2517-)
Bana Ebû’t-Tâhir ile Yûnus b. Abdil’a’lâ rivâyet ettiler. (Dediler ki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi ki); Bana Amru-bnu Haris. Bükeyr b. Eşecc-den o da Büsr b. Saîd-den o da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in azatlısı Ubeydullah b. Ebî Râfi-den naklen haber verdi ki kendisi Alîyyu-bnu Ebî Tâlib (radıyallahü anh) ile beraber olduğu hâlde Harûriler karşılarına çıkınca: «Hüküm ancak Allah-a aittir. » demişler. (Bu söze) Hazret-i Alî: -Kendisi ile bâtıl kastedilen hak bir söz) Şüphesiz ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bâzı insanlar tavsif buyurmuştur. Ben onların sıfatlarını bu adamlarda görmekteyim. Dilleri ile hakkı söylüyorlar amma bu sözleri şuralarını geçmiyor —diyerek boğazına işaret etmiş— İçlerinden Allah-ın en menfur mahlûku kara bir adamdır. Ellerinden biri koyun memesi yahut meme başı gibidir.» cevâbını vermiş. Ebî Tâlib (radıyallahü anh) Hâricileri öldürünce: -Bu adamı arayın.» demiş. Aramışlar fakat hiç bir şey bulamamışlar. Bunun üzerine Ali (radıyallahü anh) «Tekrar dönün! Vallahi ne ben yalan söyledim ne de bana yalan söylendi.» demiş bunu iki veya üç defa tekrarlamış. Sonra o adamı bir harabelikte bulmuşlar ve cesedini getirerek Hazret-i Ali-nin önüne koymuşlar. «Ben onların bu işlerinde ve Ali-nin onlar hakkındaki konuşmasında hazır bulunuyordum.» demiş. kendi rivâyetinde şu ziyâdeyi nakletmiştik «Bükeyr ki): Bana İbn Huneyn-den naklen bir zât rivâyet etti ki İbn Huneyn: Ben o kara adamı gördüm demiş.» hadîsi Buhârî «Kitâbû’l - Menâkib» ile«Kitâbû Fe-dâili-l-Kur-ân»-da; Ebû Dâvûd «Kitâbu-s - Sünne»-de Nesâî Kitâbu-l - Muharebemde tahrîc etmişlerdir. Ali: «Harb hileden ibarettir.» sözü ile; Ben kendi re-yimle ictihâd ederim. Yani hadîsi te-vil ederim.» demek istemiştir. kelimesi «Had-a» «Hudea»; «Hadea» «Hîd-a» şekillerinde de okunabilir. Hud-a: Konuşurken tevriye yapmak ve vaadinden dönmek suretiyle olur. ve mûden: Eli kısa mânâsına gelirler. Mesdûn: Eli küçük ve- toplu demektir. mahlûkaatm en hayırlı sözlerini söyliyecek...» cümlesinden murâd: Zahiren «Hüküm ancak Allah-a mahsûstur.» gibi Allah’ın kitabına davet eden sözler söyliyecekler. Hâlbuki içlerinden bâtılı kastedecekler demektir. Bu cümle Buhârî- nin rivâyetinde - Beriyye» terkibiyle ifâde olunmuştur. Buna göre mânâ: en hayırlısı olan Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hadîslerini söyliyecekler» demek olur. bir rivâyetindeki «Sizin namazınız da onların namazının yanında bir şey değildir...» cümlesinde namaz zikredilmiş fakat Kur-ân-ı Kerîm kastolun muştur. Kelime küllü zikir cüz-ü murâd kabilinden mecâz-ı mürseldir. Zîrâ kıraat namazın bir cüz-üdür. bir çok nüshalarında -Bana Zeydü-bnu Vehb ordunun konakladığı yerleri birer birer anlattı...» cümlesinde «konak» mânâsına gelen «Menzil» kelimesi bir defa zikredilmiştir. Nâdir nüshalarda bu kelime tekrarlanmıştır ki doğrusu da budur. Yani Zeyd ordunun konakladığı yerleri bana birer birer gösterdi. Böylece taa harbin vukûbulduğu köprüye kadar vardık demektir. Alî: «Kendisiyle bâtıl murâd edilen hakk söz.» ifadesiyle: «Bu kelimenin aslı doğrudur. Allahü teâlâ: hüküm ancak Allah-a mahsûstur buyurmuştur. Lâkin bunlar onunla bâtılı kastetmiş.» demek istemiştir. Hâriciler bu sözle Hazret-i Ali’ye karşı gelmek istemişlerdi. beyânına göre Ubeydetü-s-Selmâni (radıyallahü anh)-ın Hazret-i Ali’den üç defa yemin istemesi: Orada bulunanlara işittirmek ve bu sözün sahîh bir hadîs olduğunu te-kid etmek bu suretle Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in mucizesini kendilerine göstermektir.