3769-)
Zührî ki: Bana Urve Âişe-den naklen haber verdi. Âişe şöyle dedi: dokuz gece geçince Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) benden başlıyarak yanıma girdi. Ben: Yâ Resûlallah sen bizim yanımıza bû ay girmemeğe yemîn ettin; fakat yirmi dokuz gecede pirdin. Ben sayıyorum; dedim. üzerine: ay (bâzan) yirmi dokuz çeker.» buyurdu. Sonra: Âişe! Ben sana bir şey söyleyeceğim ama annenle babana danışmadan bu hususta cevap vermeğe acele etmeyebilirsin» dedi; ve bana: Peygamber zevcelerine söyle!..) âyetini (büyük ecir hazırladı.) kavl-i kerîmine kadar okudu. ki: «Vallahi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ebeveyninin bana ondan ayrılmamı emretmeyeceklerini pek âlâ biliyordu. Ben de: Ebeveynime bu hususta mı danışacakmışım? Ben Allah ile Resûlünü ve dâr-i âhireti murâd ediyorum; dedim.» ki: Bana Eyyûb haber verdi ki Âişe: «Benim seni ihtiyar ettiğimi kadınlarına haber verme; demiş. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona: Allah beni tebliğe! olarak göndermiştir. Şaşırtıcı olarak göndermemiştir.» buyurmuşlar. de: «Kalpleriniz meyi etmiştir.» manasınadır; demiş. hadîsi Buhârî: «İlm» «Nikâh» «Tefsir» «Mezâlim» «Libâs» ve «Metâim» bahislerinde; Tirmizî: «Tefsîr»de; Nesâî de: «Savm» ve «Işretü-n-Nisâ-»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. Hazret-i Ömer-in: «Nihayet Allahü teâlâ onlar hakkında indirdiklerini indirdi...» sözünden murâd: «Kadınlarla iyi geçinin.» «Onları zarara sokmak için nikâhınızda tutmayın!» «Size itaat ederlerse onların aleyhine çıkar yol aramayın.» gibi âyetlerdir. Nitekim: «Kendilerine yaptığı taksimi yaptı.» ifadesiyle de dörtte bir gibi mîrâs hisselerini ve kadınların nafakalarını kasdetmiştir. (radıyallahü anh)’ın komşusu Itbân b. Mâlik El-Hazreci-dir. Bu zâtı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Ömer-e kardeş yapmıştı. Bazıları komşusunun Evs nâmında biri olduğunu söylerler. Aslında şam taraflarında bir suyun ismidir. Bu suyun civarında yaşayıp ondan içenlere Gassân iler denilmiştir. Gassânîler-in bir rivâyette dört yüz diğer rivâyette altı yüz sene hüküm sürdükleri ve kendilerinden otuz yedi hükümdar geçtiği rivâyet olunur. veya meşrabe: «Su içilen yerdir. Bazıları bunun gurfe denilen yüksek oda mânâsına geldiğini söylerler. İbn Kuteybe-ye göre meşrube: Yüksek odanın önündeki sofa gibi yerdir. İbn Battal yiyecek ve içecek saklanan oda yani kiler mânâsına kullanıldığını söyler ki burada münasib olan da budur. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin kapısını bekleyen siyah kölenin ismi Rabâh-tır. Mekke yakınlarında bir vâdîdir. Medîne-i Münevvere sırtlarındaki köylerdir. Bunların Medîne-ye uzaklıkları iki ile sekiz mil arasındadır. Medîne-nin şarkına düşen bu yerlerde Evs kabilesi yaşardı. râvilerinden Ubeyd b. Humeyd için bütün nüshalarda «Abbâs’ın âzâdlısıdır» denümişse de hadîs ulemâsı bunu doğru bulmamış; mezkûr zâtın Zeyd b. Hattâb oğullarının âzâdlısı olduğunu söylemişlerdir. Abbâs (radıyallahü anh) fnın suâline Hazret-i Ömer-in şaşması tefsir ilminde bu kadar şöhreti olmakla