4304-)
Bana Muhammed b. El-Müsennâ da rivâyet etti. ki): Bize Abdülâlâ rivâyet etti. ki): Bize Hişâm Muhammed-den o da Humeyd b. Abdirrahmân-dan naklen rivâyet etti. ki): Bana Sa-d b. Mâlik-in çocuklarından üçü rivâyet etti. Her biri kardeşinin rivâyeti gibi rivâyette bulundu; ve Amr b. Saîd-in Humeyd El-Hımyerî-den rivâyet ettiği hadîs gibi: «Sa-d Mekke-de hastalandı da Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu dolaşmağa geldi...» dedi. hadîsi Buhârî «Cenâiz» «Megâzî» «Deavât» »Hicret» «Tıbb» «Ferâiz» «Vesâyâ» ve «Nefakaat» bahislerinin on yerinde; Ebû Dâvûd Tirmizî ve İbn Mâce «Vasâyâ»da; Nesâî »Vasâyâ» «Işretü-n-Nisâ» ve «El-Yevm ve-Meyle»de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir. (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin dolaşmağa gittiği hasti Hazret-i Sa-d b. Ebî Vakkâs (radıyallahü anh)-dır. Hadisin metninde tasrîh edildiği vecihle vak-a Haccetü-l-Vedâ-da yani hicretin onuncu yılında Mekke-de geçmiştir. Süfyân b. Uyeyne bu vak-anın Mekke fethedildiği gün cereyan ettiğini söylemişse de doğru değildir. Beyhakî: «Süfyan cemaate muhalefet ederek Mekke fethedildiği gün dedi ama doğrusu veda- haccında geçmiştir.» diyor. buradaki rivâyetlerinden de anlaşılıyor ki Hazret-i Sa-d vaktiyle terk ettiği eski vatanında ölmekten korkarak ağlamıştır. Bunun sebebi Mekke-de ölmenin hicretine yahut hicretinin sevabına dokunacağından korkmasıdır. Yahut Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashabı gittikten sonra Mekke-de kalmaktan korkmuştur. Çünkü ashâb-ı kirâm terk ettikleri bir yere tekrar dönmekten çekinirlerdi. (radıyallahü anh) zengindi. Bahsettiği bir tek mirasçısı kızı Âişe (radıyallahü anha)-dır. Fakat bu sözle o başka çocuğu ve yakın mirasçısı olmadığını anlatmak istemiştir. Yoksa ferâiz ilmine göre «afia-be» sayılacak mirasçıları vardı. Bazıları: «Bu sözden maksat malûm hisse sahibi mirasçı bırakmadığını anlatmaktır.» demişlerdir; hattâ kadınları kasdettiğini söyleyenler de olmuştur. Hazret-i Sa-d bu sözü erkek çocukları doğmazdan evvel söylemiştir. göre Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Hazret-i Sa-d-in yanında birini bırakmış ve şayet Sa-d (radıyallahü anh) Mekke-de ölürse oraya defnetmemesini kendisine tenb-îh buyurmuştur. sonunda Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)-in: zavallı Sa-d b. Havle-dir.» buyurduğu görülüyor. Bu zâtın kıssası ihtilaflıdır. Bâzılarına göre zavallı sayılması Mekke-den hicret etmeyip orada öldüğü içindir. Buhârî-nin beyanına göre Bedir harbine iştirak etmiş; sonra Mekke-ye giderek orada vefat etmiştir. Hişâm bu zâtın ikinci hicrette Habeşistan-a gittiğini Bedir harbine ve diğer gazalara iştirak ettiğini ve hicretin onuncu yılı Haccetü-l-vedâ-da Mekke-de vefat ettiğini kaydetmektedir. Başka bir kavle göre Sa-d b. Havle (radıyallahü anh) hicretin yedinci yılında akdedilen barış sırasında Medîne-yi terk ederek ayrılmıştır. Bu kavle bakılırsa zavallılığının sebebi kendi arzusu ile Mekke-ye dönerek orada ölmesidir. Birinci kavle göre ise sebep mut-îak surette Mekke-de ölmesidir; zîrâ muhacirlikten kazandığı tam sevab elden gitmiştir. hadîsin Humeyd b. Abdirrahmân tarikiyle Sa-d (radıyallahü anh) oğullarının üçünden nakledilen rivâyeti mürseldir. Çünkü Hazret-i Sa-d-in oğulları tâbiîndendirler. Muttasıl olan ilk rivâyetten sonra İmâm Müslim-in bu mürsel rivâyeti kitabına alması bu babta râvilerin ihtilâfını göstermek içindir. Kâdî Iyâz diyor ki: «Bu ve buna benzer şeyler Müslim-in kitabının başında yeri geldikçe bildireceğini va-dettiği illetlerdendir. Bâzı kimseler onun bu gibi hadîsleri münferiden tahrîc ettiğini ve îzâh edemeden öldüğünü zannetmişlerdir. Doğrusu şudur ki: Bu şerhin başında da anlattığımız gibi Müslim bu illetleri kitabının muhtelif yerlerinde zikretmiştir. Bu hilaf bu rivâyetin doğruluğuna ve hadîsin esas itibariyle sıhhatine dokunmaz; zîra hadîsin aslı Humeyd-in Sa-d oğullarından naklettiğinden başka rivâyetlerle sabit olmuştur. Müslim-in bazı ta-rîkle-rinde Sa-d oğularından meysul rivâyeti de sabit olmuştur...» hadîs hem muttasıl hem mürsel olarak rivâyet edilirse sahih kavle göre ona muttasıl hükmü verilirdiğini kitabımızın başında görmüştük. cümlesindeki birinci «sülüs»ü mansub ve merfû- okumak caizdir. Mansub okunması (iğrâ1) yahut fiil takdirine göredir. «Üçte birini ver!» mânâsına gelir. Merfû- okunması fi-linin faili olması sebebiyledir; yahut (sülüs) mübtelâ olup haberi atılmıştır. Bunu haber kabul edip mübtedasını mahzuf saymak dahi caizdir ifâdesindeki (lokma) kelimesinin sonu dahi merfu- mansub ve mecrur okunabilir. Merfû- okunduğu takdirde (hattâ) ibtidâiye olup haberi cümlesidir. Mecrûr okunursa (hattâ) harfi cerr; mansub okunursa atıf harfi olur. rivâyetin sonundaki: «Sa-d Mekke-de vefat ettiği için. . taziyede bulundu.» cümlesi râvinin sözüdür. Bu sözü söyleyen bazılarına göre Hazret-i Sa-d b. Ebî Vakkaas-dır. Zührî-nin sözü olduğunu iddia edenler de vardır.