2765-)
Bu hadîsi hana İshak b. Ömer b. Selit El-Hüzeli dahi rivâyet etti. ki): Bize Abdülâzîz yani İbn Müslim rivâyet etti. ki) Bize Dırâr b. Mürrâ yani Ebû Sinan bu isnâdla rivâyette bulundu dedi ki: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): Allah-a kavuştuğu ve Allah mükâfaatını verdiği vakit sevinir.» buyurdu. örtü demektir. mânâsına gelen «Mİcen» de bundan alınmıştır. dahi insanlara görünmedikleri için kendilerine bu isim verilmiştir. birinci hadîsinde zikri geçen «Cahillik etmesin» tâbirinden murâd: Akılsızlık istihza ve yaygara gibi câhiliyet devrine mahsus fiillerden birini yapmasın demektir. «Bu sözden câhiliye fiillerinin oruçtan başka ibâdetlerde caiz olduğu anlaşılmamalıdır. Maksat bunların oruçta daha ziyade memnu olduğunu anlatmaktır» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem) oruçlunun kendisine söğüp saymak suretiyle sataşanlara «Ben oruçluyum» demekle mukaabele edilmesini emir buyurmuştur. hususta ulemadan üç kavil rivâyet olunur; Kavle göre: Oruçlu olan bir kimse bu sözü diliyle söyleyecek ve bilmeyenlere kendisinin oruçlu olduğunu ve oruç sayesinde kötü sözlerden sahilce işlerden korunduğunu bildirecektir. Kavle göre: Bu sözü içinden söyleyecek yani nefsini kötülüklere kötülükle muameleden menedecektir. Kavle göre: Farz oruçla nafile arasında fark vardır. Faz oruç tutan kimse bu sözü diliyle söyleyecek nafile oruç tutan diliyk; söyle-miyerek sadece kalbinden geçirecektir. göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in bu emr-inin dille söylemeye de kalbinden geçirmeye de ihtimâli vardır. Dille söylendiği takdirde oruçluya sataşan kimse ekseriya yaptığına pişman olur ve eziyetten vazgeçer kalbinden geçirdiği takdirde ise oruçlu kendisini kötülüklere muhatap olmaktan meneder. Şafiî-ye göre Hadîs-i Şerifi iki mânâya birden hamletmek gerekir. veya Hulüf: Oruç tutan kimsenin ağız kokusu demektir. Bu kelime yalnız bu mânâda kullanılmıştır. diyor ki: «Oruçlunun ağız kokusunun Allah ındinde misk-kokusundan daha güzel olması mecaz ve istiaredir. Zira bazı kokuları güzel bulup beğenmek hayvanların sıfatlarındandır. Hayvanların hoş gördüğü şeylere meyletmek pis gördüklerinden kaçınmak tabiatları ik-tizâsıdır. Allahü teâlâ hazretleri bu gibi şeylerden münezzehdir. Lâkin biz insanların âdetimiz güzel kokulara yaklaşmak olduğundan oruç için güzel koku istiare edilmiştir.» İyaz-a göre oruç tutanlara Teâla hazretleri âhirette mükâfatta bulunacak onların ağızları misk kokusundan daha güzel kokacaktır. göre bu sözden murâd: Allah-ın rizâsı ve sevabıdır. takımları «Oruçlu ağzın miskden daha güzel kokması meleklere nisbetledir.» demişlerdir. İmâm Kuduri ile Malikiler-den İbn Arabî ve Şâfiîler-den Ebû Osman Sâbûni Ebû Bekir İbn Sem-âni buradaki güzel kokunun Allah-ın rizâsı ve kabulünden ibaret olduğuna kat-iyyetle söylemişlerdir. murâd bazılarına göre cima- şehvetidir. Fakat bil-umum şehvetler mânâsına alınması daha doğrudur. Bu takdirde hadisde yiyip içmenin şehvet üzerine atfedilmesi hassın âm üzerine atfı kabilinden olur. Buhârî-nin rivâyetinde evvelâ yeyip içme zikredilmiş şehvet onun üzerine atfedilmiştir. Ona göre cümle âmmın has üzerine atfı demek olur. ki hadîsin bazı rivâyetlerinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Teâla hazretlerinin kelâmını nakletmektedir. Böyle hadislere «Hadîs-i Kutsi» denildiğini kitabımızın başında görmüştük: diyor ki: «Bu da Allah-ın kelâmı olduğuna göre Kur-ân ile bunun farkı vardır? dersem ben de derim ki: Kur-ân-in Lâfzı mucizdir. Hem Kur-ân Cibrîl (aleyhisselâm) vasıtasıyla indirilmiştir. Küdsi hadîs ise hem mu-ciz değil hem vasıtasız sadır olmuştur böyle hadîse «Hadîs-i Kudsi» yahut «Hadîs-i İlâhi» derler. hepsi böyledir. Zâten Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendiliğinden bir şey söylemez? dersen ben de derim ki: Aralarındaki fark Kutsi hadisin Allah-a izafe edilerek ondan rivâyet olunmasıdır. Sâir