4125-)
Bize İshâk b. İbrahim ile Abd b. Humeyd rivâyet ettiler. Lâfız Abd-indir. (Dediler ki): Bize Abdürrezzâk haber verdi. ki): Bize Ma-mer Âsım-dan o da Şa-bî-den o da İbn Abbâs-dan naklen haber verdi. İbn Abbâs şöyle dedi: (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Benî Beyaza kabilesinin (âzâdlı) bir kölesi kan aldı. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onun ücretini verdi. Efendisi ile de konuştu. Bunun üzerine efendisi onun vergisini hafifletti. Eğer (haccâm ücreti) haram olsaydı Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona ücret vermezdi.» hadîsleri Buhârî «Büyü-» «İcâre» ve «Tıbb» bahislerinde tahrîc etmiştir. Bu bâbda Tahâvî ile Ebû Ya-lâ Hazret-i Câbir-den Tahâvî Hazret-i Ali-den hadîsler rivâyet etmişlerdir. Kan aldırmak demektir. Hıcâmet ücreti hakkında ulemânın ihtilaf1 ettiklerini «Kâhinin ücreti...» Bâbında görmüştük. Bu hadîsler kan aldırmanın mubah ve en iyi tedâvî çarelerinden biri olduğunu bildirmektedir. Gerçi Tahâvî-nin Müzenî-den rivâyet ettiği bir hadîste: Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-e kan alıcının kazancının helâl olup olmadığını sordu da ondan yemesini yasak etti. Sonra tekrar sordu; yine yasak etti. Sonra tekrar sordu; yine yasak etti. Sa-d müracaatında devam edince nihayet: Onu su taşıdığın deveye alaf parası yap yahut kölelerine yedir.» buyurdular deniliyor hadîs yek nazarda hıcâmet ücreti helâl değilmiş zannım veriyorsa da Tahâvî-nin beyanına göre hakikatte onun helâl olduğuna de-lîldir. Çünkü bir kimsenin kendine helâl olmayan bir şeyi kölesine ve hayvanına yedirmesi de helâl değildir. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) köleler hakkında: kendi yediğinizden yedirin!» buyurmuştur. Hazret-i Muhay-yısa-ya hıcâmet parasını hayvan ve kölelerine sarfetmesini mubah kılınca bu husustaki yasağı neshettiği anlaşılmış; bu suretle hıcâmetten kazanılan paranın hem kendine hem de başkalarına helâl olduğu sübut bulmuştur. Tahâvî: «İmâm A-zam-la İmâm Ebû Yûsuf ve Muhammed-in kavilleri de budur.» diyor. (sallallahü aleyhi ve sellem)-den. kan alan zât Benî Beyaza kabilesinden Muhaysa b. Mes-ûd-un âzâdlı kölesi Ebû Taybe-dir. İsmi ekser-i ulemâya göre Nâfidir. Dînâr ve Meysere olduğunu söyleyenler de vardır. 143 sene yaşadığı rivâyet edilir. Hadîste cemi- sîgasiyle: «Sahipleriyle de konuştu...» denilmesi ya birkaç kişinin müşterek malı olmasından yahut mecâzendir. Nitekim: «Bu adamı filân oğullan vurdurdular.» denir; halbuki vuran içlerinden bir kişidir. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)’den Benî Beyâza âzâdlısı Ebû Hind Sinan veya Sâlim-in de kan aldığı rivâyet olunur. Köle sahibinin kölesini her gün ödemeye mecbur tuttuğu vergidir. Buna muhârece de derler. Köleyi başkalarına ücretle çalışmak ve her gün yahut her hafta kazancının muayyen bir miktarını sahibine vermek geri kalanı kendinin olmak şartiyle serbest bırakmaktır. Darîbe ve ecr dahi harâc mânâlarına gelir. çocuklarınıza (boğazlarını) sıkmak suretiyle işkence etmeyin!» cümlesinden murâd: Boğazları ağıran çocukları gırtlaklarını sıkmakla değil Hind buhuru denilen nebatla tedâvî edin demektir. Bu tedâ-vînin şekli: Hastayı sırt üstü yatırarak burnuna ilâcı akıtmaktır. Hastalık aksırıkla çıkar. beyanına göre burada hıtâb Hicazlılar-la sair sıcak memleket in sanlarına dır. Çünkü o yerlerde yaşayanların kanlan sıvı olduğundan vücuttan çıkan harareti emmek için bedenin dışına mey-ledermiş. Aynî şöyle diyor: «Bundan da hitabın ihtiyarlara değil gençlere olduğu mânâsı çıkar. Zîra ihtiyarların bedenlerinde hararet azdır. Taberî İbn Şîrîn-in: Bir adam kırk yaşına vardı mı artık kan aldırmaz; dediğim sahîh senetle rivâyet etmiştir. Bazıları bu sözü ihtiyacı olmayanlara hamletmiş bir takımları da doktorların bunun aksini iddia ettiklerini söylemişlerdir.