2841-)
Bize Kuteybetü-bnü Saîd rivâyet etti. ki): Bize Leys Ukayl-den o da Zührî-den o da Urve-den o da Âişe (radıyallahü anha)-dan naklen rivâyet etti ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Allah azze ve celle ruhunu kabzedınceye kadar hep Ramazan-ın son on gününde î-tikâfa girmiş. Onu vefatından sonra zevceleri î-tîkâf yapmışlar. hadîsleri Buhârî Ebû Dâvud Tirmizî Ne-saî ve İbn Mâce bâzısı «Savm» bâzısı «î-tikâf» bahislerinde muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir. mânâda Ebû Dâvud Nesâî ve İbn Mâce Hazret-i Ubeyyu-bnü Ka-b-dan Tirmizî Hazret-i Enes-den hadîsler rivâyet etmişlerdir. Ömer (radıyallahü anh) hadîsi ile Hazret-i Âişe rivâyeti birbirinin aynı ise de Hazret-i Âişe-nin bir rivâyetinde Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in vefatına kadar î-tikâfa devam ettiği ziyâdesi vardır. Bu ziyade î-tikâfm neshedilmediğine delildir. Nitekim «vefatından sonra zevceleri î-tikâf yaptılar.» cümlesi bunu te-yid etmektedir. Yani î-tikâfın hükmü devam etmiş bu hususta erkeklerle kadınlar arasında fark gözetilmemiştir. î-tikâf Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Je mahsus olan fiillerden de değildir. lüğatta: Mutlak surette bir yerde durmak demektir. Şeriatta bir kimsenin sıfat-ı mahsûsa ile mescidde durması demektir. Sıfat-ı mah-sûsa-dan murâd: İbâdettir. mücaveretin de î-tikâf mânâsına gelip gelmediği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Amr b. Dinar-a göre î-tikâfla civar aynı mânâya gelirler. Bu mes-ele Ata’ b. Ebî Rabâh-a sorulduğunda onların ayrı ayrı şeyler olduğunu söylemiş ve: (sallallahü aleyhi ve sellem)’in hücreleri mescidde idi. Ramazanda î-tikâfa girmek istediği vakit onlardan çıkarak mescidin içine gelir î-tikâfını orada yapardı.» demiştir. göre î-tikâf vâcib sünnet-i müekkede ve müstehab kısımlarına ayrılır. Nezredilen î-tikâfı yapmak vâcib Ramazan-ın son on. gününde î-tikâfa girmek sünnet-i müekkede şâir zamanlarda î-tikâf müstehabdır. i-tikâf için oruç şarttır. Müstehab olan î-tikâflarda oruç şart değildir. Müstehab olan î-tikâf için muayyen zaman tahdidi yoktur. Bir kimse mescide girerken î-tikâfa niyet etse oradan çıkıncaya kadar î-tikâf etmiş sayılır. müstehab olan î-tikâfta da orucu şart koşmuşlardır. takdirde î-tikâfın en az müddeti bir gündür. Bu kavil İmâm A-zam’dan da rivâyet olunmuştur. «Şu insanlara şaşarım. Nasıl oluyor da î-tikâf terkedi-yorlar? (sallallahü aleyhi ve sellem) bir şeyi bazen yapıp bazen terk ettiği halde î-tikâfı vefatına kadar hiç bırakmamıştır.» demiş-se-de Hanefîiler buna; kirâmın ekserisi î-tikâf yapmamışlardır»" diye cevâp vermişlerdir. Mâlik: «Ebû Bekir Ömer ve Osman (radıyallahü anhümu) ile İbn-l-Müseyyeb-in ve bu ümmetin selef ulemâsından hiç birinin î-tikâf yaptığım duymadım. Yalnız Ebû Bekir b. Abdirrahman î-tikâf yapmıştır. Zannederim bu zevat î-tikâfı güçlüğünden dolayı terketmişlerdir.