Oruçlunun Ramazan Gününde Cima Etmesinin Şiddetle Haram Kılındığı Bu Sebeble Büyük Keffaretin Vücubu Ve Beyanı Küffaretin Zengine De Fakire De Lazım Geldiğini Ve İmkan Buluncaya Kadar Fakirin Zimmetinde Sabit Olduğunu Beyan Bâbı
2656-)
Bize Abd b. Humeyd rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma-mer Zührî-den naklen bu isnâdla İbn Uyeyne hadîsinin mislini haber verdi. hadîsi Buhârî «Kitâbu-s-Savm» in bir iki yerinde ve «Kita-bu’l-Edeb" de Ebû Dâvud Tirmizî Nesai ve İbn Mâce «Kitâbu-s-Savm» da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem)-e gelerek «Helâk oldum ya Resûlallah » diyen zâtın ismi Selemetü-bnü Sahr El-Beyâdi-dir. b. Sahr» diyenler de olmuştur. rivâyette Hazret-i Selem e-nin «Helâk oldum.» dediği görülmektedir. Bundan sonra gelecek Hazret-i Âişe hadîsinde mezkûr kelimesinin yerine «Yandım.» denilmiştir. Hadisin bazı tariklerinde: «Helâk oldum.» ve «Helâk ettim.» rivâyeti vardır. ettim.» tâbiri üzerinde bir hayli söz edilmiş Hallâbi rivâyetlerin hiç birinde bu kelimenin bulunmadığını söylemiş Beyhakî de: «Hadîs İmâmları bu kelimeye razı değillerdir.» demiştir. İyâz dahi buna benzer sözler söylemiştir. diyor ki: «Üstadımız Zeynüddîn (rahimehüllah) bu kelimenin müsned olarak üç tarikden rivâyet edildiğini söylemiştir. Ebû Sevr tarîkidir. Bunu Darakutnî rivâyet etmiştir. Râvîleri sikadır. Evzaî tarîkidir. Mezkûr tarîki Beyhakî senedi ile nakletmiş sonra Hâkim-in hadisdeki «Helâk ettim.» Lâfzını zayıf bulduğunu söylemiştir. Ukayl tarîkidir: Bun dahi Darakutnî- tahric etmiştir. Râvileri arasında hakkında söz edilenler vardır.» Zür-a-ya göre: ettim.» sözünü nakleden en güzel tarik Mualla b. Mansur tarîkidir. bu zatın hadisi kabul edileceğine Buhârî ile Müslim ittifak etmekle beraber İmâm Ahmed b. Hanbel ondan halis rivâyet etmemiş «Ben ondan hadîs yazmadım çünkü re-ye muvâfık alan hadîsleri rivâyet eder ve her gün iki-üç hadîsde hatâya düşerdi.» de mistir b. Mansûr İmâm A’zam-ın ashabındandır. Yahya b. Maîn onu mûtemed saymış Yâkub İbn Şüyhe dahi mevsuk olduğunu söylemiştir. Daha başka tevsik edenler de vardır. bir zât imiş. Defalarca kadı tâyin edilmek istenildiği halde bu vazifeyi kabul etmemiştir. İbn Sa’d onun Özü sözü doğru fakih ve muhaddis bir zât olduğunu söyler. (sallallahü aleyhi ve sellem) «Helâk oldum» diyen zâta «Seni helâk etlen nedir?» sormuştur. Bir rivâyette «Vay haline derin nedir?» Buhâri-nin bir rivâyetinde «Vay haline ne yaptın?» buyurmuştur. rivâyetlerde gelen zâtın: «Oruçlu iken zevcemle cima ettim.» dediği bildirilmişse di burada «Ramazanda zevcemle cima ettim.» denilerek vak-anın Ramazanda geçtiği beyân edilmiştir. gösteriyor ki cimâdan dolayı keffâret îcab etmek için Ramazan orucuyla başka oruçlar arasında fark vardır. Bazıları hangi oruç olursa olsun bozan kimseye keffâret lâzım geleceğini söylemişlerse de Bâbımız hadîsi onların bu kavlini reddetmektedir. Ebû Hüreyre-nin bir rivâyetinde «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): «Ne çirkin bir iş yapmışsın. Bir köle âzad et» buyurdu.» denilmiştir. «El-Kebir» nâm eserinde tahric ettiği İbn Ömer (radıyallahü anh) rivâyetinde: «Bir adam Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e gelerek: Ben Ramazan günlerinden birinde orucumu bozdum dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Hiç bir özür ve hastalık olmadığı halde mı? diye sordu. O zât; Evet cevâbını verdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Ne çirkin iş yapmışsın buyurdular. Gelen zât: Evet (öyle oldu. Şimdi bana) ne emir buyurursun? