2916-)
Bize bu hadîsi Ebû Bekir b. Ebî Şeybe dahi rivâyet etti. ki): Bize Ebû-l-Ahvâs rivâyet etti. H. Kuteybe ile İshâk dahi Cerîr-den rivâyet ettiler. Ebû-l-Ahvâs ile Cerîr-in ikisi de Abdülazîz b. Rufey-den o da Abdullah b. Ebi Kata de-den naklen rivâyet etmişlerdir. Abdullah: Katâde ihrâmlı bir cemaatın içinde bulunuyordu. Kendisi ihramlı değildi...» diyerek hadîsi rivâyet etmiştir. Bu hadîsde: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona sizden hiç bir insan işaret etti yahut Ebû Katâde-ye bir emir verdi mi? diye sordu. Ashâb: Hayır ya Resûlallah! dediler. öyle ise yeyın. buyurdu. » ifâdesi de vardır. hadîsi bütün Kütüb-i Sitte sahipleri «Hacc» bahsinde tahric ettikleri gibi Buhârî «Megâzi» «Cihad» «Zebâyıh» «Hibe» ve «Et-ime» bahislerinde muhtelif râvilerden rivâyette bulunmuştur. onu beş tarîkden rivâyet etmektedir. muhtelif rivâyetlerinden anlaşılıyor ki vak-a Hudeybiye musâlahasının yapıldığı yıl geçmiştir. Sukya-ya 1 mil mesafede bulunan bir vadidir- Medîne-den üç konak uzaktadır. Iyâz bu kelimeyi bâzılarının İmâm Buhârî’den «Faha» şeklinde rivâyet ettiklerini fakat bunun bir vehim olduğunu söylemiş: «Doğrusu Kaaha-dır» demiştir. İshâk «El-Meğazi» nâm eserinde bu yerin «Face» olduğunu söylemişse de İbn Hişâm bunu reddetmiştir. dahi «Kaaha» yerine «Sıfah» diye rivâyet ettiği fakat bunun bir tashifden ibaret olduğu söylenmiştir. Mekke ile Medine arasında büyük bir köydür. Mekke ile Medîne arasında Benî Gıfâr kabilesine ait bir yerdir. îyâz: «Bunun Benî Sa’lebe-ye âit bir kuyu olduğunu söyleyenler vardır.» demiştir. Sukya-ya üç mil mesafede bulunan bir kuyudur. diyor ki: «Hadîs ulemâsının Ebû Katâde-ye şaştıklarını ve: Nasıl olur da Ebû Katâde mikaatı ihrâmsız olarak geçebilir? dediklerini buna bir türlü mânâ veremediklerini işitirdim. Nihayet bu mes-eleyi İyâz b. Abdillah-in- Ebû Said-Î Hudrî-den rivâyet ettiği hadîsde izah edilmiş şekilde gördüm.» Saîd-i Hudrî (radıyallahü anh) hadîsini Tahavî rivâyet etmiştir. Lâfız şudur: (sallallahü aleyhi ve sellem) Ensar-dan Ebû Katâde-yi sadaka me-muru olarak gönderdi. Kendisi de ashabı ile birlikte ihrama girerek yola çıktılar. Usfan-a inince bir yaban eşeği gördüler. Bu arada Ebû Katâde ihrâmsız olarak geldi. Ashab hayvana dikkatle bakmamış olmak için başlarını eydiler. Ebû Katâde bakmarak hayvanı gördü. Hemen atına binerek mızrağı aldı ama mızrak elinden düştü. Ashaba: Şunu bana verin dediyse de onlar: Biz bu hususta sana hiç bir yardım yapamayız cevabını verdiler. Derken Ebû Katâde hayvana hücum ederek vurdu. Ashab ondan et kızartmaya başladılar. Sonra: (Biz ne yapıyoruz?) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) aramızdadır dediler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabının önünde gidiyordu. Hemen kendisine yetişip sordular. Resûl-i Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) bunda bir beis görmediler. hadîsi Bezzâi dahi tahrîc etmiştir. Hazret-i Ebû Katâde-nin hacca gitmek istemediği yahut ihrama girmemesinin mikaatlar tayin edilmezden önce olduğu ihtimâli üzerinde durmaktadır. beyanına göre Medîneliler Hazret-i Ebû Katâde-yi bazı Arap kabilelerinin Medine-ye hücum etmek niyetinde olduklarını bildirmek için Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’e göndermişlerdi. Tîn-e göre ihtimâl Hazret-i Ebû Katâde Mekke-ye girmeyi niyet etmemiş ancak ordusu çok görünsün diye askerine katılmıştır. Abdilberr: «Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in Ebû Katâde-yi düşmanı terassud etmek için sahil yolundan gönderdiği söylenir. Bundan dolayı ashabının yanına geldiği vakit ihrâmlı değildi.» diyor. bu sözlerin içersinde en güzel cevap Hazret-i Ebû Saîd-i Hudrî hadîsi olduğunu kaydetmektedir. rivâyetlerde: «Birtakımları bana gülmeğe başladılar.» denilmiştir. Bu takdirde Ashâb-ı Kiram-in Hazret-i Ebû Katâde-ye güldükleri anlaşılırsa da Kâdî Iyâz bu sözün bir hatâ ve tas-hifden ibaret olduğunu söylemiştir. bu rivâyeti kabul etmiş fakat Ashab’ın Hazret-i Ebû Katâde-ye değil üzerlerine av çıkıp da ona bir şey yapmak ellerinden gelmediğine güldüklerini söylemiştir. hadîste Ashâb-ı Kiram-in gülmelerinin bir işaret veya delâlet olmadığını iktizâ eden cümle vardır. O da Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in: ona işaret eden bulundu mu ? suâline ashabın: Hayır diye -cevap vermeleridir.» bir rivâyetinde: «Ashâb Hem hayvanın etinden yediler» hem de pişman oldular.» denilmiştir. Kiram-in düşman yolumuzu keser diye korkmaları Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-den ayrılacakları içindir. Çünkü Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ordusunun önünde gidiyordu. Şerifi bizzat Ebû Katâde (radıyallahü anh) rivâyet ettiği halde rivâyetlerin birinde «Ebû Katâde de içlerinde olduğu halde» demesi tecrid kabilindendir. Sözün muktezası «Ben de içlerinde olduğum halde» demek idi. Bu sözü İbn Ebî Katâde-nin zannetmek hatâdır. Çünkü hadîsin mürsel olmasını icab eder. Ebû Katâde ihrâmlı değildi» sözü dahi tecriddir. Bundan murad: «Yalnız ben ihrâmlı değildim.» demektir. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in ashabına: «Onu yeyin.» buyurması icab değil ibaha ifâde eder. Zira bir menfaat icab eden emirleri baha aleyhde olan emirler vücub ifâde ederler.