4144-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. Harb ve İshâk İbn Uyeyne-den o da Zührî-den naklen bu isnadla rivâyette bulundular. hadisi Buhârî Ebû Dâvûd Tirmizî Nesai «Buyû-» bahsinde; İbn Mâce «Ticârât»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir kelimesi med ve kasırla yani hai çekerek ve çekmiyerek iki Şekilde okunmuştur. Çekerek okunması daha meşhurdur. Bu kelimenin aslı «Hâke» olup al şunu manasınadır. Malı alan da aynı kelimeyi söyler. Şu halde kelimenin sonundaki hemze kâfdan bedel olarak değiştirilmiştir. Bu takdirde kelime «Hâe» ve «Hâi» şekillerinde okunabilir. yani sonuna hemze getirmeksizin kelimeyi çekmeden okuyanlara göre vezni «Hâfe» gibidir. Müfredinde «Hâ» tesniyesinde «Hâ-â» ceminde «Hâû» denilir. Bazıları bu kıraate göre kelimenin tesniye cemi ve müennes yapılamayıp bu şekillerin her birinde «Hâ» diye okunacağını iddia etmişlerdir. Bu takdirde kelime «sus» mânâsına gelen «Sah» gibi bir ses ismi olur. Kâdî Iyâz-ın beyanına göre bu kelimede üçüncü bir kıraat daha vardır ki «Hâeke» denilir; mânâsı iki tarafın kabzı yani mallan ellerine almasıdır. şerîf ribâ malları satılırken her iki malda aynı ribâ illeti bulunursa tekabuz yani her iki tarafın teslim alması şart olduğuna delildir. Meselâ: Altın verip altın almak isteyen kimse karşısındakine «Şunu al» o da «Ver» diyerek ikisi de almak istedikleri malı tesellüm edeceklerdir. cümlesi zarf olmak üzeri mahallen mansubtur. Müstesna minh mukadder olup: şeklinde takdir edilir. Bu şekildeki diğer cümlelerin i-rabı hep böyledir.
Kaynak: Sahîh-i Müslim Müsâkaat
Konu: Sarf Bâbı Ve Altının Nakden Gümüşle Satışı Bâbı