Destek Sitesi platformunda Uzman olmak ister misiniz?

Uzman olmak için Şimdi başvurun.

Velanın Yalnız Âzad Edene Mahsus Olması Bâbı

Oluşturulma tarihi: 5.02.2025 19:31    Güncellendi: 5.02.2025 19:31
3860-) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize Hâlid b. Mahled Süleyman b. Hilâl-den rivâyet etti. ki): Bana Süheyl b. Ebî Salih babasından o da Ebû Hüreyre-den naklen rivâyet etti. (Şöyle dedi): âzâd etmek için bir câriye satın almak istedi. Sahipleri velâ-nin kendilerine âid olmasından başkasına razı olmadılar. Derken Âişe bunu Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’e andı da:- sana mâni- olamaz; velâ- ancak âzâd edene âiddir.» buyurdular. hadîsin muhtelif rivâyetlerini Buhârî «Zekât» bahsinin birkaç yerinde «Itk Mükâteb Hibe Büyü- Ferâiz Talâk Şurût Et-ıme» ve «Keffaret-i Eymân» bahislerinde; Ebû Dâvûd «Itk»da; Tirmizî Vasâya»da; Nesâî «Büyü- Itk Ferâiz» ve «Şurût» bahislerinde; İbn Mâce «Itk» bahsinde muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. velâ-dan murâd: Âzâd ettiği köle veya cariyeye mirasçı olmaktır. Buna hususî tabiriyle velâ-i atâka derler. sana mâni- değildir.» cümlesi: «Câriye sahiplerinin koştukları şart velâ-nın senin olmasına mâni- değildir.» manasınadır. Yazı yazmak bir araya toplamaktır. Şerîatte: Bir köle veya cariyeyi kazancı hususunda derhal; boynunun esaretten kurtulması hususunda bilâhare olmak üzere hürriyetine kavuşturmaktır. Buna mü-kâtebe denir. Mükâtebe köle ile sahibi arasında yapılan bir akiddir. Bu akde mükâtebe denilmesi ihtimal iki tarafın da vesika yazmasındandır. borcunu taksitle ödemesine bakarak verilmiş olması da muhtemeldir. Çünkü köle kitabet bedelini çalışıp kazanmak suretiyle taksitle öder. Mükâteb köle kazancı hakkında akdin tamamından sonra hemen hür olur. Artık kazandığı kendinindir. Fakat tam hürriyetine ancak şahsına biçilen kıymeti sahibine ödedikten sonra kavuşur. Bundan dolayıdır ki: «Mükâteb kölelik zilletinden uçmuş fakat hürriyet sahasına konamamıştır.» derler. Yani mükâtebin hâli devekuşuna benzer. Devekuşuna uç dense: Ben deveyim; yük taşı dense: kuşum dermiş. Kitabı-ndan murâd Şeyh Tekiyüddîn-e göre muhtemelen Allah-ın hükmüdür. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem): kitabında olmayan bazı şeyleri şart koşuyorlar...» buyurarak köle sahiplerinin velâyı kendilerine şart koşmalarına i-tiraz etmiş; bu şartın vasıtalı veya vasıtasız olarak Allah-ın Kitabında bulunmadığına İşaret buyurmuştur. Zîra bütün şeriat yâ doğrudan doğruya yahut bilvasıta Kur-ân-ı Kerîm-de mevcuttur. Vasıtasız emir ve ne-hîleri namaz oruç ve sair ibâdetlerle içki zina ve emsali menhiyyât hakkındaki âyetlerdir. Vasıtalılardan murâd: sîze ne getirirse onu kabul edin!" Haşr Sûresi âyet: 96. ve Resûlüne itaat edin!" Âl-i îmrân sûresi âyet: 132. gibi umûmî hükümlerdir. «Maksad Kitâbullahda nassan bildirilmeyen şeyler bâtıldır demek değildir; çünkü (Velâ- âzâd edene âiddir) ifadesi Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in sözüdür. Ama ona itaat emri Kur-ân-da vardır. Bu sebeple onun sözünü Kitâbullaha izafe etmek caizdir.» diyor. tâbiri ile Kur-ân-da veya sünnette zikredilen hükmi ilâhî de kasdedilmiş