3764-)
Bana Züheyr b. Harb rivâyet etti. ki): Bize Ömer b. Yûnus el-Hanefî rivâyet etti. ki): Bize Ikrime b. Ammâr Ebû Zümeyl Simak-den rivâyet etti. ki): Bana Abdullah b. Abbâs rivâyet etti. ki): Bana Ömer b. el-Hattâb rivâyet etti. ki: (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarından uzaklaştığı vakit mescide girdim. Bir de baktım cemaat (üzüntüden) çakıl taşlariyle yeri eşeliyor ve: Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını boşamış; diyorlar... Bu mesele kadınlara tesettür emrolunmazdan önce idi. Ben: Bu işi bugün mutlaka öğrenirim; dedim. Ve Âişe-nin yanına girerek: Ey Ebû Bekr-in kızı! İşi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e ezîyyet verecek dereceye vardırdın öyle mi? dedim. Âişe: Benim seninle ne alâkam var ey Hattâb oğlu? Sen kendi kabına bak! dedi. üzerine Hafsa binti Ömer-in yanına girerek ona: Yâ Hafsa! İşi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-e eziyyet verecek dereceye vardırdın mı? Vallahi pek âlâ bilirsin ki Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) seni sevmiyor. Ben olmasam seni mutlaka bo-şardı; dedim. Hafsa çok ağladı. Ona: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) nerede? diye sordum. O yatak odasındaki kilerindedir; cevâbını verdi. Hemen (oraya) girdim Karşıma Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kölesi Rabâh çıkmaz mı! alt eşiğine oturmuş; ayaklarını ağaçtan oyulma (merdiven gibi) bir şeyin üzerine sarkıtmış... Bu (merdiven gibi şey) Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-in üzerine basarak inip bindiği bir kütük idi. Yâ Babâhl Yanında bulunan Resûlüllah. (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna girmek için bana izin iste! diye seslendim. Rabâh bir odaya baktı; sonra bir de bana. Fakat bir şey söylemedi. Ben sesimi yükselterek tekrar: Yâ Rabâh! Yanında bulunan Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in huzuruna girmek için bana izin iste! Zannederim Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benim Hafsa için geldiğimi sanıyor. Vallahi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana onun boynunu vurmamı emrederse mutlaka boynunu vururum; dedim. Sesimi de yükselttim. Bunun üzerine Rabâh bana: Çık diye işaret etti. Derhal Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yanına girdim. Bir hasırın üzerine yaslanmıştı. Ben de oturdum. Örtüsünü araladı. Üzerinde bundan başka bir şey yoktu. Baktım hasır yan tarafına iz bırakmış. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in kilerini gözden geçirdim. Baktım ki bir sâ- mikdarı bir avuç arpa... odanın bir köşesinde bir o kadar da karaz yaprağı var; bir de asılı deri... Bunu görünce göz yaşlarımı tutamadım Bana: ağlıyorsun ey Hattâb oğiu?» diye sordu. Yâ Nebiyyâllah niçin ağlamayayım! Baksana hasır yan tarafına iz bırakmış. İşte kilerin! İçinde şu gördüklerimden başka bir şey görmüyorum! Öte yanda Kayserle Kisrâ meyveler ve ırmaklar içinde... Sen ise Allah-ın Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ve güzidesi olduğun halde işte kilerin!. dedim. Bunun üzerine: Hattâb oğlu! Âhiret bizim dünya onların olmasına razı değil misin?» buyurdular. Hay hay; dedim. yanına girdim gireli yüzünde öfke eseri görüyordum. Nihayet: Yâ Resûlallah kadınlarının halinden gücüne giden şey nedir? Şayet onları boşadı isen hiç şüphe yok ki Allah seninle beraberdir. Melekler de Cibrîl ile Mîkâîl de ben Ebû Bekr ve bütün mü-minler de seninleyiz dedim. Allah-a hamdeylerim ki söylediğim sözü Allah-ın tasdik buyuracağını ummadığım konuşmalarım azdır. Ve şu âyet (yani) tahyîr âyeti indi: sizi boşarsa olur ki Rabbi kendisine sizden daha hayırlı zevceler verir." Sure-i Tahrîm: âyet: 5 onun aleyhine birbirlerine yardım ederlerse onun yardımcısı da Allah Cibrîl ve mü-minlerin sâlihleridir. Bütün bunlardan sonra melekler de (ona) yardımcıdır." Sure-i Tahrîm; âyet: 4 binti Ebî Bekr ile Hafsa Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’in sair zevcelerine karşı birbirlerini tutuyorlardı. Ben: Ya Resûlallah sen onları boşadın mı? diye sordum. «Hayır!» cevâbını verdi. Yâ Resûlallah ben mescide girdini de müslümanlar (yeri) çakıl taşları ile eşeliyor; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını boşamış; diyorlardı. İnerek onlara senin kadınlarını boşamadığım haber vereyim mi? dedim. istersen (haber ver)» buyurdular. Kendileriyle konuşmağa devam ettim. Tâ ki öfkesi geçti; ve dişlerini göstererek gülümsedi. O insanların ağrı en güzellerindendi. Sonra Nebiyyullah (sallallahü aleyhi ve sellem) (aşağı) indi. Ben de indim. Ama ben kütüğe tutunarak indim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) ise yerde yürür gibi ona eliyle dokunmadan indi. Yâ Resûlallah odada ancak yirmi dokuz gün kaldın? dedim. yîrmi dokuz gece olur.» buyurdu. Bunun üzerine ben mescidin kapısına durarak olanca sesimle: Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) kadınlarını boşamamıştir; diye nida ettim; ve şu âyet indi: emniyete veya korkuya dâir bir şey gelirse onu yayarlar. Halbuki onu Resule ve kendilerinden ülülemir olanlara arz etseler mânâ çıkaranlar onu bilirdi." Sure-i Nisa; âyet: 83 işi ben anlayıp çıkarmıştım; Allah (azze ve celle) de tahyîr âyetini indirdi. Bâbın rrivâyetleri îlâ vak-ası hakkındadır. Bundan murâd: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in bir ay kadınlarından uzaklaşmasıdır îlâ hakkında az ileride ma-lûmat verilecektir. Burada yalnız hadîsin bâzı cümlelerini îzâh edeceğiz. yeri eşelemek: Üzüntünün ifadesidir. Çünkü düşünceli ve üzüntülü bir insan ekseriya elindeki taş veya sopa ile yeri eşeler. İçine kıymetli eşya konulan kaptır. Hazret-i Âişe Ömer (radıyallahü anh): «Sen kendi kabına bak!» sözü ile; Sen kendi kızın Hafsa-ya nasihat et demek istemiştir. Cümlede teşbih vardır. Hazret-i Hafsa kıymetli eşya muhafazasına benzetilmiştir. Selem denilen ağacın yapraklarıdır. Bu yapraklar tabaklıkta kullanılırmış. Henüz tabaklanması bitmemiş deri demektir. İstinbât: Kuyudan su çıkarmaktır. Müctehid ulemânın bir delilden hüküm çıkarmalarına da istiare yolu ile istinbât denilmiştir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Boşama
Konu: Îla Kadınlardan Uzaklaşma Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab