2715-)
Bize İshak b. İbrahim rivâyet etti. ki): Bize Abdurrazzâk haber verdi. ki): Bize Ma-mer Eyyûb-dan bu isnadla rivâyette bulundu. Şu kadar var ki o: «Said b. Cübeyr-in oğlundan» demiş adını söylememiştir. hadîsi Buhârî «Kitâbu-s-Savm» ile «Ehâdîs-l-Enbiyâ» da Ebû Dâvud Nesâî ve İbn Mâce «Kitâbus-—Savm» da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. Rivâyetler arasında az çok lâfız farkları vardır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Yahûdiler-in cevâbından sonra oruç tutması ve ashabına oruç tutmalarını emir buyurması bu oruca o günden sonra başlamış mânasına alınmamalıdır. Maksad: Öteden beri tutmakda olduğu oruca devam etti demektir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in onu Medîne-ye gelmezden önce tutar -dığı başka rivâyetlerden anlaşılmıştır. Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: zahiri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Medine-ye geldiğinde Yahûdileri oruçlu bulduğunu gösteriyor. Halbuki onun Medine-ye gelişi Rebîulevvel ayındadır. Aşura ise muharremdir. şudur: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Yahûdiler-in Aşûra günü oruç tuttuklarını Medine-ye geldiği gün işitmiş sı sormuştur. bu sözde mahzuf bulunduğunu söylemişlerdir. Onlara göre «Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine-ye geldi de aşura gününe kadar orada kaldı ve Yahûdilerin o gün oruç tuttuklarını gördü» takdirindedir. Yahûdilerin habürine i-timad edilemezse de Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu orucu vahi tarîki ile haber alması kuvvetle muhtemel olduğundan orucunu onların verdiği habere itimaden tutması lâzim gelmez. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-n bu orucun kendi içtihadı ile devam ettiğini söylerler. Bir takını ulemâ da bunu ona müslümanlığı kabul eden Yahûdiler-in söylemiş olması yahut haberi veren Yahûdiler-in adetçe tevatür derecesine varmaları ihtimali üzerinde durmuşlardır. Bittabi tevâtüde islâmiyyet şart değildir. hususda Kâdî Iyaz şunları söylemiştir: « Kureyg-ini Aşûra orucunu tuttukları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem). dahi bu orucu tutardığı sabit olmuştur. Medîne-ye geldiği zaman dahi aynı orucu tutmuştur. Binaenaleyh Yahûdiler-in orucu ona yeni bir hüküm isabet etmiş değildir ki üzerinde lâf etmeye hacet kalsın. Bu ancak bir hâlin tavsifi ile bir sualin cevabından ibarettir...»