olabilir. Bazıları: «Kitabdan murâd: Levhi mahfuzda yazılı bulunan şeylerdir.» demişlerdir. şartı hak ve mevsuktur.» ifâdesi metni hadîste ismi tafdîl sîgasiyle vârid olmuştur. Binâenaleyh cümleyi: «Allah-ın şartı daha hak ve daha mevsuktur.» şeklinde terceme etmenin daha doğru olacağı hâtıra gelebilirse de burada ismi tafdîl sîgası kendi mânâsında (yani derece bildirmek için) kullanılmamıştır. Maksat yalnız Allah-ın şartının hak ve sağlam olduğunu; başkalarının koştukları şartm hiçliğini anlatmaktır. bâzı nüshalarda: şeklinde zaptolunmuştur. Fakat Mazirî ve diğer lisân ulemâsı bunların ikisinin de yanlış olduğunu söylemiş doğrusunun: olduğunu bildirmişlerdir. Bu ifâdenin mânâsı; Hayır vallahi yeminim budur; demektir. Yani (hazâ) ismi işareti ikiye bölünmüş: (hâ) ile (zâ) nın arasına ismullah getirilmiştir. Bekr b. Ebî Şeybe rivâyetinde: ni-mete sâhib olana âiddir.»buyurulmuştur. Bunun mânâsı dahi «Velâ- âzâd edene aidir.» demektir. Çünkü mîras hakkını kazandıran velâ- ancak âzâd suretiyle olur rivâyetindeki «üç sünnet»den murâd: Üç hükümdür; yani Berîre sebebiyle üç şer-î hüküm öğrenilmiştir. Berîre binti Safvân Ensâr-dan bir kavmin cariyesi idi. Bazıları Ebû Ahmed b. Cahş-in; bir takımları da Benî Hilâl-den birinin cariyesi olduğunu söylerler. Kıbt kav-mindendi. Kirmanı: «Berîre Hazret-i Âişe’nin cariyesi idi. Vaktiyle Utbe b. Ebî Leheb-in milkinde idi.» diyor. Zehebî onu sahâbiyyeler meyânında zikretmiştir. Hattâ Taberânî «El-Mu-cem»inde ondan şu hadîsi rivâyet eder: b. Mervân dedi ki: Medine-de Berîre-nin meclisinde bulunurdum. Bana şunu söyledi: Ey Abdülmelik! Ben sende bir takım iyi hasletler görüyorum. Sen bu emirlik işini üzerine almağa cidden lâyıksın. Ama emîr olursan dünyadan sakın! Çünkü ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)-i şöyle buyururken işittim; Bir kimse cenneti görmüşken bir müslümandan haksız yere akıttığı bir şişe dolusu kan sebebiyle onun kapısından koyulacaktır. ismi ihtilaflıdır. Sahîh rivâyetlerde isminin Muğîs olduğu zikrediliyor. Bâzı rivâyetlerde Muattib bir takımlarında Mukassim denilmiştir. Hadîsin bâzı rivâyetlerinde bu zâtın köle diğerlerinde hür olduğu tasrîh edilmektedir. Berîre-yi sahipleri mükâteb yapmışlardı. Kitabet bedeli bir rivâyete göre senede bir okıyye Ödemek şartiyle dokuz okıyye idi. Bir ckıyye o zamana göre kırk dirhem gümüşten ibaretti. Sonraları muhtelif memleketlerin ıstılahlarına göre değişmiştir. Başka bir rivâyette bedelin beş yılda taksitle Ödenecek beş okıyye olduğu zikredilmektedir. Bu iki rivâyetin arasını bulmak için Ayni tercih cihetine gitmiş ve dokuz okıyye rivâyetinin esah ötekinin munkatı- olduğunu söylemiştir. Bazıları: «İhtimâl bu beş okıyye taksiti dokuz okıyye cümlesin dendir; yahut taksitlerinden bir kısmını ödemiş de beş okıyye kalmıştır.» demişlerse de rivâyetlerin birindeki: «Kitabet bedelinden hiç bir şey ödememişti.» ifâdesi bu te-vîli reddeder. «Bu hadîs ahkâm ve kavâdi çok olan büyük bir hadîstir; içinde mezheplerin ayrıldıkları yerler vardır...» diyor. Filhakika ha-dîs-i şerîf ten birçok hüküm ve fâideler çıkarılmıştır. Şöyle ki:

Kaynak: Sahîh-i Müslim Âzâd
Konu: Velanın Yalnız Âzad Edene Mahsus Olması Bâbı