4191-)
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe rivâyet etti. ki): Bize İbn Ebî Zahide İbn Cüreyc-den o da Atâ-dan o da Câbir-den naklen rivâyette bulundu ki Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine: dört dînâra aldım. Medine-ye kadar sırtı da senin olsun!» buyurmuşlar. hadîsi Buhârî Ebû Dâvûd Tirmizî ve Nesâî muhtelif lâfızlar ve değişik isnadlarla tahrîc etmişlerdir. Buhârî-nin «Sahîh»inde yirmi yerde rivâyet edilmişitr. Kitabımızın «Nikâh» bahsinde dahi geçmişti. Câbir (radıyallahü anh)-nın bu hadîsi meşhurdur. Hâdise bir rivâyette Tebûk gazasında diğer bir rivâyette bir hangi seferde geçmiştir. Bu iki rivâyet arasında birbirine zıddiyet yoktur. İbn İshâk-in Vehb b. Keysân-dan naklen rivâyet ettiği hadîste ise Zâtü-r-Rikaa- gazasında geçtiği zikrediliyor. Vâkıdî-nin rivâyeti de bu şekildedir. Nitekim Tahâvî (238-321) rivâyetinde bunun Mekke yolundan Medîne-ye dönerken vuku- bulduğu kaydedilmektedir ki o da bu rivâyetleri te-yîd eder; zîra Tebûk Mekke yolunda değildir. Zâtü-r-Rikaa- ise Mekke yolundadır. Süheylî İbn İshâk-ın rivâyetini kabul etmiştir. Medîne-ye yakın bir yerdir. Bu kelime «Sarar» şeklinde de okunabilirse de Sırâr rivâyeti daha meşhurdur. Hattâbi: «Sırâr Medîne-ye üç mil mesafede Irak yolunca eski bir kuyudur.» demiş; Kâdî Iyâz ise kuyu değil bir yer ismi olduğunu tercih etmiştir. Bâzı rivâyetlerde Sırâr yerine Dır âr denilmiştir; bu hatâdır. Aynı kelime bâzı nüshalarda gayri munsarif olarak rivâyet edilmiştir; fakat meşhur olan rivâyetlerde munsariftir. Câbir (radıyallahü anh)’in: «Medine-ye varıncaya kadar hayvanın sırtı benim olmak şartiyle deveyi sattım...» sözünden murâd: Yükünü taşıtmasıdır. Yeni diş çıkarmış deve bâzılarına göre yavru devedir. Su taşıyan devedir. Nikâh bahsinde de görüldüğü vecihle eskiden kırk dirhem mânâsına gelirdi. Burada rivâyetler muhteliftir. Bir rivâyette «Beş okıy-yeye sattım; bana bir okıyye ziyâde verdi.» denilmiş; diğer rivâyette: «iki okıyye ile bir yahut iki dirheme»; bir başka rivâyette: «Bir okıyye altına»; bir diğerinde: «Dört dinara sattım» ifadesi kullanılmıştır. Buhari-nin rivâyetlerinde ihtilâflar daha da çoktur. Bunların bâzılarında: «Sekiz yüz dirheme» bir rivâyette: «Yirmi dinara sattım» deniliyor.- Kâdî Iyâz-in naklettiğine göre Ebû Ca-fer Ed-Dâvûdî: «Bir okıyye altının miktarı bellidir; bir okıyye gümüş ise kırk dirhemdir. ihtilâfların sebebi: Râvilerin hadîsi mânâ itibariyle rivâyet etmiş olmalarıdır; ki bu caizidr...» diyor. okıyyeden murâd altındır. Nitekim Salim b. Ca-d’ın rivâyetinde bu şekilde tefsir edilmiştir. Artık mutlak okıyye rivâyeti de buna hamlolunur. «Beş okıyye» rivâyeti: Beş okıyye gümüş demektir. Zâten o zaman bu miktar gümüş bir okıyye altın ederdi. Demek oluyor ki akdin bir okıyye altınla yapıldığı; fakat gümüş okıyyelerle ödendiği anlatılmıştır; hüküm birdir. Bütün söylenenlerin bir okıyye üzerine yapılmış ziyade olması da muhtemeldir. Nitekim Câbir (radıyallahü anh) «Bana ziyâde ettikçe etti...» demiştir. Dört dinar rivâyeti de muvafıktır; çünkü o zaman bir okıyye altının dört dinar olması ihtimali vardır. İki okıyye rivâyetine gelince: Bunlardan biri ile satış yapılmış; diğeri ziyâde olarak verilmiş olabilir. Nitekim: «Bana bir okıyye ziyâde verd.» deniliyor. «Bir yahut iki dirhem» rivâyeti Hazret-i Câbir-in: «Bana bir kırât ziyâde etti» sözüne muvafıktır. «Yirmi dinar» rivâyeti ise o zaman kullanılan küçük küçük dinarlara hamledilir. Bir de «dört okıyye» rivâyeti varsa da bunda râvi şüphe ettiği için nazar-ı itibâra alınmamıştır. harbinden murâd Medine-nin taşlık arazîsinde hicretin altmış üçüncü yılında şamlılar-in yaptıkları yağma ve çarpışmadır.