3372-)
Bana İshâk b. Mansûr rivâyet etti. ki): Bize Ubeydullah b. Mûsâ Şeybân-dan o da Yahya-dan naklen haber verdi. ki): Bana Ebü Seleme haber verdi. Kendisi Ebû Hüreyre-yî şöyle derken dinlemiş: fethi yılında Huzâa kabilesi kendilerinden öldürdükleri bir adama mukabil Benî Leys-den bir adam Öldürdüler. Bu hâdise Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e haber verildi. O da devesine binerek hutbe okudu. Ve şunları söyledi: Hiç şüphe yoktur ki Allah (azze ve celle) Mekke’ (ye girmekten) fil ordusunu men etmiş fakat Resûlü İle mü-minleri buna muzaffer kılmıştır. Dikkat edin ki Mekke benden Önce hiç bir kimseye helâl olmamış; benden sonra da hiç bir kimseye helâl olmıyacaktır. İyi dinleyin! Mekke bana gündüzün bir saatinde helâl olmuştur. Dikkat edin o da benim şu saatimdir (Mekke) haramdır. Onun dikeni koparılmaz; ağacı kesilmez kaybolan eşyası kaldırılmaz meğer ki bulan ilân maksadıyla almış ola. Bir kimsenin yakını öldürülürse o kimse iki mülâhaza arasında muhayyerdir. Ya kendisine bir şey yani diyet verilecek yahu! öldürülenin yakınlarına kısas imkânı bahşedilecektir. sonra Yemenlilerden Ebû Şah denilen bir adam geldi ve: Bana yaz ya Resûlallah! dedi. O da: EbO Şâh-a yazın! buyurdu. Bunun üzerine Kureyş-ten bir zât: Yalnız izhir müstesna! Çünkü biz onu evlerimizle kahirlerimize koyuyoruz; dedi. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) de: Yalnız izhîr müstesna! buyurdular.» hadîsi Buhârî «Lûkata» bahsinde Ebû Dâvûd «Hacc» «İlim» ve «Diyât» bahislerinde; Tirmizî «Diyât» ve «İlim» de; Nesâî «İlim» bahsinde İbn Mâce «Diyât»da muhtelif râvîlerden tahrîc etmişlerdir. Birinci hadisin zahirine bakılırsa Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) hutbesini fethin akîbinde okumuştur. Fakat hakikatte fethin akîbinde değil Huzâe kabilesinden biri Benî Leys-den birini öldürdükten sonra okumuştur. Nitekim ikinci rivâyetten de bu mânâ anlaşılmaktadır. ordusundan murâd Kur-ân-ı Kerîm-in Fîl sûresinde beyân buyrulan Ebrehe ordusudur. Ebrehe aslen Habeşli olup Yemeni istilâ etmiş ve Habeşliler-le Yemenliler-den mürekkep bir ordu ile Kabe-yi yıkmağa gelmişti. Ordusunda filler vardı. Fakat Kâbe-yi yıkmağa muvaffak olamadan perişan olup gitmişti. Bu orduya Araplar arasında «Ashâb-ı fil» denildiği gibi o seneye de «fil senesi» nâmı verilmiş ve bir tarih mebde-i kabul edilmişti. En sahih rivâyete göre Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu vak-adan elli gün sonra dünya-ya gelmiştir. ki Huzâa ile Benî Leys kabileleri arasında câhiliyyet devrinden kalma kan dâvası varmış. Huzâa-nın öldürdüğü adamın ismi bazı rivâyetlerde belli değilse de Benî Leys-in câhiliyyet devrinde Huzâa-dan öldürdükleri adamın ismi Ahmar-dır. İbn İshâk’ın rivâyetine göre Huzâa kabilesinden Hıraş b. Ümeyye câhiliyyet devrinde kendi kabilesinden öldürülen Ahmar isminde bir adamın yerine müşriklerden İbn Esra- El-Huzelî nâmında birini öldürmüş. Bunun üzerine Peygamber Huzâa cemaatı! Adam öldürmekten el çekin. Şu andan itibaren kîm adam öldürürse ölenin yakınları iki mülâhaza arasında muhayyerdir. iSh...» buyurmuştur. benden sonra da hiç bir kimseye helâl olmayacaktır» cümlesinden murâd: Mekke-de harbin helâl olmamasıdır. diyor ki: «Mekke-ye ihrâmsız girmek ve kıtalin helâl olması Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e mahsûstur. Ondan sonra Mekke-ye ihrâmsız olarak hiç bir kimsenin girmesi caiz değildir. İbn Abbâs (radıyallahü anh) ile Kâsım Hasan-ı Basrî Ebû Hanîfe Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed-in kavilleri budur. İmâm Mâlik-le Şafiî-den hacda ömreye niyet etmeyenler hakkında iki kavil rivâyet olunmuştur. Bir kavle göre ihrâmsız girmek caizdir. İkinci kavle göre yalnız oduncularla emsali esnaf hakkında caiz başkalarına caiz değildir. sahibi tarafından gaflet neticesi düşürülen mal olduğuna az yukarda işaret etmiştik. Lukatanın ilânından murâd çarşı ve pazarlarda bulunan şeyi bir sene halka bildirmektir. Abdurrahman b. Mehdi-nin beyânına göre başka yerlerde bulunan mal bir sene ilân edilir. Sahibi çıkmadığı takdirde bulanın olur. Fakat Mekke-de bulunan malın hükmü böyle değildir. Orada bulunan mal sahibi çıkmasa da ebediyyen bulanın mülküne geçmez. Bu hüküm Mekke-ye mahsustur. (453-536) diyor ki: «Bu cümlenin mânâsı ilân hususunda mübalağadır. Çünkü bir hacı yıllarca sonra tekrar Mekke-ye gelir. Bu sebeple ilân müddetini uzatmaya zaruret vardır. Başka yerler böyle değildir.» göre bu hadîs Mekke-de düşürülen bir mal için ilâna ihtiyâç yoktur. Zîrâ hacılar Şark ve Garb-a dağılıp giderler bu suretle kaybolan malın sahibi çıkmaz diyenlerin vehmini kesmek için vârid olmuştur. Ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) başka yerlerde olduğu gibi burada da ilân hükmünün sâhib olduğunu anlatmıştır. Bir takımları hadîsin bu cümlesini: ilân eden birini duyarsa o başka şeklinde te-vü etmişlerdir. Bu takdirde düşürülen bir malı ilân ederek sahibine vermek için yerden almak caiz görülmüş olur. Mezkûr kavil İshâk b. Râhuye ile Nadr b. Şumey1-den rivâyet olunmuştur. Şâh Yemen-den gelen zâtın künyesidir. İsmi malûm değildir. ikinci rivâyetinde «Kureyş-len bir zât» diye işaret edilen kimse Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in amcası Abbâs b. Abdül muttalib (radıyallahü anh)-dir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Hacc
Konu: Mekke İle Mekkenin Avı Yaş Otu Ağacı Ve Devam Üzere İlan İçin Alan Müstesna Olmak Üzere Bulunan Eşyasının Haram Kılınması Bâbı