beraber bu meseleyi bil-memesindendir. Zemahşerî: «Galiba Ömer (radıyallahü anh) onun sorduğu şeyden hoşlanmamış.» diyor. Nitekim bu cihete nefsi hadîste de İşaret olunmuştur. rivâyetlerde tevbe etmelerine işaret buyurulan kadınlar Hazret-i Âişe ile Hafsa binti Ömer-dir. Yalnız Hammâd b. Seleme rivâyetinde bunların Hafsa ile Ümmü Seleme (radıyallahü anhûma) oldukları bildirilmiştir. Lügatte mutlak surette yemîn mânâsına gelir. Fukahanın ıstılahlarına göre ise bir kimsenin karısı ile bir müddet cinsî münasebette bulunmayacağına yemîn etmesidir. Bu hususta ulemâ ittifak halindedirler. Yalnız İbn Sîrîh-in: «Şer-î îlâ zevce ile cinsî münasebeti konuşmayı ve nafaka vermek gibi şeyleri terk etmeye hamlolunur.» dediği söylenir. Iyâz (476-544): «Mücerred ilânın derhal talâk keffâret ve mutâlebe îcâb etmeyeceği hususunda ulemâ arasında ihtilâf yoktur.» diyor. ilânın müddeti ihtilaflıdır. Sahabe ve tabiînin ekserisi ile Hicaz ulemâsına göre îlâ. dört aydan fazla bir müddet karısına yaklaşmayacağına yemîn etmekle olur; onlara göre dört ay yaklaşmamaya yemîn etmek îlâ değildir. îlâ: Bir kimsenin karışma dört ay veya daha fazla müddet yaklaşmayacağına yemîn etmesidir. bâbda İbn Ebî Leylâ ile İbn Şubrume şü-zuz göstererek: «Karısına bir gün yaklaşmayacağına yemîn edip de sonra dört ay onun semtine uğramayan kimse îlâ yapmış sayılır.» demişlerdir. Ömer (radıyallahü anh)-dan bir rivâyete göre yemininde vakit tayîn eden kimse îlâ yapmış sayılmaz; velev ki tâyin ettiği müddet uzun olsun. îlâ ancak ebediyyen yaklaşmamaya niyet etmekle olur. yemîn müddeti geçmeden cinsî münasebette bulunmakla hüküm sakıt olduğu gibi dört aydan evvel talâk da vuku- bulmaz. Fakat cinsî münasebette bulunmadan dört ay geçerse Kûfeliler-e göre bir talâk vâki- olur. Bu talâkın bâyin mi ric-î mi olacağı ihtilaflıdır. ve Mısır uleması yle muhaddislere ve Zahirîler-e göre-bu surette yemîn sahibine: «Ya cinsî münasebette bulun; yahud karını boşa!» denilir. Boşamazsa kadını onun namına hâkim boşar. Şâfiîler-in mezhebi budur. Meşhur olan kavline göre bu meselede İmâm Mâlik de Şâfiîler-le beraberdir. Diğer kavlinde ise Kûfeliler-le beraberdir. Vâki- olan talâk ric-îdir. Şafiî bir rivâyette hâkimin boşama hakkı olmadığını fakat ya cima- yahud talâk için icbara hakkı olduğunu söylemiştir. ilâ için yeminin Öfke hâlinde ve zarar vermek maksadı ile yapılmasını şart koşmuşlarsa da cumhûra göre böyle bir şart mu-teber değildir. İlânın teferruatı için fıkıh kitaplarına müracaat etmelidir. Zâten az yukarıda da işaret ettiğimiz vecihle Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’in îlâsı bu kabilden değil sırf bir ay kadınlarından uzaklaşmaktan İbaretti. Ömer-in Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e: «Benim için mağfiret dile!..» diye ricada bulunması onun huzurunda dünya ni-met-lerini büyük görerek bu hususta söz etmek cüretinde bulunmasındandır.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Boşama
Konu: Îla Kadınlardan Uzaklaşma Onları Muhayyer Bırakma Ve Eğer Onun Aleyhinde Birbirleri İle Anlaşırlarsa Âyeti Hakkında Bir Bab