Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Haccı Bâbı

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
3010-) Bize Ömer b. Hafs b. Gıyâs rivâyet etti. ki): Bize babam rivâyet etti. ki): Bize Ca-fer b. Muhammed rivâyet etti. ki): Bana babam rivâyet etti. ki): «Câbir b. Abdillâh-a giderek Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in haccını sordum...» hadisi Hatim b. İsmail-in hadisi gibi rivâyet etmiş şunu da ziyâde eylemiştir: «Câhiliyet devrinde Arapları Ebû Seyyare çıplak bir merkep üzerinde sevk ederdi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) Müzdelife-den Meşar-i Harâm-a geçince Kureyş orada kalacağında ve menzilinin orası olacağında şüphe etmediler. Hâlbuki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) oraya sapmadan geçti. Taa Arafat-a vardığı vakit hayvanından indi.» hadîsi Ebû Dâvûd Müslim gibi rivâyet etmiş; Buhârî rivâyet etmemiştir. bâzı cümlelerini izah edelim: Câbir-in Muhammed b. Alî-ye husûsî bir muamele yaparak düğmelerini çözmesi ona iltifat içindir. Çünkü nefş-i ha-dîsde de beyân edildiği vecîhle Muhammed b. Alî küçüktü. Aynî muameleyi büyüklere yaparak elini onların elbisesine sokmak doğru değildi. . (sallallahü aleyhi ve sellem)-in Hazret-i Esma-ya: «Kuşak sarın!» buyurmasından murâd: Beline kuşak gibi bir şey dolayarak kan gelen yerin üzerine genişçe bir bez koyduktan sonra bezin iki ucunu ön ve arka taraflarından o kuşağa bağlamaktır. Buna husûsî tabiriyle istisfâr derler. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in devesidir. Esâs itibariyle bu kelime: genişliğine kulağı kesilmiş mânâsına gelir. diğer rivâyetlerinde bunun yerine «Harmâ-»; diğer bâzılarında «Adbâ»; bir rivâyette «Muhadrame» denilmiştir. Kulağı yirilmiş; Kulağının dörtte birinden fazlası kesilmiş; Kulakları kesilmiş mânâlarına gelir. Muhammed b. îbrâhîm Et-Teymî ile diğer bâzılarına göre: Adbâ-; kasvâ- ve ced-â: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin devesinin ismidir. Fakat bâzı rivâyetlerden anlaşıldığına göre Kasvâ- ile Adbâ-: ayrı ayrı iki devenin ismidirler.: istilâmdan murâd: Hacer-i Es-ved-i tekbir ve teh-lîl ile öpmek yahut buna imkân yoksa eliyle veya sopa gibi bir şeyle dokunarak dokunduğu şey-i öpmektir. İstilâm kelimesi: Seleamdan alınmadır. Binâenaleyh lügat itibariyle istilâm: Hacer-i Esved-i selâmlamak mânâsına gelir. Sık sık adım atmak suretiyle hızlı yürümektir. ile Merve: Kabe civarında bulunan iki küçük dağdır. denilen hacc ibâdeti bunların arasında yapılır. Safa-dan başlayarak Merve-ye gitmek bir sayılmak şartıyla bu iki dağın arasında yedi defa gidip gelmeye sa-y derler. Arafat civarında bir yerdir; Arafat-dan sayılmaz. Haram: Müzdelife denilen yerde bulunan bir dağdır. Ulemâdan bâzılarına göre Müzdelife-nin her yeri meş-ar-i haramdır. Câhiliyet devrinde Araplar hacc esnasında Müzdelife--ye iner orada vakfe yaparlarmış. İbadet yapmak için durmaktır. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanında bulunan Kureyş kabilesi mensupları eski âdetleri mucibince orada mutlaka vakfe yapacağını zannetmişlerse de Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) orada durmayarak doğruca Arafât-a gitmiştir. Çünkü Teâlâ Hazretlerinden aldığı emir buydu. devrinde Kureyş-in Müzdelife-de vakfe yapmaları Müzdelife Harem-i Şerîf-ten sayıldığı içindir. Kureyşliler: «Biz Haremullah ahâlîsiyiz; ondan dışarı çıkamayız!» derlerdi. Vâdî: Urane vâdîsidir. Bu yer Arafat-tan değildir. Ulemâdan onu yalnız İmâm Mâlik Arafat-dan saymıştır. Allah-ın kelimesinden muradın ne olduğu ihtilaflıdır. «Bundan murâd: Kelime-i tevhîddir. Çünkü bir müslüman kadım gayr-i müslim erkeğe nikâh edilemez.» demişlerdir. takımlarına göre bundan murâd: «Gize helâl olan kadınları nikâh edin!» âyet-i kerîmesidir. Sahîh olan da bu kavildir. murâd: Cebelü-r-Rahme denilen dağın eteklerindeki taşlardır. Arafât-in ortasında bulunan bir dağdır. burada yapmak müstehabdır. Arafat-dan dönen hacıların geceleyip vakfe yaptıkları yerdir. Muhassir: Vaktiyle fil ordusunun münhezim olduğu vadidir. Kübrâ: Şeytan taşlanan üç yerden birinin ismidir. Vaktiyle burada bir ağaç varmış. îyâz diyor ki; «Müslim-in bâzı râvileri İbn Rabiâ’nın kan dâvası yerine Rabîa-nın kan dâvası demişlerdir. Ebû Dâvûd-un rivâyeti de bu şekildeyse de bunun vehim olduğu söylenir. Doğrusu İbn Rabîa-dır. Çünkü Rabîa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den sonra Hazret-i Ömer devrine kadar yaşamıştır...» Rabîa küçük çocukken evlerin arasında emekleyip gezdiği bir sırada başına bir-taş isabet ederek ölmüştür. Bu taş Benî Sa-d ile Benî Leys kabileleri birbirleriyle harp ederken çocuğa isabet etmiştir. Alış verişteki karşılıksız ziyâdedir. Bugün «faiz» dediğimiz şey budur. (sallallahü aleyhi ve sellem)-in: «Hoşlanmadığınız bir kimseyi döşeklerinize ayak bastırmamaları kadınlar üzerinde sizin hakkınızdır.» ifâdesi hakkında Mâzirî şunları söylemiştir: «Bâzılarına göre bundan murâd: Kadınların erkeklerle başbaşa kalmamalarıdır. Zinaları maksût değildir. Çünkü zina hadd-i şer-î îcâb eder. Ve erkek hoşlansın hoşlanmasın karısının her adamla zina etmesi haramdır.» Iyâz-ın beyânına göre İslâmiyetten önce Arapların âdeti erkeklerle kadınların beraberce oturup sohbette bulunmalarıymış. Bu onlarca ayıp sayılmadığı gibi hiç bir şüpheye de sebep olmazmış. Tesettür âyetî nâzil olunca kendilerine bu gûnâ sohbetler yasak edilmiş. bu cümlenin şâyân-ı tercih olan mânâsı: Kadınların kocatan izin vermedikçe evlerine erkek kabul etmemeleridir. Bu hususta gelen kimsenin ecnebî bir erkek olmasıyla kadının veya kocasının yakın akrabasından olması arasında hiç bir fark yoktur. İyâz diyor ki: «Ulemâ bu hadîsdeki fıkıh mes-elelerî hakkında pek çok sözler söylemiştir. Bekir İbn--Münzir bu hususta büyük bir cüz kitap telif etmiş ve 150 küsur mes-ele tahrîc eylemiştir. Daha da tetkik etse tahrîc ettiğine yakın bir miktar ziyâde edebilirdi.» bâzı ahkâmı geçen rivâyetlerde görülmüştür.

Kaynak: Sahîh-i Müslim Hacc
Konu: Peygamber Sallallahü Aleyhi Ve Sellemin Haccı Bâbı