Kalbinde olmayanı dili ile söylüyor.» dedi. Bunun üzerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) «Ben ne İnsanların kalplerini açmaya me-mûrum ne de karınlarını yarmaya!» buyurdu. Sonra gitmekte olan o adama bakarak: «Muhakkak bu adamın sülâlesinden öyle bir kavim zuhur edecek ki Allah-ın kitabını kolaycacık okuyacaklar (fakat) okudukları gırtlaklarını gecmiyecek; dinden ok-un avı delip geçtiği gibi çıkacaklar.» buyurdular. «Zannederim: Ben onlara yetişsem kendilerini mutlaka Semûd kavminin tepelendiği gibi tepelerdim; buyurdu.» demiş.