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Bir köle azat et buyurdular.» denilmektedir. zâtın Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) yin emrine mukaabil söylediği söz dahi muhtelif şekillerde rivâyet olunmuştur. Bâbımız hadîsinde bir tek kelime ile «Hayır» cevâbını verdiği görülüyor. Bir rivâyette «Hayır ya Resûlüllah» demiş. Başka bir rivâyette «seni hak dinle gönderen Allah-a yemin ederim ki ben hiç bir vakit köleye Mâlik olmadım.» cevâbını vermiştir. âzad edemiyeceğini görünce Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine iki ay peşi peşine oruç tutup tutamıyacağmı sormuş o zât buna da «Hayır.» cevabını vermiştir. İshâk-in rivâyetine göre: «Zâten başına ne geldiyse oruçtan geldi ya.» cevabını vermiştir. Bunun üzerine Fahr-i Alem (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz ona altmış fakir doyurup doyuramıyacağım sormuş o bu suale de «Hayır.» cevâbını vermiştir. Ömer (radıyallahü anh) rivâyetinde «Seni hak dinle gönderen Allah-a yemin ederim ki ben ailemi bile doyuramıyorum.» diye cevap vermiştir. Dakîki-l-îd (625-702) bir gün altmış fakirin yerine on gün altı fakir doyurmanın caiz olamıyacağını söylemiş hadîsin ondan bu mânayı çıkaranlar aleyhine delil olduğuna işaret etmiş ve: « Hanefîiler-in meşhur kavline göre bu kâfidir. Hattâ bir kimse bir fakiri altmış gün doyursa onlara göre caizdir.» demiştir. buna şu cevabi vermiştir: « Hanefîiler-le uğraşan bu adamlar bir şey belliyor fakat bir çok şeyleri unutuyorlar. Bilmiyorlar mı ki burada maksat fakirin hacetini gidermek!. Altmışın manasına riâyet şartıyla fakirin haceti giderilince ortada ta-n edecek bir şey kalmaz. Sonra hadîsdeki doyurmadan murâd yemeğe imkân bahşedecek şekilde fakirlere vermektir. Maksat yiyeceği fakirin ağzına koymak değildir.» şöyle bir suâl hatıra gelebilir: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu üç şey-i tâyin etmesindeki hikmet ve bunlarla oruçlu arasında ki münâsebet nedir?» Ramazan gününde kasden cima etmek suretiyle orucun hürmetini ayak altına alan kimse mâsiyet sebebiyle kendini helâk etmiş demektir. Bu sebeple nefsine bir fidye olmak üzere köle âzad etmesi münâsip olur. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in: kim bir köle azat ederse o kölenin her uzvuna mukaabil Allah da onun bir uzvunu cehennemden azat eyler.) buyurduğu sahih rivâyetle sabit olmuştur: tutmanın münâsebeti meydandadır. Çünkü oruç cinayet cinsinden bir ceza ve âdeta bir kısastır. iki ay olmasına gelince: Müslüman Ramazan ayının her gününde oruç tutarak nefsine sabrettirmeye me-murdu. Binâenaleyh bir gün orucunu bozmakla bütün ayın orucunu bozmuş gibi oldu. Zira oruç günlerinin nev-i itibarıyla bir ibâdet sayılır. Onun için maksadının nakızi ile mukaabele olunarak orucunu bozan kimseye bir yerine iki ay oruç yüklenmiştir. doyurmanın münâsebeti de aşikardır. Her oruç gününe bedel bir fakir doyurulması emir buyurulmuştur. de bu hasletler bir çok haklara şâmildirler. Oruç Allah-ın hakkıdır. Yemek vermek hür olan kulların âzad olmak kölelerin emre imtisalden dolayı verilecek sevap cinayet sahibinin haklarıdır. hurma getiren zâtın kim olduğu malum değilidr. Bazı rivâyetler de ensârdan olduğu kaydedilmiştir. İsmi yine meçhuldür. (sallallahü aleyhi ve sellem): al da tasadduk et » emrini verince Hazret-i Seleme: daha fakirine mi?» mukaabelesinde bulunmuştur. Bundan muradı: O gün Medine-de kendisinden daha fakir kimse bulunmadığını anlatmaktır. Nitekim sözüne devamla: «Medine-nin iki taşlığı arasında bizden daha muhtaç bir aile yoktur diyerek maksadını izah etmiştir. Selem e-nin son sözlerine Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) gülmüştür. «Hattâ yan dişleri göründü.» cümlesiyle Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) o defa tebessümden biraz fazla güldüğü ifâde olunmuştur. Zira Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) efendimiz ekseriyetle tebessüm buyururlardı. «Dünya umuru için yalnız tebessüm ile iktifa buyurur âhi-ret umuru için bazen gülerdi.» demişlerdir. gülmesinin sebebi: Hazret-i Seleme-nin halinde müşâha- (l«ı etliği değişmedir. Seleme (radıyallahü anh) nefsinin helâk olduğundan korkarak onu kurtarmak için mümkün mertebe fidye vermek için gelmişti. Neticede bu babdaki ruhsatı görünce keffâret için kendisine verilen hurmayı yemeye tama etti.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Oruç
Konu: Oruçlunun Ramazan Gününde Cima Etmesinin Şiddetle Haram Kılındığı Bu Sebeble Büyük Keffaretin Vücubu Ve Beyanı Küffaretin Zengine De Fakire De Lazım Geldiğini Ve İmkan Buluncaya Kadar Fakirin Zimmetinde Sabit Olduğunu Beyan Bâbı