- Çünkü î-tikâfm gecesi ile gündüzü müsavidir.» demişdir. «El-Mecmûa» nâm eserinde «Ashâb-ı kirâmın î-tikâfı terketmeleri onlar hakkında mekruh olduğu içindir. Zîra î-tikâf nehyedilen visal orucu gibidir.» denilmiştir. Mâlik-e göre nafile i-tikâfın en az müddeti bir gündür. Hanefîiler den İmâm Ebû Yûsuf-a göre bir günün ek serisidir. Muhammed-e göreise î-tikâf için bir saat bile kâfidir. Şâfii ile bir rivâyete göre İmâm Ahmed-in kavilleri de budur. Bekr-i Râzi İmâm Mâlik-den î-tikâf müddetinin on gün olduğunu nakletmiştir. nâm eserde İmâm Mâlik-in bunu müstehab gördüğü kaydedilmiştir. İbn Teymiye: «Dört mezhebin İmâmları ile onlara tâbi olanlar vâcib olan î-tikâfda orucun şart olduğunu söylemişlerdir. Ashâbı kirâm-dan Ali İbn Ömer İbn Abbâs ve Âişe (radıyallahü anha) hazerâtı ile Şa-b-ı İbrahim Nehaî- Mücâhid Kâsım b. Muhammed Nafi- Saîd b. El-Müseyyeb Evzaî Zührî Sevrî ve Hasan b. Hayy’ın mezhepleri budur. b. Mes-ud (radıyallahü anh) ile Tâvus Ömer b. Abdilaziz Ebû Sevr Dâvud-u Zahiri İshâk ve bir rivâyette İmâm Ahmed b. Hanbel gerek vâcib gerekse nafile î-tikâfda orucun şart olmadığını söylemişlerdir.» Şafiî ile İmâm Ahmed-in kavilleri de budur. Ebû-l-Berekât-ın naklettiği kavil Şafiî-nin eski mezhebidir. şart olmadığını söyleyenler Hazret-i İbn Abbâs-ın: «î-tikâf yapana oruç lâzım değildir. Meğer ki orucu kendisine şart kıla.» sözü ile istidlal etmişlerdir : sözü Bazıları merfû Bazıları da İbn Abbâs-a mevkuf olarak rivâyet etmişlerdir. olan îtikâdda" orucun şart olduğunu söyleyenler Ebû Dâvûd-un rivâyet ettiği Hazret-i Âişe hadîsi ile İstidlal etmişlerdir. hadîste: î-tikâf sahih olmaz.» buyurulmuştur. Hadîsden murâd: Vâcip olan î-tikâfdır hadîsler Ramazan-ın son on- gününde î-tikâfa girmenin müste-hab olduğuna delildir. Erkekler hakkında bunun kuvvetle müstehab olduğunda ulemâ ittifak etmişlerdir. Kadınlar hakkında ihtilâf vardır. «Bu hadîste kadınların î-tikâfının. sahih olduğuna delil vardır. Çünkü Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara î-tikâf için izin vermişti. Lâkin. Ebû Hanîf e-ye göre kadının î-tikâfı yâlnız evinin mescidinde sahan olur. Evinim. mescidinden murâd: Namaz için tahsis ettiği yerdir. Ona göre erkek evinin mescidinde î-tikâfa giremez. Ebû Hanife-nin mezhebi Şâfîi-nin de eski mezhebidir. Fakat Şâfîiyye ulemâsına göre bu mezheb zayıftır.» diyor. bu hadîsler î-tikâfın yalnız mescidde yapılabileceğine delildirler. Zîra gerek Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) gerekse zevceleri ile ashabı güçlüğüne rağmen î-tikâfı mescidde yapmışlardır. î-tikâf caiz olsa bir defa olsun evde yaparlardı. Mâlik ile ekseri Mâlikîye ulemâsına ve Şâfîiyye göre î-tikâf her mescidde yapılabilir. Ahmed-e göre beş vakit namaz kılınan mescidde; İmâm A-zam-a göre bütün namazların kılındığı mescidde yapılır. ile diğer bazı ulemaya göre î-tikâf cumâ mescidinde yapılır. Yemân (radıyallahü anh)-ın: «î-tikâf üç mescide yani Mescid-i Haram Mescid-i Resûlüllah ve Mescid-i Aksa-ya masutur.» dediği nakledilmiştir.