hadisler öyle değildir. Şöyle de bir fark yapılabilir: Kutsî hadis Allahü teâla-ya nisbet edilen ve onun zâtı ile celâl ve cemâl sıfatlarına tealluk eden hadisdir.» bu babda şunları söylemiştir: «Kur-ân Cebrail (aleyhisselâm)’ın i-caz için Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e indirdiği lâfızdır. Hadisi kutsî: Bu lâfzin mânsını ya ilham suretiyle yahut uykuda Allah-ın resulüne haber vermesi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in de o mânâyı kendi sözleriyle ümmetine tebliğ buyurmasıdır Sair hadisleri Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah-a izafe etetmemig ondan rivâyet buyurmanuştır. mükâfatını verecek olan da benim.» cümlesi oruçluya verilecek sevabın çokluğunu beyân etmektedir. Zira kerim olan bir zat mükâfatı bizzat kendisi vereceğini va-d ederse bu o mükâfatın büyüklüğüne delildir. Kirmânî: »Zamirin öne alınması ya tahsis yahut te-kid içindir.» demiştir. Gerçi burada ikisine de ihtimal varsa da zahir olan mânâ birincisidir. bu cümle oruçlunun mükâfatını «Ben veririni başkası değil.» mânasına gelir şâir ibâdetler böyle değildir. Onlarm mükâfatlarını vermek bâzan meleklere havale edilir «Oruç benimdir onun mükâfatını verecek olan da benim.» cümlesinin mânası üzerinde çok sözler söylemişlerdir. Hulâsa olarak bu cümleden murad başka ibâdetlerde olduğu gibi oruçta riya bulunmamasıdır. Çünkü oruç fiille anlaşılmayan bir ibâdettir. Bir kimsenin oruçlu olup olmadığını başkaları bilemez. Zührî-nin ınürsol olarak rivâyet ettiği bir hadis bu mânayı teyid etmektedir. Mezkûr hadis Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): riya yoktur.» buyurmuşlardır. Ayni hadisi Beyhakı başka bir tarikden mevsûl olarak rivâyet etmiştir. Bazıları: «Oruca fi-len riya girmez fakat bazen sözle riya karışır. Meselâ: Oruç tutan kimse oruçlu olduğunu habeı verir ve bu suretle ona da riya karışabilir. Şâir ibâdetlere ise fi-len riya karışır.» demişlerdir. göre mezkûr cümlenin manası: «Oruca verilecek sevabın mikdarım ve kaç kat olacağını yalnız Allah bilir. Sâir ibâdetler böyle değildir. Onlara verilecek sevaba bazı insanlar lauttali- olabilir.» demektir. İmâm-ı Mâlik-in El-Muvatta-» da rivâyet ettiği bir hadis bu mânayı teyid eder. Zira mezkûr hadiste: «Güzel amel on mislinden 700-e kadar Allah-ın dilediği miktarda katlanır. Allahü teâlâ: Yalnız oruç müstesna çünkü o benimdir onun mükâfatını da ben vereceğim buyurmuştur.» denilmektedir. Abdil Berr-e göre bu cümleden murâd: «Oruç benim için en makbul ve her ibâdetten Önce gelen bir taattır.» demektir. Zira Teâla hazretleri «Oruç benimdir» buyurarak onu kendi zatına izafe etmiştir. Bu onun şâir ibâdetlerden daha faziletli olduğunu göstermeye kâfidir. Ebû Ümame (radıyallahü anh)’den ınerfuan rivâyet ettiği bir hadîste: boşlama çünkü onun dengi yoktur.» buyurulmuştur. Bazıları başka bir hadiste: olun ki amellerinizin en hayırlısı namazdır.» buyurulmasına bakarak aralarında muaraza görür gibi olmuşsa da hakikatte bu iki hadîs arasında hiç bir muânza yoktur. Zira Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bunları-muhatablarmın suallerine göre söylemiştir. Nitekim yine bu kabilden olmak üzere bir hadiste: en hayırlısı az bile olsa devamlısıdır.» buyurmuştur. göre orucun Allah-a izafesi teşrif içindir. Nitekim bütün âlem Allahü teâla-nın mülkü olduğu halde Kur-ân-ı keri m-de «Allah-ın demesi» buyurulmuştur. orucun mükâfatı âdetle mukayese değildir. Allah-ü Zülcelâl onun mükâfatını hadsiz ve hesapsız verecektir. beyânına göre oruçlunun iftar zamanı sevinmesi kendisine iftar mubah kılınarak açlıkla susuzluktan kurtuluduğu içindir. Bu sevinç tabii bir şeydir. Hadisten anlaşılan zahiri mânâ da budur. Bazıları oruçlunun ibâdetini sakatlamadan tamamladığı için sevindiğini söylemişlerdir. birindeki: «Orucuna sevinir.» cümlesinden murâd orucunun sevabına sevînmesidir. Bazıları: «Bundan murâd orucunun kabul olduğuna sevinmesidir.» demişlerdir.